arda turan
-
bu arada hiç adetim değildir ancak bugünkü durumun (hem kendisinin, hem milli takımın) yeni bir şey olmadığını göstermek adına 5 sene önce kendisiyle ilgili yazdıklarımı hatırlatmak istedim:
--- spoiler ---
aslında kendisiyle ilgili yaklaşık bir sene önce yazacaktım da bugüne kısmetmiş.
madem yazmaya başladım, hala aynı şeyleri hissettiğimden geçen sene yazacaklarımı da kısaca özet geçeyim.
galatasaray'ın en kötü zamanları. küme düşüp düşmeyeceği konuşuluyor. takımda ruh kalmamış. çoğu maçta kaleyi bulan şutu bile zor bulan bir galatasaray. arda turan'ın da takıma kattığı hiçbir şey yok. zaten sakatım bahanesiyle maçların çoğuna çıkmıyor. lütfen tribünden izleyip gecenin sonunda para karşılığı çorbacı açılışlarına, eğlence mekanlarına, doğum günü partilerine falan katılıyor. yani sadece galatasaray'a sakat. sahada yok ama bir yandan da takım kaptanı kendisi. yani takım artık takım olmaktan çıkmış. taraftarın kazandığı zaten üç kuruş; hala hem kendisinin, hem çocuklarının boğazından kesip bilet alıyor, tribünleri doldurup takımını sanki şampiyonluğa oynuyormuş gibi destekliyor. yine galatasaray'ın yenildiği bir gün (yanılmıyorsam ibb'ye 3-1 yenilmişti) bu arkadaş maç çıkışında korumasıyla birlikte adının ve soyadının ilk harflerinden oluşan at plakalı özel minibüsüne doğru ilerlerken bir spor muhabiri "naber arda?" diyor. belli ki maçla ilgili yorumunu soracak. arda turan'ın verdiği cevap: "çekme kırarım o kamerayı!". öyle antipatik ve tehditvari bir şekilde söylüyor ki bunu, ben izlerken yerimde duramamıştım. sonrasında muhabir "neden kırıyorsun arda?" gibi bişey daha söylüyor ama yine bu arkadaş küçük dağları ben yarattım havalarında, minibüsünün arka koltuğuna binip gidiyor. yahu sen kimsin de sana sadece "naber arda?" diyen, sadece kendisine verilen görevi yapan, ekmek parasının peşindeki bir muhabirin ekmek parasını kazandığı kamerayı kırıyorsun? hadi medyaya yansımamasını istediğin bir görüntü olur, özel hayatındır, müdahale edilir, rahatsız edici bir soru sorulur, o sinirle konuşursun anlarım. stadyum çıkışından ve sadece "naber arda?" diyen bir muhabirden bahsediyoruz. biz de bu mantıkla senin ekmek paranı (nasıl ekmek parasıysa artık) kazandığın ayağını mı kıralım yani? hem bizim daha haklı sebeplerimiz var. bu olaya şahit olduğum andan beri tuttuğum takımın kaptanı olmasına rağmen kendisinden yoğun bir şekilde nefret etmemi sağlamıştı.
gelelim 11 kasım türkiye hırvatistan maçındaki triplerine. hata bunda değil; bunu iki adam geçti, iki güzel hareket yaptı diye hemen "müthiş yetenek" damgası yapıştırıp lionel messi'yle kıyaslamaya başlayanlarda. hata bunu daha bu yaşında milyon dolarlara boğanlarda. arda turan hala eski arda turan mı? durum öyle bir hal almış ki artık adamın amacı futbol oynamak değil, daha fazla para kazanmak olmuş. gözünü öyle bir para hırsı bürümüş ki artık milli takımda başarılı olup olmayacağını bile alacağı paraya endekslemiş. yahu milli takım bu. ülken için ruhunu ortaya koyup oynayacaksın. sana bir görev veriliyorsa terinin son damlasına kadar o sahada mücadele edeceksin. arda turan'ın hırvatistan maçının 86. dakikasında bilerek sarı kart görmesinin sebebi de yine paradan başka bişey değil. sen zaten takıma hiçbir şey katmadan, almanya'nın belçika'yı yenmesi sayesinde göt zoruyla (burada arda turan'ın götünden bahsetmiyorum) playoff'a kaldığın euro 2012 grup maçlarından sonra, hiç hak etmediğin halde yaklaşık 700 bin lira prim almışsın. milli takım oyuncularının aldıkları toplam prim de yine hiç hak etmedikleri halde 8 milyon lira. önceki anlaşmalar gereği playoff geçilirse bir o kadar daha prim alacaksın. yine milli takım oyuncularının alacağı toplam prim 8 milyon lira. sizin hiçbir şey başarmadığınız halde bu paraları bile almanız yanlışken sen onunla da yetinmeyip hırvatistan maçından önce emre belözoğlu ve sabri sarıoğlu'yla birlikte gidiyorsun, federasyona "yaa bu hırvatistan kolay takım değil, bizim 8 milyonluk primi 15 milyon yapamaz mıyız?" diyorsun. milli takım için oynayan bir futbolcu galibiyet halinde zaten halihazırda verilecek bir primi yükseltmek için federasyondan ricada bulunmaya hiç mi utanmaz aklım almıyor. kafayı primle bozduktan sonra kendi sahanda 3-0 yenik duruma düşüp playoff'u geçme şansını kaybediyorsun ve maçın bitmesine 4 dakika kala topu kasti olarak dışarı vurup sarı kart görüyorsun. ee arda kardeşimizin hırvatistan'ı elerse alacağı 700 bin lira hayal olmuş, bu saatten sonra sinem kobal'ı sinemaya götürmek varken neden zagreb'e gidip kendini yorsun?
gol atarken iyi. yok "şehitlerimize armağan etmek istedim", yok "türk milleti bu galibiyeti hak etmişti" diye çok güzel konuşuyorsun. resmen tüylerim diken diken oluyor. o sırada aklından geçenleri ben yazayım: "gol atınca ekstra prim veriyolar mıydı yaa?", "oh oh önceki maçtan 100 bin, bu maçtan 200 bin... kaç etti?". yenilirken ucundaki para kayboldu diye hemen tüy.
ben artık inanamıyorum. vaktiyle milli takım konseptini o kadar yanlış anlamışım ki artık kendi milli takımımdan utanıyorum. üzerinde taşıdığı ay yıldızlı formaya milyonların önünde ihanet eden bu adam dalga geçer gibi hala milli takımda oynatılmaya devam ettiği sürece de, kimse kusura bakmasın ama, rakip takımı tutacağım.
--- spoiler ---
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap