3 entry daha
  • filminin çekileceğini öğrendikten sonra kitabını aramış ama çevrilmediğini görmüştüm. neyse ki doğan kitap bizleri fazla bekletmeyerek kitabı piyasaya sürdü. alıp okudum. okuduğum en iyi polisiye roman mı? hayır tabii ki. kanımca kaliteli bir polisiye roman ama en iyilerden değil bence. polisiyenin klişesi olan "okuru ters köşeye yatır"dan bolca nasiplenmiş bir eser. katili tahmin ettiriyor ama sonra ters köşeye yatırmayı başarıyor. gene de polisiyenin ustası olmuş okurlardan bazılarını katilin kimliğinin şaşırtmayabileceğini de söylemeliyim. sonuçta gerçekten sürükleyici, gerilimli bir roman. beklenenleri verebiliyor ve hızla okunuyor. seri cinayetlerin nedeni de fena değildi, seri katil de iyi yazılmış.

    snowman, harry hole'la ilgili 7.kitapmış, benim okuduğum ilk kitap. öncekilerden bağımsız okunabiliyor. mesela michael connelly'nin hanry bosch romanları da bağımsız okunabiliyor ama gene de birbirlerine bağlı romanlardır. bu kitaptaysa öncekiler okunmadığı için bir sıkıntı ortaya çıkmıyor. neyse harry hole'u tanıdıktan sonra diyebilirim ki aynı behzat ç. sıklıkla behzat'ı hatırladım. harry onun gibi yalnız, onun gibi alkolik, onun gibi hayattan bıkmış, yorgun argın, onun gibi ilişkileri istikrarsız, onun gibi işkolik ve işini iyi yapan birisi. bir tavşanı, bir de üstlerine saygısızlığı eksik adamın. hatırlanacağı üzere behzat üstündekileri zerre önemsemez, hepsini aşağılardı. harry ise onlara böyle davranmıyor. bir de bazı yerlerde jo nesbo için "yeni stieg larrson" diye yazılmış. öncelikle sen (abd) ilk defa bu yazarla tanışıyorsun diye niye hemen "yeni" diye niteliyorsun? adam on roman yazdı. "yeni"liği mi kaldı? ikincisi, iki yazarın da tarzı çok farklı. evet, nesbo bu kitabında tıpkı larsson'ın millenium üçlemesindeki gibi kadın cinayetlerine odaklanıyor ama bunu larrson gibi yapmıyor, onun gibi anlatmıyor. spoiler'a girmek istemiyorum, diyeceğim tek şey nesbo, yeni larrson değil.

    bakalım filmi nasıl olacak. michael fassbender'i harry rolünde izlemek şüphesiz güzel olacaktır. ama rolün zor olmadığını, yetenekli aktörü daha zor rollerde izlemenin daha güzel olduğunu da belirtmeliyim. tabii teklifi reddetmezse rebecca ferguson da filme renk katacak. bakalım seri katil, katledilen kadınlar ve polisleri kimler canlandıracak. çekimlere ocakta başlanacakmış, dolayısıyla yakında tüm cast açıklanır.

    altı çizili satırlar

    --- spoiler ---

    *harry'nin yüzünde bir tebessüm belirdi. şu ana kadar onu sevmişti ama fikri her an değişebilirdi elbette. ne de olsa insanlara kara listeye girmeleri için daima yeni bir şans vermeye istekliydi.

    *birilerinin masum insanların yaşadığı bir şehre atom bombası atmak zorunda olduğunu anlayabiliyorduk; gelin görün ki londra'nın kenar mahallelerine hastalık ve ahlaksızlık yayan fahişeleri kesip biçenleri anlayamıyorduk. o yüzden birine gerçeklik derken ötekine delilik diyorduk.

    *güney kutbu'na gitme yarışını kazanan roald amundsen'di ama norveç dışında tüm dünya robert scott'ı tanır. napolyon'un hiçbir zaferi, waterloo yenilgisi kadar iyi bilinmez. sırbistan'ın milli gururu, 1939'da kosova ovası'nda türklere karşı yaptıkları ve sırpların bozguna uğradığı savaştır. peki ya isa? ölümü yendiği iddia edilen ve insanlığın sembolü kabul edilen bir adam, mezarının dışında kollarını açmış, ayakta dikilirken resmedilmeliydi. ama onun yerine hıristiyanlar zaman içinde onun en güçsüz olduğu, çarmıha gerilmiş ve ölümü beklerkenki halini kullanmayı tercih ettiler. çünkü bizi en çok etkileyen hikayeler daima yenilginin hikayeleri olmuştur.

    *"yine de onunla ilgili anlamadığım bir iki şey var" dedi harry. "tanrım! benim insanlarla ilgili anladığım topu topu bir iki şey var; demek ki sen benden daha iyi bir psikologsun."

    *stale aune iç geçirdi. "söylesene hemşire, hangisi daha kötü? yaşamak isteyen birini öldürmek mi, yoksa ölmek isteyen birini yaşatmak mı?" beate, hemşire ve stale gülerken hiçbirisi harry'nin sandalyesinde kasıldığını fark etmedi.

    --- spoiler ---
40 entry daha
hesabın var mı? giriş yap