• uzun süredir düşünüyorum bu konuyu. bazıları çok basit, bazılarının ise çok derinlerde yatan problemler olduğu sonucunu çıkardım. bu sebepleri maddeler halinde ve bazılarını da bilal'e anlatır gibi anlatmak istiyorum.

    not olarak belirtmekte fayda var bu yazıyı objektif olarak değil kişisel gözlemlerimi katarak yazıyorum. yani "bence" si olarak. neyse..

    1-) örgütlenme problemi:

    türkiye'de 12 eylülden beri ciddi bir örgütlenme problemi var. bu problem alt başlıklarda derinlemesine işlenebilir fakat örnek olarak verebileceğimiz okullarda, kamu kuruluşlarında, kadınlar arasında örgütlü yunan sol'u var.

    türkiye'de ise örgütlenme yerine mitoz bölünmeyle çoğalan bir sol var (tkp örneği ve diğer onlarca fraksiyon) iki grup bir araya gelip anlaşamıyor, hemen teorik didişmeler, reddiyeler başlıyor.

    2-) halk'a inememe, halkı aşağılama:

    70'lerde dev-yol örgütlenmesi diğer fraksiyonunlar tarafından "ılımlı" ve hatta "revizyonist" olarak nitelendirilmelerine rağmen o dönemde türkiye'de büyük bir kitleye hitap ediyor ve halk tabanından destek görebiliyordu. bu açıkça "marjinal" olarak görünmenin önünde güzel bir engeldir. dev-yol eylemlerine baktığınız zaman işçileri, köylü kadınları ön saflarda görürsünüz.

    şimdi'nin ise o çok "elit" ve çok "okumuş" ortodoks marksistleri devrim için ihtiyaç duyduğu kitleyi çomar, köpek, gerici diyerek aşağılıyor. (bkz: ekşisözlük) buna diğer madde'de değineceğim fakat müslüman bir toplumun yaşadığı bir coğrafyada , rusya'yı, küba'yı ve özellikle stalin kasabını baz alarak halk'a inemezsiniz. sonuç hep tek başına kalmaktır.

    3-) yaşadığı coğrafyayı oku(ya)mamak, marks ve lenin tapıcılığı.

    ben marks ve lenin'i çok iyi anladım iddası ile değil islamcı ve marksist kanattan çok sayıda arkadaşımın sohbet ortamlarında edindiğim izlenimden yola çıkarak ve kıyas ederek yazıyorum bunları . malesef marksistler bu konuda çok kabızlar. yaşadıkları coğrafyanın halkını, islam ile özdeşleşmiş örf, adet ve kültürlerini yok sayıyorlar. her halk her coğrafya kendi şahsına münhasırdır. ve bu münhasırlık duruma göre hareket etmeyi de gerektirir. çinden mao, küba'dan che çıktı. ikisi de sovyetler'den farklı tezlerle çıktılar. doğruluğu yanlışlığı tartışılır. lakin bizim solcuların teori kabızlığı, ezberci yaklaşım ve coğrafyayı okuyamama daha doğrusu okumak istememe problemi var.

    ben bunu özellikle kp'de ve kemal okuyan aydemir güler ikilisinde görüyorum. ikisi de süper kabız adamlar. kendileri haricindeki sol fraksiyonların hepsine yüz ekşiten, tek gerçek kendileri gibi hareket eden yapıları var. zaten bozacının şahidi şıracı hesabı dezenformasyon yapmaktan öte bir boka yaramayan sol gazetesi'nin de hali ortada.

    kemal okuyan hala kendini sermayeye açan siki tutmuş küba'ya gidip hayran hayran dolaşsın "başka şansları yok bazen geri adım da atılabilir ama ühühü :( " diye savunma yazıları yazadursun. gerçekler ortada.

    aydemirciğim sende lütfen suriye hakkında aç bir şeyler oku. cehalet paçalarından akıyor. bu konuda cidden çok ama çok cahilsin bro :/

    4-) iğrenç çığlıkları ile slogan atan marksist kız ile 70lerden kalma giyim kuşamıyla bohem yaşayan marksist erkek iticiliği:

    mesela bunu öğrenci kolektiflerinde görmek mümkündür. bunların tamamı mallardan oluşup bildikleri tek şey slogan atmaktır. işçi sınıfı- sermaye ilişkisi vs bi boktan anladıkları da yoktur.

    yukarıdaki örnek uç bir örnek ama ben günümüzde mal bir marksist gençlik yetiştiğini düşünüyorum . sovyet ,küba tarihini ezbere bilip başka bir sikten anlamayan, sik gibi slogan da slogan atan, camış gibi böğürüp akşam barda yoldaşları ile içip gece sikişen bir romantik lümpenlik. herkesin popülizmi kendisine. ak partisi islamcısı o şeqil popülizm yapar gomünisti şu şeqil şeqil yapar. herkesin şeqline kimse garışamaz.

    5-) kürt siyasetinin peşine kuyruk olmak.

    solun bu konuda en dik duruş sergileyen kişisinin de yukarıda eleştirip yerden yere vurduğum kp ve kemal okuyan olduğunu düşünüyorum. okuyan'ı hiç sevmem aydemir den ise nefret ederim. ama duruşları sağlam. sorunun var olduğunu, çözüm üretmek gerektiğini söylemek ile hdp nin kuyruğuna takılmak farklı şeyler olsa gerek. solun çoğu bu anlamda özünü yitirdi.

    edit madde 6-) yüzde 10 baraj sistemi

    bunu yazmayı unuttum. bugün sola en büyük darbeyi vuran olaylardan biri de yüzde 10 barajı saçmalığıdır. bu baraj sistemi seçmende; "oyum neden boşa gitsin. evet iyiler ama barajı geçemeyecekler o halde x partiye vereyim" diye bir algı yaratmıştır. hali hazırda mevcut meclis'teki partilerin hiç biri bu durumdan rahatsız değil. özellikle de chp. zira chp seçmendeki bu algı sebebiyle sosyalist partilerin zaten kıt olan oy potansiyelini de tırtıklamaktadır. eh kimse de işine gelen şeyi değiştirmek istemiyor. akp si de chp'si de aynı.

    dipnot: kaptankanca uyardı chp nin barajın kaldırılması ile ilgili bir sürü teklifi varmış. chp kısmı haricinde bu madde de aynen geçerlidir.

    bu konuda daha çokşey yazılır da neyse.. gerekli görürsem eklerim artık.

    o halde;

    (bkz: let the linç begin)

    mustafaaa için edit: arkadaşım benim marksist leninist tezleri sular seller gibi bildiğim yok. profesyonel analizci de değilim. ben bu konunun avâmı olarak senin tabirinle halk tabakasından bir cahil olarak, yine bir çok kişinin deyimiyle "çomarların" bakış açısı ile bakıp yazdım.

    eğer o dediğin cinsiyetçilik ise. sırf o çığlığı duymamak için cinsiyetçi olabilirim.

    parliament night blu ray için edit: sen halk a güvenmem, sokarım halka dersen konuşacak bir şey kalmamış demektir. yazının hedef aldığı adamlardan biri de sensin demektir. devam et böyle. :)

    edit 3: burada yazılanları destekleyen bir video için eski dev-genç lideri bülent uluer'in şu konuşmaları izlenmesi de tavsiye olunur.
662 entry daha
hesabın var mı? giriş yap