13567 entry daha
  • hayatımda yaşadığım en büyük şoklardan birini anlatacağım şimdi size. eşşekten düşmüşe döndüğüm bir durumdu.

    bilen bilir çocukluktan beri esnafım ben. aile mesleği bizde. dedemin babasına kadar bildiğim aile geçmişinde esnafız. esnaflık ömür boyu da gitmez. yapışır sana. esnafsan hayatın boyu esnafsındır. misal şu an esnaf değilim. bıraktım ama izlerini hala taşıyorum. memur çocuklarının anlayamayacağı bir durumdur bu. kendi içinde artılar eksiler barındırır.

    dur dur yeri gelmişken şunu da sıkıştırayım araya. bir çocukluk arkadaşım var. adam bigün geldi bana biz cezayirden göçmüşüz dedi. zaten tarih derslerinden orta asyadan göçmüşüz biz türkler diye anlatılıyor paso. etrafta muhacir dediğimiz bulgaristan'dan yunanistan'dan göçenler de görüyoruz. lan acaba bizd e bi yerden mi göçtük diye dedeme gittim cocuk kafamla. dede dedim biz nerden geldik?

    dedemin cevabı kesindi. nerden gelcez? biz hep burdaydık.

    ahahahaha. dedemdeki özgüvene bak.azarladı bir de beni.

    biraz hayal kırıklığı yaşadım tabi. niyeyse insan istiyor, şurdan göçtük bizim soy saraya dayanır vs vs şeyler . çocuk kafası. öyle değilmiş. belki de öyle bilmiyorum.

    neyse iste bildiğim tarihimizde hep esnafız. calısıyoruz filan. okul giyim işine girdik. çabaladık, kendi sektör payımızı aldık. şehir merkez ve ilceler köyler filan toplam 160 farklı okula bir çeşit yaptık. hepsinin üstü ayrı, gömleği ayrı, pantolonu eteği ayrı, arması, kravatı vırt zırt binlerce kombinasyon olabiliyor. dolayısıyla zor iş ve sürekli takip gerektiriyor. yaptığın bir hata sadece o ürünün değil, ona bağlı olan diger parcalarında elinde kalmasına yol acıyor. misal 50 kuruşa mal ettiğin arma yanlış ise bir rengini yanlış yaptın ise veliler aaa bu yanlış diyorlar ve 50 tl ye mal ettiğin komple elbise yi satamıyorsun ve hepsi elinde kalabiliyor. o yüzden pür dikkat istiyor.

    tüm okulları takip etmen gerekiyor. oradaki müdürlerle iletişimde olman gerekiyor. kimisi yardımcı oluyor. kimisi sallamıyor. denizlinin içini avcumun içinden iyi bilirim. her yolu arşınladım. her sene her okula gittim. bazılarına 10 sefer gittim.
    sektörde payın büyüdükce gaza geliyorsun. ilk sene 20 okulun kıyafeti varken işte 160 a kadar çıktık. çıktıkca işi oğrendikce büyümen lazım. işletme okuduk . kuralı budur. yapabiliyorsan büyürsün.

    işte o okul ziyaretlerimde bir ritüelim oldu benim. ister istemez oluyor bu. müdür odalarına giriş çıkış zamanları, onları bulamadığın zaman ne zaman geleceğini oğrenme, sana yardımcı olmayan hizmetli ya da oğretmen ya da müdürü ikna yöntemleri filan geliştiriyorsun. türlü türlü okul zilleri duyuyorsun. her okulun etrafında arabanı parkettigin başka çeşit alan oluyor. kimi okulun içine arabanı sokuyor. kimi 300 mt yürütüyor. yıllardır okurken duyduğum sesleri okul bahçelerinde duymak seni çocukluğuna da döndürüyor. okuduğun ilkokul ve liseye ağlamaklı gozlerle vaaaay be diyerek giriyorsun hep. o sıralara bakıyorsun filan

    neyse o ritüeller farklılık gostermiyor okullarda. 3 aşağı 5 yukarı aynı olur sanıyordum.

    .yanılmışım.

    .

    .

    bir gün sağır ve dilsizler okulunun kıyafetlerini de yapalım, bulunsun. belki almaya gelen olur diye okula gittim.

    cocuklar teneffüsteydi.

    30 40 kadar çocuk .

    alışkınım bahçede cocuk varsa bi cıvıltı olur. ordan oraya koştururlar.

    onlarda yoktu o. sıfır sese yakındı ses.

    ip atlayan bi gruptan zıplama sesi vardı. top oynayan bir gruptan top sekme sesi vardı.

    izah edemiyorum tam. bir gün gidin kendiniz gorun. tavsiye ederim. beni derin etkiledi o sessizlik. o kadar kalabalık var , ses yok.

    başka bir dünya. şükür edin demiyorum. bir gidin görün. lafla şükretmek bir işe yaramaz. insanoğlu unutkan. hayatın bize verdiklerinin kıymetini bilmiyoruz. saçma seylere üzülüyoruz. gidin gorun farklı bir tecrube
28228 entry daha
hesabın var mı? giriş yap