48 entry daha
  • modern fantastik edebiyat, geleneksel fantastik edebiyattan mekansal anlamda ayrılır her şeyden önce. geleneksel fantastik edebiyatta yani masal, mit, efsane, destan gibi türlerde olayların geçtiği yer çoğunlukla üzerinde yaşadığımız dünyadır, en fazla "uzak bir diyarda" diye tasvir edilir. ama yine de gezegenimizin sınırları içindeyizdir. 20.yy'a kadar süren bu anlayış, transcendance'ın alanının daraltılması ve tanrıların alacakaranlığıyla birlikte yerini, insanlarda sezgisel olarak bulunan metafizik yönelim hatta ihtiyaç doğrultusunda soyutla somut olanın henüz keskin çizgilerle, uçurumlarla ayrışmamış olduğu, tanrısallıkların, ya da transcendant (aşkın) kavramların bedensel bir existence içinde hüküm sürebildiği ve çatıştığı, her şeyin grileşmediği, siyah ve beyazın tüm parlaklığı ve canlılığıyla devam ettiği heyecan verici bir estetiğe sahip yeni dünyalar yaratma üzerine kurulu modern fantastik anlayışa bıraktı. orta dünya veya star wars galaxies bunların en ünlülerinden şüphesiz. hatta bu ihtiyaç 20. yy'ın son çeyreğinde o kadar yoğunlaşmış olacak ki bu evrenlere bizzat dahil olunan oyunlar-aktiviteler inanılmaz detaylı ve gerçekçi biçimde ortaya çıktı. (bkz: frp), (bkz: rpg).

    çoğu zaman sığ olmakla suçlanan bu akım aslında çağdaş akımlar arasında transcendance'a olan bağı ve sadakatinden ötürü, klasik anlamda sanatsallığa en yakın olan akımdır. kaçış edebiyatı suçlaması da bu durumu destekler zira sanatın kendisi başlı başına bir kaçıştır. diğer yeni akımlardan ortaya çıkan eserler, (sadece edebiyat alanında değil) içerdikleri kavramların ölümsüz yüzünü, zaman ve mekandan bağımsız yönlerini (birey kavramının ezilmesini önlemek için) reddettiğinden söz konusu eserlerin fenomenolojik bir bağlantıya muhtaç kalmaksızın, salt kendi estetik değerleriyle ayakta durmaları imkansız hale gelmiştir. böylece aktüalitede ya politik bir duruşa dayanan angaje eserler ya da sanatçı olarak gösterilen bazı kişilerin kafasındaki bencil hiçliğe dayanan post modern eserler ortaya çıkmaktadır ki genellikle söz konusu eserlerin sanatla veya estetikle bir ilişkisi olması zaten post modernizme aykırı bir durum olurdu. oysa heidegger'in de alman idealizmini destekleyerek belirteceği üzere gerçek sanat eseri, tek başına, kendi estetik değerleri haricinde bir şeye yaslanmadan ayakta durabilen eserdir.

    bugün gözlemlediğim kadarıyla bu anlayışa sahip çıkan tek edebi akım (yazar-eser değil, akım diyorum) fantastik edebiyattır. bilinçdışı'nın quasi-métaphysique açılımları sayesinde psikanalitik edebiyat da bu gruba dahil edilebilirdi belki ama bu anlayış da son zamanlarda çok hırpalanmış ve liberal dünyanın sığ bireyselliğine uyum sağlamıştır. ne de olsa bireyi, o pek kıymetli seçimleri esnasında mutlak irade sahibi olmadığına ilişkin bir gerçekle yüzleştirmek, söz konusu dünya için çok hazin bir révélation olurdu.
43 entry daha
hesabın var mı? giriş yap