26 entry daha
  • gelmiş geçmiş, yaşamın gerçeklerine uzak bir millet olan çinlilerin harikulade işlerinden biri.
    galiba hayattan bu kadar kopuk bir millet daha olamaz. millet ışın kılıcına geçerken bile bunlar hala uzakdoğu sporu adı altında toplanacak hoş geleneksel tatların peşinde.
    zaten aklı başında bir imparatorluktan çin seddi gibi bir eser çıkmazdı.
    teyzem bir gün bana gelip "oztokyolu feng shui" dediğinde adından anlamıştım bunun uzakdoğu malı olduğunu.
    "ne ki bu şimdi?" diye biraz karıştırınca sırrına vakıf oldum. vakti zamanında 4 bin yıl kadar önce çinliler atalarını gömerken bir şey dikkatlerini çeker. tabii ataları dediğimiz kişiler abisi, amcası, babası falan. ama ata deyince karizmatik oluyor. çililer atalarının ruhu huzura kavuşursa kendilerinin de huzurlu bir yaşam süreceklerine inanacak kadar saf bir millet olduklarından bir gün aralarından bir tanesi çıkar der ki "kardeşlerim çinliler, biz bu ataları yüce oldukları için dağların tepesine gömüyoruz. ama fırtına çıkıyor, yıldırım düşüyor. ölüler kavruluyor. yazıktır. günahtır. gelin bunları deniz seviyesinde gömelim. hem bayramlarda ziyaret etcez diye götümüz çıkmaz. ta dağın tepesine her bayram çıkcam diye belam sikiliyor" diğer çinliler adama hak verirler. o sıralarda çin'in nüfusu milyarı falan bulmamış. aralarında ufak bir oylama yapıp hemen karara bağlıyorlar ve deniz seviyesinde gömmeye karar veriyorlar.
    derken efendim aradan zaman geçiyor. atalar birer, ikişer ölmeye devam ediyorlar. bunlar da daha önce kararlaştırıldığı üzere deniz seviyesinde mezarlar açıyorlar. amaaaaaa..... zaman tabii ki yerinde durmuyor. bayram geliyor. ne büyük tesadüf ki o bayram kışa rastlıyor. tepede de nal gibi dolunay var. yağmur şakır şakır yağmış, dolunay da gel git olayıyla suyun seviyesini artırmış. ani mezarlar toptan denizin dibinde. atalarını deniz seviyesinde gömdüklerinden suyun dibini boyladığını anlayan çinliler bu aklı veren herifi öldürüyorlar. birisi diyor ki "bunun leşini suya atalım" diğeri "hayır efendim tepeye çıkaralım yıldırımlar düşsün üzerine" diye cevap veriyor. tam o sırada aralarından bir tanesi "biz en iyisi bunu dağın tam orta bölgesine gömelim. böylece hem suyun hem de rüzgarın arasında kalır" diyor. bu fikir hepsinin aklına yatıyor. adamı dağın ortasına gömüyorlar. ancak aradan yıllar geçiyor ve bir bakıyorlar ki adamın mezarı sapasağlam. oldukça iyi korunuyor. ne rüzgar etki ediyor, ne de su. hemen tövbe edip adamın mezarı başına gidiyorlar ve orayı türbe haline getirip çaput bağlamaya başlıyorlar. o çinlinin aziz hatırasına da türbeye rüzgar ve su manasında "feng shui baba" türbesi diyorlar.

    bu inanış zaman içerisinde gelişiyor ve feng shui felsefesi doğuyor. yani suyun ve rüzgarın arasında olan her şey korunaklıdır. güce cok yakın olmayacaksın, ama güçten de uzak kalmayacaksın.
71 entry daha
hesabın var mı? giriş yap