209 entry daha
  • "kör şeytan bu ya, yakın bir dostunu ziyaretten sonra evine dönerken, önündeki aracın ani frenini fark etmeyip arabaya arkadan çarpması sonucu başı ön camdan fırlar sadri alışık’ın. koma halinde hastaneye kaldırılır. milletin yüreği ağzına gelir, ya ona bir şey olduysa, diye. şükür ki bir süre sonra toparlar “gönlübol arif” ama yüzünde iz kalmaması için ameliyat olması gerekmektedir. doktoru teklifte bulunur sadri alışık’a, “elimiz değmişken yüzünüzdeki kırışıklıkları da düzeltelim.” diye. kendine yakışan bir cevap verir sadri alışık: “aman doktor sakın ha, ben onlara bir ömür verdim!”

    1925 yılının nisan ayında dünyaya gelir sadri alışık. milyonları peşinden sürükleyeceği senelere gelmeden önce, istanbul’un cennet semtlerinde istanbul’u iliklerine işleyerek yaşar, büyür. paşabahçe’yi solumuştur, beykoz kaldırımlarını arşınlamıştır. ilkokulu da yine beykoz’da okumuştur. asıl adı aslında mehmet sadrettin’dir ama kardeşi nevin’in ona hep “sadri” diye seslenmesi, ailedeki herkese ve kendisine bu ismi benimsetir. tüm hayatı boyunca da “sadri” ismini kullanır.

    çocukluk yaşlarında başlar tiyatroya hevesi. gittiği sahnelerden heveslenerek okuldaki piyeslerde rol alır. daha sonra babasının ve annesinin de büyük desteklerini alarak cağaloğlu halk evi’nde ve nihayetinde de küçük sahne’de oyunlara çıkmaya başlar. yeteneklidir, gözlemleri ve üslûbuyla kendine hayran bırakır. adeta doğuştan yeteneklidir ve yeteneği adım attığı her yerde onu ön plana çıkartır. nitekim 21 yaşındayken ilk film deneyimi gelir ve yeşilçam’a “günahsızlar” filmiyle giriş yapar. sonrasını aslında az çok hepimiz biliyoruz. 200’ü aşkın filmde oynar, yeşilçam’ın yetiştirdiği en büyük sanatçılardan biridir. tiplemeleri, replikleri hep hayatın içindendir, realisttir, aynı zamanda da toplumcudur. halkın sorunlarına kayıtsız kalmaz, mizah anlayışında halkçı bir tavır her daim mevcuttur filmlerinde.

    bir bakarsınız turist ömer olmuştur. sokaktan çıkmış bir karakter, kendine has bir üslûp, doğaçlama espriler, karaktere uygun bir yoktan var ediş… seneler seneler sonra bile, hâlâ televizyonlarda görünce gülümsemenize vesile olur.

    bir bakarsınız ofsayt osman’dır, mahkemede ifade verirken, “bu da mı gol değil hâkim bey?” diye sorar, sordurur bize.

    bir bakarsınız “ah güzel istanbul”da yakışıklı, zarif tam bir istanbul beyefendisi olur. başında şapka, üstünde üzerine yakışan bir pardösü. ağzında ise hiç düşmeyen sigarası… bizi de kendisini de hüzne boğar adeta.

    bir bakarsınız hüsnü olur, mahallemizin abisi rolünde. ama nasıl âşık, nasıl tutkun, nasıl şiirli bir sevda. gerekirse ölür sevgisi uğruna ama gelin görün ki müjgan, müjgan’lığını yapar. terk eder hüsnü abimizi, onunla beraber biz de ağlarız. ne için mi terk eder müjgan hüsnü abimizi? para için abicim, para…

    bir bakarsınız gönlübol arif’le beraber meyhanede yine “hicran yine hicran mı bu aşkın sonu söyle?” diye dertlenip ağlarız…

    yazmaya kalkışsak bir kitaptan fazlası olur sanatı ve rolleri. çünkü insanlar onu çok seviyordur ve halkın içinde olması, onların yaşantılarına bizzat şahit olması, büründüğü rollere gerçeklik payını katmasını sağlamıştır. çünkü o, istanbul’a âşıktır. istanbul’un insanlarına, çocuklarına, ara sokaklarına, yoksullarına, evsizlerine, yardıma muhtaçlarına aşıktır. meşhur olduktan sonra bile, sokaklarında rahatça dolaşır ve insanların içinde olur…

    aynı zamanda şiir tutkunudur sadri alışık. filmlerinde de birçok vurucu sahnenin dili şiirseldir; replikler, tiratlar, konuşmalar şiir tadında ve kıvamındadır. ve öyle içten, yaşayarak okur ki bu tiratları sadri alışık, onun şiire tutkusu çok rahatlıkla anlaşılır. pek bilinmez ama sadri alışık şiirlerinden oluşan bir kitap da basılmıştır. bu şiir kitabında tutkunu olduğu istanbul’a yazdığı şiirler yer alır. kitabının adı bile istanbul’a olan sevdasını göstermektedir: bir ömürlük istanbul. garip akımından izler taşır şiirleri; durudur, sadedir, akıcıdır. onun ağzından istanbul’a yeniden âşık olursunuz, hayranlığı üst noktadadır.

    “bir sabahçı kahvesinden
    kavaklar derim kız kulesi derim
    hisarlardan birine takılır gözlerim
    doymaz martılar gibi
    ışıklar hiç sönmesin isterim

    bir demli çay
    bir demli çay daha
    sonra hep
    istanbul şarkıları söylerim…”

    sadri alışık, tüm bunların yanında güzel sanatlar mezunudur ve çok başarılı yağlı boya tablo, kara kalem çizimler yapar. ama bunları gün yüzüne çıkarmaz. bu çalışmalarının genelinde de konu yine istanbul olur. istanbul’dan vazgeçemez, istanbul’dan uzaklaşmayı bile uğursuzluk sayar. öyle ki, istanbul’dan uzak kaldığı bir ankara ziyaretinde trafik kazası geçirir. kazadan sonra, istanbul sevgisi daha da artar…

    yeşilçam’ın yeşilçam olduğu zamanlarda, sektöre büyük işler ve paralar kazandırmıştır. ülkenin siyasi çalkantılarının olduğu dönemlerde de sinemadan uzaklaşmamış, büyük buhranlardaki halk için ses getiren birçok yapımda yer almıştır. siyasi baskılar ve yükselen porno film furyası nedeniyle, bir dönem film çekmemiş, katıldığı turnelerle sahne almış, gösteriler ve konserler vermiş, halkın içinde olduğunu sözde değil, bizzat eylemlerinde göstermiştir.

    yakın dönemde kaybettiğimiz attila ilhan’ın kardeşi çolpan ilhan’la 1959 yılında evlenir. tam bir sanat ailesi olmuşlardır. eniştesi yazar-şair, eşi tiyatro ve sinema aktristi, en yakın arkadaşı ise türkiye’nin en yakışıklı jönü: ayhan ışık! fakat bu saadet uzun süre devam edememiştir, ayhan ışık öldükten sonra 7 sene boyunca mezarlığa gidip yas tutar sadri alışık. evinde bir köşe hazırlayıp ayhan ışık’ın fotoğrafıyla karşılıklı içer. onu dilinden sohbetinden düşürmez, o sanki ölmemiş gibi hareket eder…

    yılların koşturmacaları, yoğun tempo, alkole olan düşkünlük ve dinlenmeye karşı olan inadı yüzünden sağlığı bozulur. önce böbreği iflas eder. amerika’da böbrek nakledilir. fakat o huyundan vazgeçmez… içer, dertlenir, içer, hüzünlenir, içer, eğlenir… bir ömrü, çoğumuzun yapamadığı şekilde, dilediğince yaşayarak geçirir. 1995’in 18 mart’ında yaşama veda eder sadri alışık. ardında yüzlerce film, milyonlarca hayran, yaşadığı dönemin aynası olmuş bir kişilik, onlarca farklı karakter ve bir dolu istanbul’a âşık şiir bırakmıştır… 70 yıl dünyaya tanıklık etmiş bedeni zincirlikuyu mezarlığı’nda istirahat etmektedir.

    bize onun yaşam felsefesini anlatacak en güzel cümleleri, yine onun ağzından alıntılamak doğru olacaktır. 1967 yapımlı serseri filminde canlandırdığı balıkçı kazım o meşhur sahnede şöyle demektedir: “iyi ya, madem ki hepimiz günün birinde çekip gideceğiz, o halde bunca matem, bunca kahır niçin? sizinkisi matem değil zaten, korku, korku! hayat demek, ölümü beklemek demektir. az çok hepimiz denizi, yıldızları, ağaçları işte falanları filanları göreceğiz, birçok şeyin tadına bakacağız, sonra da ister istemez ‘gidiyorum elveda’ şarkısını söyleyeceğiz. öyleyse, gidenin de kalanın da gönlü hoş olsun.”"

    http://www.yalnizlarmektebi.com/…ri-2-sadri-alisik/
189 entry daha
hesabın var mı? giriş yap