122 entry daha
  • --- spoiler ---

    filmde yer alan melankolik karakerler, baş karakter johnny'nin ise her şeyi kabullenmiş bir pesimist ve hiççi kişiliği filme ayrı bir hava katmış. filmde herkes kırılgan bir biçimde kendi yalanlarına tutunup, mutlu olduğunun izlenimini vermeye uğraşırken johnny bunları tek tek yıkarak insana huzursuzluğu, düşünmek istemediği soruların cevaplarını ağır bir şekilde veriyor. filmde yaşlanma, ölüm korkusu ve başkasına bağlı bir biçimde yaşama (bağlanma) temalarına ağırlık verilmiş. kibirli zengin adam en başlarda yaşlanmak istemediğini belirtirken beğendiği vücudunu her fırsatta sergiliyor, ayrıca insanı küçümseyen gülüşünü artık bir tik haline getirmiş. kendini izlettiren kadın ışığı ve mesafeyi kullanıp kendi egosunu şişirmeye çalışırken johnny onun öz güvenini benseverliğini yıkıma uğratıyor. ayrıca burada johnny'nin planlı davranması çok hoşuma gitti her ne kadar kendi çaldığı belli olacak kitapları çalmadan önce ben pek kitap okumam diyerek en sevdiği diyalogdan kaçıyor, tartışmıyor. filmde sülük gibi yapışan kız en rahatsız edici karakterlerden, sürekli kendinden güçlü birine tutunma ihtiyacıyla insanın en büyük özgürlüğü olan yalnızlık hakkına ve yaşama alanına tecevüz ederken, erkeklerin kendisini neden istemediğini algılayamıyor. johny ona sadist eğilimlerde bile bulunurken buna katlanıyor (çoğunlukta olan günümüz kız tipine benziyor). kitap okuyup, çok şey bildiğini sanan müze görevlisi ise modern hayatta işlevi gereksiz, boş uğraşlar peşinde koşan insan tipinin en iyi örneği.yaptığı iş de bunu kanıtlıyor. kendi içine kaçtığı kendi içinde değer yargılarında evrilen insan tipi.onun için aslında harekete geçmekten çok, izlemek, yorumlamak ve temel ihtiyaçlarını karşılaması ağır basıyor. izlediği kadını johnny'in o gün ayarlaması onu bu bakımdan kızdırıyor ve johnny'e aslında filmde en doğru göndermeyi de bulunan yine o oluyor. yemeğin parasını nasıl ödeyeceksin diye. çünkü johnny her ne kadar ölümü kabul edip, yaşlanmaya aldırış etmese ve istediği her yerde yaşama ama barınanamama özgürlüğününü bilincinde de olsa bekçinin ona söylediği şeyin doğruluğu ortaya çıkıyor. temel ihtiyaçlardan olan barınma ve yemek yemenin yanında diğer ihtiyaçlardan olan paylaşma ve korunma ihtiyacının eksikliğinden dayak yiyip korunmasız bir halde kalıyor. insan doğadan kopuk yaşar ama toplumdan ve düzenden asla düsturunu hatırlatan anlayışla tekrar geri kaçtığı eski kız arkadaşının evine gidiyor. ama oradan da bağlanmak istemediğinden dolayı kaçıyor. filmde başkalarına bağlı olmadan yaşama arzusu ve önlenemez insan yalnızlığı çok iyi vurgulanmış. ayrıca filmin sonlarında gelen kontrol hastası ve mantık manyağı hemşire karakterine bayıldım. bir de johnny'i evinden kovan kadın anladığım kadarıyla hayatını tamamen lokantada yaşamaya göre adapte etmiş. yalnızlığa feci halde saplanan kadın, köpeğin var mı ve noelde ne yapacaksın gibi çocuklukta önemli bulduğu belki çocukluktan beri yapamadığı şeyleri sorguluyor. ve 2 defa sorduğu soru şuydu: fasülye yer misin. bu kadının nasıl otomatlaştığının en tipik örneğiydi. ayrıca johnny'nin eski sevgilisinin evinin numarası 33 ken, poster asan çocuğun aynı gün astığı ilanlara iptal edildi yazması en dikkat çekici ayrıntılardı (benim için)
    filmin sonunda topallayarak giden johnny, evrimin tipinin en güzel örneği. arabayla gelen johnny sonunda topallayarakda olsa yoluna devam ediyor. bu durum ters bir evrimleşme gibi görünse bile her şeyini kaybeden insanın yaşamına devam etme zorunluluğu vurgulanmış (filimadami.com daki yorumumdur)
    --- spoiler ---
200 entry daha
hesabın var mı? giriş yap