2 entry daha
  • ben yazı yazmayı sözlükte öğrendim. 12-13 sene önceydi. ilkokulda aldığım temel alfabe eğitiminden fazlasını burada edindim. iyi yazmayı, iyi yazamamayı, susmayı, konuşmayı, kurguyu, etraflı düşünmeyi öğrendim sözlükte. eleştirmeyi, eleştirilere yanıt vermeyi, okumayı ve okunmayı öğrendim. örgütlü olmayı bilrdim, farklı olma yeteneğini bu sitede edindim. az sayıda kavga ettim, çok dost kazandım. 2004-2008 döneminde tanıdığım güzel insanların %80'i sözlüktendi sanırım.

    sonra bir çok mecrada yazarken buldum kendimi. four four two'da yazdım bir dönem. bundan 8-9 yıl önce. sözlükteki bir entry vesile oldu.

    blog yazdım, en çok sözlükçüler okudu. sözlük üzerinden, yazan-düşünen-üreten bir çok mecra ile tanıştım. kelebek etkisi sürdü gitti. hala bir ortama girdiğimde kendimi en kolay tanıtma yolu:
    -fenerbahçe kırmak üzereyken tanımlanan rekorlar başlığını ben açtım biliyon mu hehe:)

    cümlesini kurmak oluyor.

    bazıları sözlükle doğrudan ilişkili * bir çok kitapta yazdım. dergiler, gazeteler, online mecralar. erişebildiğim her mecrada aşk ile yazdım. ve yazma yolculuğumda; sözlük ve burada tanıştığım insanlar hep var oldu. daha ötesi sözlük hayatımın en mutlu anlarında yanımda oldu.
    (bkz: #9015861)
    sonra hayat bozdu, ülke bozdu, sanırım sözlük de bozdu. eskisi kadar girmediğimi farkettim sözlüğe. ama hesabımı da hiç kapatmadım. burası benim için eski bir okul, küsüp gidilmeyecek bir geçmiş. keşke böyle olmasaydı diye hayıflanacağım bir dost...
    harflere basmayı burada öğrenirken, sürekli çalışıyordum. ömrüm bir özel şirkette çalışmakla, çalışmak istemediğim ya da bitap düştüğüm anlarda da yazmakla geçti. bir gün yazmakla, çalışmayı ayırmamam gerektiğini fark ettim. beni ben yapan bu ikili gel git haliydi. çalışırken yazmak, yazarken çalışma hayatını anlamak benim gerçeğim olmuştu. barıştım bununla ve gittim yazdım.

    bir dünya derleme, dergi ve gazete yazarlığının üstüne mezeleri güzel benim ilk kitabım. kendimi, kendim gibileri, beyaz yakalıları anlattım. en iyi bildiğim şeyi, 15 yılımın her gününü, sabah çalan alarmları, akşam bitmeyen mesaileri yazdım. yazarken çok güldüm, okuyanlar da güldüğünü söylüyor. acımadım ama hem kendime, hem kendim gibilere batırdım iğneyi-çuvaldızı.

    bu entry bir reklam değil. yani elbette duyulmasını istiyorum ama bu entry'nin benim için anlamı çok daha büyük. çocuklarım doğduğunda, ssg'nin sözlükte onların doğum duyurusunu atmasından çok mutlu olmuştum. baba olmak nasıl bir mucize ise, kitap yazmak da benim büyük bir hayalimdi. bu entrynin her tarafı reklam olsa ne yazar, esas amacı benim yazmayı öğrendiğim sözlüğe dönüp:
    "şşşt sözlük, baksana. oğlum başardım. valla lan, benim kitabım işte...ben yazdım ya! inanabiliyor musun?" derkenki saygı duruşu ve teşekkürümdür.
    mezeleri güzel'e gelen tepkiler acayip olumlu. gayet iyi gidiyor herşey. heyecandan ölüyorum. ama iyi gitmese, kitap hiç okunmasa bile, büyük bir kısmı ekşisözlükte geçen yazma yolculuğumun en büyük kilometre taşı. yetmez mi?

    babasının evine elinde tıp diploması ve kalbinde gururla giden genç doktor heyecanıyla geldim sözlüğe, bunu anlatmaya. mezeleri güzel'den bir cümle yazayım sözlüğe, sonra da balkona çıkıp, yazmanın heyecanıyla bir sigara içeyim:

    "...her sabah saat 6.45’te çalan alarm sesinin, sabah tıraşının, makyajının, kravat ve topuklu ayakkabı içinde büzüşen bedenlerin, bilgisayar başında uyuşan beyinlerin öyküsü bu kitap. başka da bir şey değil.”
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap