1 entry daha
  • ülke özelinde sayısalcı denilen şeyi açalım: ortaöğrenim düzeyinde derslerini ağırlıklı olarak matematik ve fenni bilimler arasından seçmiş ve bu yönde ilerletmiş insan ergeni.

    zeki kavramının tanımını ülke özelinde açalım: okuma süreci sonunda bir baltaya sap olup onanmış uygulamalı bilim fakültelerinden mezun olarak genellikle teknik konularda iş yapan şahıs.

    şimdi bu ikisi bu şekilde tanımlandığı sürece tespitte bir hata yok evet lisede bu yola giden çocuk bu bahsedilen meslekleri yaptığı için bizim toplumda 'zeki' sayılır, ilki zaten faktüel bilgi, sorun daha çok ikincisinin tanımında gibi.

    çoklu zeka kuramları, psikoanalitik irdelemeler, bilişsel gerçekler, nörosayintifik teoriler ne kadar aksini iddia etse de aramızda yaygın inanışımız insanda verili gelen bir tür skill-set olduğu ve bunun içerisindeki mantık ve formel bilimler eklentisi doğru çalışıyorsa kişinin zeki olduğu yönünde. bu bağlamda çoğunlukla 'analitik düşünme' diye dillere pelesenk edilen kabiliyetin bağlamında sıkışıp kalıyoruz. analitik düşünme nedir tanımlamaya çalışalım: önünüzde verili duran bir bütünü gerekli katmanlara ayırarak ve gerektiği kadar detaylandırarak inceleyip kilit noktalarını görmek ve bununla ilgili bir sorun varsa bu gözleme dayanarak çözümlenmesi , sorunun halledilmesi yeteneği.eleştirel ve yaratıcı düşünme gibi yeteneklerin bu analitik mevzuunun ardında kalıp ikincilleştirilmesinin en bariz nedeni garantici ve utilitaryan bir ideolojik arkaplanı benimsememiz.
    tekne denilen, uygulanabilir pratik bilgi ve gündelik hayatımızda çıkarımıza olacak bilimi kutsarken henüz sorgulama, gözlem yapma ve teori kurma peşinde olan sofya'yı küçümseyip ikinci plana atma nedeni de tam olarak bu araçlaştırma eğilimimiz. bu sebeple sağlık bilimleri, mühendislik bilimleri, iktisat, hukuk gibi daha pratiğe dökülebilir disiplinlerle uğraşanları yüceltir, bazılarına kutsallık atfeder hiç olmadı bir takdir ederiz.
    sosyal ve beşeri bilimler denilen alanları ciddiye almayan bu bakış açısının en büyük problemi olan araçsallaştırma ve faydacılığı atlattığımız vakit, kritik ve yaratıcı düşünme süreçlerinin de aslında yalıtık değil irdeleyici olanla el ele iç içe geçmesi gerektiğini görebileceğiz. çağ zaten interdisiplinerlik çağı, kuru kuruya 'akıl var mantık var' devri kapandığı için safi mantık yürütmenin de safi hatırlama ve bellemenin de safi yaratıcılığın da pek bir değeri yok. yaratıcı olanın sağlam bir zemin ve içeriğe, mantıklı olanın arkaplan bilgisi ve pratikle tutarlılığa, ezberlenenin de akıl yürütmelerle sağlamlaştırılıp bağlanmasına ihtiyaç var.

    sonuç olarak yerim sizin sayısalınızı da sözelinizi de şeker şeyler sizi, liselinin hırslısı ayrı tatlı oluyor.

    bonus : (bkz: polymath)
144 entry daha
hesabın var mı? giriş yap