4 entry daha
  • rahibe theresa ya da thomas jefferson değil c.s. lewis başlığında olduğumun bilincine vararak diyeceğim odur ki, bay lewis ölümünden sadece kırk yıl sonra hafızalardan silinmeyi, başlığına topu topu beş entry girilmeyi, tarihin kendisine biçtiği bir boy küçük smokini ve marjinal rolü hak etmeyen bir şahsiyettir. (şu yaşıma geldim, hala kulağı tırmalamayan bir metafor kuramıyorum, farkındayım) neredeyse dört yıl önce geri de bıraktığımız 20. yüzyılın (o kadar oldu mu sahi? bana üç buçuk yıldan fazla olmuş gibi gelmiyor kesinlikle) belki de en mühim teolojik filozofu ve “hristiyan” edebiyatçısıdır. “hristiyan” sözcüğünü tırnak işaretlerinin arasına almak gerek, zira kendisine konu olarak insan doğası, ademoğlu’nun iyiliğe ve kötülüğe yatkınlığı gibi hristiyanlığın (ve aslında tüm dinlerin) değişmez öğelerini seçmişse de, hayatının büyük çoğunluğunu iflah olmaz bir ateist olarak geçirmiş, hristiyanlığın öğretilerini sadece edebi ve felsefi bir mesele – edebi ve felsefi meselelerin en karmaşığı, en mühimi – olarak ele almıştır. belki de ateist olduğundandır ki, teolojik konulara eğildiğinde asla dini klişelere sığınmamış, her inancını ülvi bir gerçek sanan köktendinciler gibi vaaz vermeye kalkışmamış, “aman kilisemize zarar gelmesin” düşüncesiyle çetrefilli konulara dokunmaktan kaçınmamıştır.

    o günleri yaşayanlarınız hatırlayacaklar, bertolt brecht ve ernest hemingway gibi 1898’de doğan c.s. lewis’in yetişkinliğe eriştiği ve edebiyat sahnesinde boy gösterdiği 1930’larda, totaliter ideolojiler dünyayı sarmaya çoktan başlamıştı (rusya’da komünizm egemen, italya, ispanya ve almanya’da faşizm yükselmekteydi). o yıllarda psikoloji ve teolojideki yaygın inanç, günah ve tövbe gibi hristiyan doktrinlerinin çoktan çürütülmüş ve tarihin çöp tenekesine atılmış oldukları, zamane sorunlarını irdelemek için bu tür kavramlara yönelmenin fuzuli bir çaba, hatta şapşallık, olduğu yönündeydi. uluslararası düzensizliğin ve karmaşanın sebebi olarak “vahşi kapitalizm” veya versailles antlaşması’nın pek adil sayılamayacak şartları gösteriliyordu. o yıllarda temel sorunun belli bir ekonomik düzenin işleyişi veya bir antlaşmanın şartları gibi sosyal ve siyasi etkenlerde değil, insan ruhunun derinliklerinde yattığını, vahşetin, merhametsizliğin, sınırsız güç istencinin, kısacası kötülüğün insanlığın ve varoluşun değişmez bir özelliği olduğunu savunan ve bu temaları hayalgücüyle yoğurup eserlerinde işleyen iki ingiliz(ce) yazar vardı: c.s. lewis, ve yakın arkadaşı j.r.r. tolkien. (tolkien de beğenilen, günümüzde dahi birkaç kitap yazmış sanırım, ama emin değilim). tolkien demişken, yüzeysel bir insan olduğum için anlatmadan geçemeyeceğim çok neşeli bir anekdot da şudur: lewis ve tolkien’in oxford’un ingiliz edebiyatı bölümünde meslektaş oldukları yıllarda (c.s. lewis daha sonra cambridge’e geçecekti) j.r.r. tolkien başyapıtı “the lord of the rings” serisini yazmakta, ve kadim dostu c.s. lewis’e sık sık kitabın gidişatı, hikayenin ve karakterlerin gelişimi hakkında bilgi vermekteydi. günlerden bir gün oxford’daki “eagle and child” barında oturmuş biralarını yudumlayıp hoşbeş ederlerken tolkien c.s. lewis’e döner ve the lord of the rings’e bir karakter daha eklediğini söyler. c.s. lewis’in tepkisini yorumsuz ve altyazısız sunuyorum: “not another fucking dwarf!!”

    neyse efendim, zevzekliği bırakacak olursam, kelamım şudur: her ne kadar günümüzün modern liberalizm anlayışı içersinde c.s. lewis’in eserlerinde sürekli işlediği temalar (insanoğlunun şeytanı yönü, zalim doğası, kibir ve kibirin zehirlediği vicdan gibi) ve bu konulardaki görüşleri ortaçağ’dan kalma batıl inançlar olarak algılansalar da, c.s. lewis’in kitapları fikrimce okunmayı, üzerinde düşünülmeyi fazlasıyla hak eden, ne yazık ki özellikle ülkemizde yersizce gözardı edilmiş şaheserlerdir. denemeleri, makaleleri içinizi açmıyorsa, görünüşte çocuk hikayeleri olmalarına rağmen günah ve itfa gibi temaların cömertçe işlendiği narnia günlükleri’nden başlayabilirsiniz mesela.

    bu da benden sana kırkıncı ölüm yıldönümü hediyesi olsun sevgili clive staples lewis. (evet, belki bugün onun kırkıncı ölüm yıldönümü değil, ama bunun sadece bizler farkındayız, c.s. lewis degil.)
52 entry daha
hesabın var mı? giriş yap