5 entry daha
  • 2015 filmekimi bünyesinde izlediğim ve kesinlikle sinema tarihinin en ürkütücü korku filmlerinden biri olmaya aday yapım. film, 1630 yılında new england' da geçiyor. beş çocuklu, protestan bir aile dini sebeplerden ötürü yaşadıkları kasabadan ayrılıp ormana yerleşirler ve yeni doğmuş küçük çocuklarının esrarengiz bir biçimde kaybolmasıyla olaylar gelişir. bundan sonra yazacaklarım spoiler içerir.

    robert eggers kesinlikle müthiş bir atmosfer yaratıyor. filmin sonunda da belirtildiği gibi filmin çıkış noktası 17. yy' da anlatılan masallar, cadılık efsaneleri ve yaşanmış bazı olaylar. yönetmen bu hikayelerden dreyer tarzı bir sanat-korku filmi çıkarmış. dini referans hristiyanlıkla çok bağlantılı olmakla beraber; insanlık ve insan doğası üzerinden evrenselleştiriliyor. eggers korkuyu iliklerimize kadar hissettiriyor. en son bu kadar "pis" bir film hissiyatını friedkin'in the exorcist' inde yaşamıştım. film inanılmaz derecede huzursuz ediyor insanı.

    topluluklarından kopup ormana yerleşen ailenin bu kadar dini bütün bir yapıya sahip olmasına rağmen birbirlerine karşı dürüst olmayıp insan doğası gereği yalan söylemeleri ve sonucunda ortaya çıkan kaos ve facia, insanlık tarihini özetler nitelikte. film ciddi bir din eleştirisini bu noktada yapıyor. biz insanlar ne kadar çabalarsak çabalayalım kusurlarımızla doğarız. tıpkı bunuel filmlerinde olduğu gibi, günah insan içindir. biz normal insanlar peygamberler gibi yaşayamayız. baba karakteri de ölmeye hazır olduğu esnada, günahkarlık benim babamdır diyor. bu cümle boşuna değil. filmin başından sonuna dek kutsal kitaplardaki hikayelere referanslar veriliyor. çocuğun ağzından elma çıkması, kardeşe olan cinsel ilgi, kurt göndermesi, oğul kurbanı, kan, iblis, hz. isa, vs...

    filmin, "şeytan"(kötülük) açısından bir değerlendirmesini de yapacak olursak; genel yapı olarak şeytanın insanları yoldan çıkartıp amacına ulaştığını görüyoruz. hem de bunu sözde dine ve tanrıya çok düşkün bir aile üzerinden gerçekleştiriyor. burada kusurlu insanın altı gene çiziliyor. çünkü adamın karısı asla kasabadan gitmek istemedi ve karakterler birbirlerine karşı hiç dürüst olmadılar. sonucunda ise kötülük zayıflıklardan faydalanıp amacına ulaştı. filmin kendi düz anlatısı içerisinde bir cadı daha kazanıldı.

    daha şu an aklıma gelmeyen bir sürü sembolik anlatı ve metafor içeriyor film. baba karakterinin isa' ya benzemesi, filmin sonunda kızın çarmıha gerilmiş şekilde yükselmesi ve filmin başında cadılık yargılamalarına gönderme içermesi açısından baba karakteri mahkemede konuşurken kameranın sadece kızı çekmesi gibi...

    sonuç olarak, mükemmel bir görüntü yönetmenliği ve oldukça ürkütücü bir atmosferde seyircisine hiç aydınlığı ve huzuru yaşatmayan inanılmaz bir yönetmenlik örneği olan bir film karşımızdaki. bulduğunuz yerde kaçırmayın derim!
167 entry daha
hesabın var mı? giriş yap