3 entry daha
  • bir türk geleneği.

    30 yaş civarındaki erkek kişisi ile 25-30 yaş bandındaki kadının "lan biz fena anlaşmıyoruz; bari evlenelim de eşyalar yeni olsun, hem her gün sevişiriz." düşüncesiyle sıkça gerçekleştirlir. ben küçük bi ilçede büyüdüm, üniversiteyi bitirip memlekete dönen 10 kişi civarındaki lise arkadaşlarımdan oluşan grup rastgele şekilde birbiri ile nişanlandı/evlendi. inanılmaz alakasız insanlar sosyaleşme, eğlenme imkanlarının akşam ev oturmaları ile sınırlı olduğu minnoş ilçemizde kendilerine macera diye bunu buldular.

    üniversiteden bir arkadaşımın 4 yıllık sevgilisi vardı. çocuk biz birlikteyken "kontrol" amaçlı bizle beraber selfie yollamasını isterdi. bu kadar sağlam güven temellerine oturmuş olan bi ilişkiydi, düşünün. evlendiler. kız hamile şimdi.

    başka bir arkadaşım var, dünyanın en odun adamıyla nişanlı. kız iş yerinde çok büyük problemler yaşadığı, her gün eve gidip ağladığı için nişanlılık gibi sürekli paraya ihtiyaç duyulan bir dönemde işten ona sormadan ayrıldığı için kıza ağır laflar etti, ama "daha iyisini" bulamayacağını düşünen, evde babasının baskılarından da sıkılmış arkadaşım her şeyi yedi yuttu, yaza evleniyorlar.

    yakın zamanda yine ahlak duvarlarının yıkıldığı bir nişan hadisesine şahit oldum. 5(?) yıldır çıkan bir çift var yakınen tanıdığım. erkek tarafın kızı bir kişiyle aldattığına ben şahit oldum. eminim ondan önce de defalarca aynısını yapmıştır. ben birini biliyorum sadece. bundan 3 ay öncesine kadar erkek olan kişinin " yeaağ bizim ilişkimiz fiilen bitti aslında sadece adı konmadı" diye etrafa mavi boncuklar dağıtıp başka birisiyle görüştüğünü biliyorum. şimdi dünyanın en mükemmel, en aşk dolu, en dürüst ilişkisi yaşıyorlarmış, sanki cedric'le chen'miş gibi büyük coşkuyla nişanlanmışlar.

    "nişanımıza hoşgeldiniz:))))))))" buzdolabı magnetleri, kendi ailelerini kandrırı yüzleri, göstermelik yapılan tüm hareketleri o kadar korkunç ki aklım cıkacak.

    yeni birini tanıma "riski"ni göze alamayıp "çarşıya pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım:(((" tribinden muzdarip türk gençliği üzerimize çılgınlar gibi nişan kurdelası atıyor. vallahi sağı solu göremez olduk.

    küçükken yetişkin insanların tamamının uygun ve doğru biçimde davrandığına olan inancımın tuzla buz oluşu yetmezmiş gibi şimdi de herkesin hayatının aşkıyla evlendiği düşüncem yerle bir oldu. esra erol'u 8 sezon baştan sona izlesem aşka inancım belki geri gelir.

    sabahattin ali bu mevzudan kuyucaklı yusuf'un başlarında söz ediyordu.
    "bizim küçük anadolu şehirlerimizde bu müzmin evlenme hastalığı daima hüküm sürmektedir. en kuvvetliler bile bir iki sene dayanabildikten sonra bu amansız mikroptan yakalarını kurtaramazlar ve kör gibi, önlerine ilk çıkanla evleniverirler. tabii bu evlenmede herhangi bir müşterek hayattan ziyade erkek için evde bir kadın bulunması; kız için de "münasipçe bir kısmet" varken kaçırılmaması düşünülmüştür. bu izdivaç mikrobu evlendikten sonra faaliyetine başlar: evvelce birtakım emelleri olan, yükselmek, kendini göstermek, eser vermek isteyen adamlara bir kalenderlik, bir lakaytlık gelir. evde meram anlatmaya asla imkân olmayan, seviyesi, ahlak telakkisi, dünyayı görüşü ve itiyatları büsbütün ayrı bir mahlukla daima bir beraberlik insanı dış hayatta da bedbin yapar ve bütün insanlardan şüpheye düşürür. evlendikten sonra bir adamın bütün gayesi ve istikbal düşüncesi, bir kere içine girmiş bulunduğu ve şimdi mukadder telakki ettiği bu belayı ses çıkarmadan ve dosta düşmana pek belli etmeden sürükleyip götürmek, onda herkes tarafından söylenen, fakat kimse tarafından bulunamayan meziyetler ve saadetler araştırmaktır."

    1937'de bahsi geçen bu mikrop görünen o ki o günden beri "küçük anadolu şehileri"nden tüm yurda yayılmış.
    karışık harfle gülerek kınadığım bu durumların benim ya da sevdiklerimin başına gelmemesi için şu andan itibaren 5 vakit namaza başlıyorum.

    bu durumlara bi şekilde bulaşmış arkadaşlarıma da şu şarkı eşliğinde iyi dileklerimi yolluyorum.
21 entry daha
hesabın var mı? giriş yap