6 entry daha
  • elimde bulunan kitapta bununla ilgili bir madde var. diyor ki:

    "aslında bir sözlü anlatım sorunu olan yerel ağızlardan gelen alışkanlıkların yazılı anlatımda devam ettirilmesi doğru değildir. ağızlarda kullanılan birtakım sözcükler, sözlü ve yazılı anlatımda kesinlikle terk edilmelidir. bu ilkenin benimsenmesiyle yazı dilinin kültür dili hâline dönüşmesi gerçekleşmiş olur.

    'bu örnekler hep demincek söylediğim gibi.'
    bu cümlede bugün yazı dilimizde bulunmayan 'demincek' sözcüğü yerine, 'demin', 'az önce', 'biraz önce' denebilir.

    'makarnamızı alt üst ettikten sonra iyicene yağlıyacağız.'
    iyicene yerine 'iyice', yağlıyacağız yerine de 'yağlayacağız' kullanılmalıdır."

    şimdi maykrofon bende. peki bu konuda çalışma yapan sayın uzmanlar, doktorlar ve prof'lar... teknolojinin her daim yenilendiğini, yerinde durmadığını göremiyorlar mı? öngörüye ne hacet. her şey ayan beyan ortada...

    tdk neden var? aslî görevlerini yerine getirirken proje üretmeliler. ben olsam şöyle bir bölüm açardım türk dil kurumu bünyesinde: sözcük üretim tesisi. mantık basit. teknolojideki gelişmeleri takip ederek gönüllü çevirmenler aracılığıyla sosyal medya sitelerinde veya internet üzerinden edinilecek bilgiler aracılığıyla yeni bir icattan haberdar olunur olunmaz ulusal medyaya bu icadın adının ne olduğu söylenmeli ve bu konuda da basın organları teşvik edilmeli.

    yerel ağızların veya gençlerin kullandığı dilin önünü alamazsınız artık. bunun adı argo olur veya günlük dil olur. onu bilmiyorum. bugün en cahil insan bile akıllı telefon kullanıyor ve "tamam" yerine "tmm" yazıyor. en akıllı insanlar da harfleri yuta yuta yazıyor. üşeniyorlar. yazmaya üşeniyorlar. bence yerel ağızlara veya konuşma-yazı dili arasındaki farklara bu kadar kafayı takacağımıza türkçe kelimeler üretmeli. notification yerine bak ne güzel bildirim diyoruz artık. halbuki buna kafa yorulmasaydı "notifikasyon" der geçerdik. değil mi? çünkü bir vakit sonra türkçe düşünmemeye başlayacağız. türkçe düşünmek demek her şey demek. sadece antropologların, sosyologların, veya evet ta filologların işi değil. türkçenin içinden bakıp dünyaya farklı bir tat katmak. dünya kültüründe türk olarak yer almak asıl mesele. hamasi milliyetçilikten bahsetmiyorum. her kültür gökkuşağının bir parçası. ben türk kimliğimle bu gökkuşağında güzelce yer edinmek istiyorum. dünyayı türkçe ile algılamak istiyorum.

    derdim kuru gürültü yapmak değil. kelimeler üretelim. illa ki tutan, türkçe köklü kelimeler olacaktır. "her yönüyle dil" kitabında doğan aksan "bildirişim"den bahsedip parantez içinde "communication" diyor. halbuki bu terimin bugünkü karşılığı "iletişim". bildirişim tutmamış ama iletişim tutmuş. buna rağmen ısrarla komünikasyon diyenler yok mu? var. onları da ıslak kızılcık sopasıyla götüne vura vura ağlatmalı.

    çünkü dil önemli. iletişim önemli. iletişemiyoruz. sorunlarımızdan bir tanesi de bu işte.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap