128 entry daha
  • başka bir ülkeye gitmeden önce blogları, yorumları, yazıları sonuna kadar sömürüp o ülkeye adım atmadan ezberleyerek giden biri olarak bu sefer öğrendiğim şeyleri ufak ufak not alıp başkalarına da faydam dokunmasını sağlamak istedim. o yüzden biraz uzun olabilir yazı.

    evet sevgili arkadaşım bakü nasıl bir şehir, istanbul ile asla kıyaslanamayacak kadar küçük, görülecek yerleri az, tarihi kültürü ve mutfağı sınırlı, yani beklentiyi çok yüksek tutmadan gidilmesi gereken bir şehir. bunu neden belirtiyorum, benim aklımda bakü denilince çok daha gelişmiş bir yer gelmişti biraz hayal kırıklığı oldu, siz beklentiyi düşük tutun da daha keyif alın. dubai havası verilmek istenmiş ama tabi bir flame towers ile olmaz o iş, beyaz taşların tek bir avrupa havasında ama avrupa olmayada çok uzun yol var. neyse baslayayım aldıgım notlara;

    cumartesi devlet daireleri çalışıyor, yeni başlanmış buna, bankada çalışmak oldukça prestijli, biz de çocugum mühendis olsun doktor olsun vesaire denir ya onlarda iktisat okusun maliye okusun gibi bir durum var ki bu bana garip geldi, sanırım bankacılar iyi kazanıyor diye. tabi ki bütün dünyada olduğu gibi burada da torpil gerekiyor o işe girmek için.

    otobandaki şeritler en sol 120 orta 100 sağ 90 vesaire gibi 3 farklı hız seviyesinde, çok fazla korna basılıyor denmiş ama benim kadar çalanı görmedim o yüzden ya bunu yazanlar istanbuldan gitmemiş ya da korna mevzusunu biraz azaltmam lazım.

    binalardaki tek malzeme tek renk olayı şık duruyor, dediğim gibi avrupa havası katmış, ışıklandırma eskiden çok gösterişli imiş hatta normal evlerde bile yapılıyormuş bu aydınlatma o yüzden akşamları çok görkemli oluyormuş ama mişli geçmiş zaman kullanıyorum çünkü bu aralar kriz var diye aydınlatma da büyük oranda kapatılmış. o yüzden göremedim bu olayı, 3. sınıf dünya ülkesi olunca böyle oluyor işte, şekil şükül için aydınlatma bilmem ne bir şey yapıyorsun ama altı boş, krize mi girdin hop bitti, bir gün sonranı göremiyorsun, bize de tanıdık haller. onlarda bir de petrol faktörü var, petrol almayı kesiyorlar mı al sana kriz, bu arada petrolü en çok italya'ya veriyorlarmış, bizde onlardan değil de ırak ve irandan alıyormuşuz dip not olarak.

    yine şehir ile ilgili bir detay, mevsimlik çiçek koskoca başkentte yok, zaten bir kaç meydanları var orada da çiçek yok, bitkiler genelde ithal top şimşirler, mazılar vesaire ama gel gelelim renk yok, yeşil pitos içine yine yeşil ardıç olmaz canlarım, estetik noksan tek güzel peyzaj göremedim. sadece bir kaç yerde, four seasons’un önünde vesaire çiçek gördüm onun dışındaki yerde de asker gibi yan yana dikilmişti zaten. yine türkiye bu konuda bazen gereksiz harcama yapıyor gibi gelse de böyle bir ülkeye gidince anlaşılıyor bizdeki belediye çalışmalarının kendi içinde ne kadar yol aldığı.

    mağazaların önündeki polyester saksıların tek tip olması ise çok şık bir görüntü, sanırım onu da onların belediyesi yapmış.

    azerbaycan’ı ya da diğer ortadoğu ülkelerini görünce gibi türkiye’nin önemini daha iyi idrak ediyor insan. bizdeki her anlamdaki zenginlik hiç kimsede yok (ama tabi maddi zenginlik dersek o da bizde yok *). mesela adamların evine yemeğe gidiyorsun, kaç aileye gidersen git hepsi aynı yemeği koyuyor önüne, dolma, azeri pilavi yanına ekşili soganlı et,levengi soslu tavuk ya da balık (bence levengi sos’ta süper cevizli soganlı harika) mimoza (tavuklu bir salata bence efsane) tavuklu biberli bir salata, rus salatası, aklınıza gelebilecek her çeşit turşu (ceviz turşusu bile gördüm) sonra geliyoruz tatlıya şekerbura, mürebbe (reçel çayın yanına), bir tabak çikolata lindt vesaire farklı markalardan (marketlerinde tek tek alınıyor hepsinden böyle bir adet edinmişler) kuruyemiş yani resimini çektim her ev aynı çay faslında.

    bizimle karşılaştırırsak; bizde biri dolma yapar öteki su böreği diğeri mantı ya da ülkenin hangi kısmındaysa ona göre yemekler, tatlı desen baklavanın tek cinsi yoktur mesela, yani aynı yemekleri bulma ihtimalin düşüktür farklı evlerde.

    bu arada çaylarındaki kekik düşünüldüğü gibi rahatsız edici durmuyor, genelde demlenmiş çay, demlenmiş kekik ve su katılıyor. çay olayları da bizden farklı bizim sık çay içmiyorlar, mesela kahvaltıya birine gittin çay bitti baya sonra soruyorlar çay ister misin diye, bizdeki gibi boşaldı hemen doldur yok, onlarda çok içiyor ama iç bekle iç şeklinde. yanındaki mürebbelerden en güzeli bence karpuz mürebbesi.

    yemekleri börekleri tuzluları tabağa elleriyle koymalarından hiç hoşlanmadım ama zaten bu konu benim için türkiye’de de sıkıntı o yüzden devam ettim uyuz olmaya.

    feihua diye bir meyveleri var, bizde yetişmiyor, onlarda çok yeniyormuş, reçelleri içecekleri bol bol mevcut, şu anda mevsimi değil diye yiyemedim değişik mayhoş bir şey, reçelini aldım gerçeği daha güzeldir herhalde, mevsimiyse yiyin diye yazıyorum.

    yemek konusunu geçmeden firuza diye bir restoran var oradan şeki pitisi yenilebilir, piti evde yapılan bir yemek değil, bir tabakta et suyu veriyorlar ötekinde koyun eti eziyorlar ama et oldukça yağlı, yağlı et sevmezseniz benim gibi yiyemezseniz, bir diğer tavsiyemde 'mayak 13' adında bir art cafe-restoran var bayıldım oraya, çok renkli bir yer cunda tarzı cafeler gibi kesin gidin. içeri şehirin o civarda.

    bir şey var mı diye soruyorsunuz; ' baki’dee?? sorışmak lazım' diyorlar ya hem sempatik geliyor hem de gülesi geliyor insanın. aslında dilimiz yüzde 90 aynı, yani çok rahat yaşar bir türk orada o yüzden daha fazla türk turist tercih etmeli, tabi o dil ne kadar anlaşılsa da opera’da yapırsen epirsen denmesine gülmemek elde değil.

    ad günlerinde (dogum gunu) baya giyinip süslenip profesyonel foto çektirme adetleri var çok sevimli bence. bibi hala, hala teyze, mama anne demek.

    'beyaz azeri'ler tayyip sevmiyor dini siyasete alet ediyor diyerek, arapları sevmiyorlar, pek dindar değiller, kendileri de şi’ler ama alakaları yok, şiilerin çok depresif ve sürekli acı çekmesinden şikayetçiler. şehir merkezindeki üç beş cami de kapalı ya da içeride 2-3 kişi var. maddi gelir düştükçe bütün dünyada olduğu gibi dindarlıkta artıyor tayyip sevgiside. din dersek türkiye’deki inanç tabii yok, genel olarak her kesimde inançlı insanları olan bir ülkeyiz biz. ruslar ezip geçmiş analarını ağlatmış adamların, tarihi eserlerini almış, örf adetlerini almış,kendi dilini kendi peynirini adetlerini bırakıp çıkmışlar.
    ruslardan da nefret ediyorlar ermenilerden de, karabağ’da hala çatışma var.

    türklere karşı hem minnettarlar zamanına ermenileri azerbaycana sokmadıkları için hem de türklerin desteğini zamanında alamamanın uyuz olmuşlugu var, var da turkıye de sankı her gun asker ölmüyor, oradan daha buyuk gorunuyoruz da kendımıze hayrımız yok onun farkında degıller.

    cok fazla uzatmadan bitirmek istiyorum, gezılecek sehır merkezındekı yerlerde cok numara yok yanı kız kalesı mesela hiç gidilmese de olur, sadece bir şey komik geldi eski bir film vardı oradan bir video vardı kale ile ilgili, kadın rolündeki adamı görünce şaşırdık o zaman kadın oynaması yasakmış, o yüzden erkekler kadın rolünde oynuyormuş, düşündüm de toplumun cinsel kimliğini bozar bu devam etse, düşünsene erkeksin kadın rolündeki kişiden hoşlanıyorsun izlerken ama aslında o da erkek, enteresan bir durum. şirvanşahlar sarayında da pek bir nane yok, girmeseniz gayet olur da napıcaksınız boş vaktiniz olcak girin bari, ucuz zaten 4 tl civarı giriş bir de tercüman için 4 er tl verip birinin gezdirmesini isteyebiliyorsunuz, azerilerle pek konusamazsanız en azından o bahane ile konusturmus olursunuz. atesgah diye bir yer varmıs zerdüş ve yezidilerin önem verdiği bir yer, yezidileri çok sevdiğimden gitmek istedim ama nasip olmadı gidebilme şansınız varsa gidin şehre uzakmış ama gidilir.

    başka sehre gidelim dedik ama güzel şehirler şehre 5-6 saat uzakta, şehirler arası yollar çok bozukmuş, kayak için şahdağ var ama o da çok iyi değilmiş diye duydum, tren çok gelişmemiş, ülke içine uçak yok pek. bakü'den çıkamadık yani, baku içinde kalcaksanız 2 gün dolu dolu yeter ya da uçakla başka ülkeye geçin öyle bir şans varsa.

    bakü’deki en can sıkıcı mevzu bitmek tükenmek bilmeyen, sağdan soldan insanı hırpalayan o rezil rüzgarı. kesinlikle çok kalın kaz tüyü mont ve mümkünse mutlaka bere ve atkı ve eldiven lazım. yazın bile rüzgar varmış bence çok büyük bir problem, bu mevsimde mesela sokaklar bomboş, insan yarım saat yürüse yoruluyor, bakü’lü olsam evden çıkmazdım.

    en son olarak insanları fedakar, misafirperver, sevgi dolu, kıymet bilen ve gösteren harika insanlar. kültür olarak bize çok yakınlar, büyükşehir insanı gibi de değiller misafir ağırlamada, tek kelime ile harikalar.

    yani dostlarım gidin, kesinlikle bir kere olsun görün, dibimizde böyle yakın bir kültür var avrupaya bayılacağınız para azeri kardeşlerimize gitsin emin olun seveceksiniz, yeter ki kalın giyinin, haydi gidenlere şimdiden iyi yolculuklar.
179 entry daha
hesabın var mı? giriş yap