175 entry daha
  • gölge adam, 9 ağustos 1988 tarihli röportajı..

    [[ yusuf atılgan: "sevgi yazdıklarımın temel eksenidir" - metin cengiz

    // atılgan, 1950-60 döneminin yazar ve şairlerinin varoluşçuluk düşüncesinden çok etkilendiklerini, ancak bazı yazar ve şairlerin sonradan yön değiştirdiklerini söylüyor.

    yusuf atılgan, aylak adam ve anayurt oteli'nin yazarı. anayurt oteli'nin geçtiğimiz günlerde filmi yapıldı. sinemaseverlerden büyük bir ilgi gören bu olayın kendisini oldukça mutlu ettiğini belirtiyor atılgan. kendisini "perşembe" gecelerinden tanıdığım yazarla yine perşembe gecesinde konuşuyorum. yanımızda "perşembe"nin
    müdavimlerinden aydın hatipoğlu (şair), eray canberk (şair), mustafa delioğlu (ressam), yusuf çotuksöken (dilbilimci), faruk okuyucu, turan yüksel var. kadıköy'de eski bir restoranda, deniz'deyiz. yaz olduğu için pencereler sonuna kadar açık. yusuf atılgan'ın önünde her zamanki gibi sucuğu ve rakısı. .. ilk sorumu soruyorum atılgan'a... //

    - anayurt oteli adlı yapıtınızın filmi yapıldı. bir yazar olarak neler duyumsuyorsunuz?

    * bu elbette sevindirici. filme alanlar da işi iyi becermişler doğrusu.

    //yusuf atılgan'ın çok az konuştuğunu biliyorum. hatta kendisine sorulan sorulara kısa cevaplar verir genellikle. özetle, konuşmaktan pek hoşlanmayan biri. bugünlerde gazetelerde de, romanının filme alınmasından dolayı "fazlaca" gözüktüğünden ben ilk romanı ile yaşamı arasındaki ilişkiye dalıyorum hemen. çünkü bir hafta önce yine aynı konuda sohbet ederken, uzun sükunetler arasında "sevgisizlik", "büyük şehir" gibi temalardan söz etmişti. //

    - aylak adam sizin ilk romanınız. bunun yaşamınızla bir ilgisi var mı? yoksa roman o günkü ortamın belirleyici özelliklerine bir gönderme mi?

    * ben o dönemde (1960'lar) kasabada oturuyordum. bu nedenle büyük şehir özlemi duyardım. bir de o dönemin kuşağını varoluşçuluk düşüncesi oldukça etkilemişti.. işte romanda, büyük şehirde gerçek sevgiyi arayan bir adamı dile getirdim.

    - kim bu yazarlar? onlar halen varoluşçu mu?

    * o dönemde ferit edgü, kemal özer vb. gibi yazarlar varoluşçuydu. kemal özer sonradan yön değiştirdi. oysa o zamanlar biz bu akımdan etkilenmiş ve bu akımın özellikleriyle, türkiye gerçekliklerini temel alarak yazmıştık.

    - yusuf atılgan'a bohemlikle 'aylaklık' arasındaki ilişkiyi soruyorum. daha önce de zaman zaman verdiği cevabı yinelemişti:

    * aylaklık, biz doğululara özgü bir olay. bohemlik ise batılı bir seçim. ama aylaklıktan tamamen farklı. bir yaşam biçimi olarak bohem yaşam biçimiyle doğu ile batı kadar farkı var. ama aralarında benzerlikler de yok değil. örneğin her ikisinde de olmayanı aramak temeldir.

    - atılgan'dan aldığım cevaptan sonra artık varoluşçulukla romanı arasındaki ilişkiyi sormuyorum. bana göre oldukça açık bir cevap vermişti çünkü. yine daha, önceki konuşmalarımızda, o dönemdeki hızlı kentleşmenin nasıl bir sevgisizlik ortamını beslediğinden, yine oldukça kısa cümlelerle söz etmişti. bu nedenle anayurt oteli üzerine, sevgi ve sevgisizlik konularında soruyorum. anayurt oteli'ndeki zebercet'te de sevgisizlik var. toplumla bir iletişimsizliği söz konusu. ama toplumumuzda pek rastlanmayan biri (?). hele olayın bir kasabada geçtiği düşünülürse?

    * sevgi ve sevgisizlik: bu iki kavram benim yazdıklarımın temel ekseni. bizim toplumumuzda ise sevgisizlik oldukça yaygın. ama dışarıya vurulmaz pek. gizlice yaşanır. zebercet de bir sevgisizlik kurbanı. iletişimsizlik önemli. bir de erken doğum var. bütün bunlar bir zebercet karakteri için yeterli değil mi?

    - şu horoz dövüşü geldi aklıma. kan, şiddet... zebercet sonunda kadını öldürüyor ve kendine kıyıyor ama horoz dövüşünden pek hoşlanmamıştı?

    * pek kelimesi yetersiz. gitmişti ama kusmuğu gelmişti. sevgisizlik burada kan ve şiddetle gösteriyor kendini. zebercet'in edimlerine ters düşüyor. kendine kıymasıyla hizmetçiyi öldürmesi ise algıladığı dünyaya bir tepki.]]
189 entry daha
hesabın var mı? giriş yap