195 entry daha
  • müzik dinleme alışkanlığımla ilgili sevmediğim şeyler var, hayatım yaptığım şeyde mutsuz olduklarım var. saygı duruşu hak edeni arka fon etmek, heyecan duyduğunu tüketmek, önemsediğine hakkını verememek ve iyi olanı (akılda) tutamamak gibi, ertelemek ve sonrakini merak etmek gibi ya da. öyle yani, misal olarak.

    neticede hayat işte, “hem kendi kendinle/ hem de kendi cenginde/ yarın olsun hep yarın olsun” diye geçip gidiyor. yani, genel olarak... hissizleşmekten dem vuracak değilim. olmaz, vallahi ayıp bir kere, elvada demişim klişelere. bize de devam etmek düşer, eyvallah!

    ama hayat işte, içinden şarkıların yürümediği zamanlar var. “dünyanın bir yerinde bir şey oldu/ellerimiz pis oldu” (serbest pazarın da payı var bu işte, neticede her şeyi biraz da o bozdu). reich küçük adam’ına “içindeki en iyi şeylerin anlamını yitirdin” demiş. işte onu çok fena etmiş. "geçtim" dediğin ve hakkını veremediğin her şeyin böyle tek cümleyle gelip de içini kemirişi var.

    sonra bazen, hiç beklemediğin anda bir cenk taner şarkısı başlaması da var ama. bir şehre merhaba dedim olsun bu kez mesela. arka fon ettiğinin, "orada mısın?" demesi gibi "merhaba" desin. yapıp ettiğini ve dahi dünyayı durdurarak dinlenmeli bu şarkı. (evet evet, bir şehre merhaba dedim olsun mutlaka). “öyle şarkı sözü mü olur”luk o kelimeyi duyacak, sevecek; melodikanın eşliğini dahi pek yakıştıracaksın. yaşamayı hissetmekten dem vuracak değilim, olmaz, pek klişe. ama içinde bir zamanlar iyi bir şeyler de olduğunu bilmek mesela, hiç yoktan iyidir (değil midir?). “dağları kitaplardan/ yolları insanlardan/ denizi gülümserken çizmişim yıllar önce ne de olsa” demiş kaptan, bak işte onu ne güzel etmiş.

    meğerleri, soylu yalnızlıkları ve tesellilerden düşülen kederleri var bu şarkının, olsun.
    iyiydik, kaptan'a inanıyorduk.
56 entry daha
hesabın var mı? giriş yap