4 entry daha
  • (bkz: just like heaven) adıyla filme de uyarlanan marc levy romanı.

    stajyer doktor olan lauren bir trafik kazası sonucu komaya girer fakat ruhu bedeninden bağımsız dolaşmaya başlar. lauren'in ruhunun huzur bulduğu yer artık genç bir mimar olan arthur’a kiralanmış olan evidir.
    lauren'in ruhunu görebilen tek kişi olan arthur ile lauren arasındaki itişme, çekişme süreç içinde duygusal yakınlaşmaya dönüşür ve olaylar gelişir.

    mizahi unsurlarla da bezeli olan roman bir solukta okunabiliyor. yıllar önce izlediğim filmin de gördüm ki romana hemen hemen hiç sadık kalınmamış.

    roman insanda öyle derin bir iz bırakmıyor fakat bir bölümü vardı ki dönüp dönüp bir kaç kez okumama neden oldu;
    arthur’un yıllar önce kanserden ölen annesinin büyüdüğünde okuması için oğluna yazdığı itiraflarından oluşan mektuptan birkaç satırı buraya almak istiyorum;
    ‘antoine’a hep aşıktım, ama bu aşkı yaşamadım. çünkü korktum, babandan korktum, onu incitmekten korktum, kurduklarını yıkmaktan korktum, yanıldığımı kendime itiraf etmekten korktum, kurulu düzenden korktum…’ ‘aşkımı yaşayamamak bir kabustu. gece gündüz onu düşünüyor ardından onu kendime yasaklıyordum…’
    ‘antoine beni, bütün kadınların, hayatlarında bir kez olsun sevilmeyi düşledikleri kadar sevdi…’
    ‘baban iyi bir adamdı ama antoine benim gözümde eşsizdi; kimse bana onun gibi bakmazdı, kimse benimle onun gibi konuşmazdı, yanındayken başıma kötü bir şey gelmezdi; kendimi güvende hissediyordum. bütün heveslerimi, bütün arzularımı o anlar, gidermek için didinir dururdu. bütün yaşamı şefkat, vermeyi bilmek üzerine kuruluydu. ‘ ‘korkuyordum, kendimi bu mutluluğun olanaksız olduğuna, hayatın bu kadar tatlı olmadığına inanmaya zorluyordum. ..’
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap