yalım
-
yusuf atılgan'ın da canistan'da (2000) galiba, herhalde, sanırım, sanırsam anlamında kullandığı yerel/kırsal sözcük. oysa aslında alev anlamına gelir. söylenişleri farklıdır netekim: alev olan yalım okunduğu/yazıldığı gibi söylenir. galiba anlamındaki yalım ise ya'lım, yağlım der gibi bir sesletime sahiptir. yusuf atılgan'ın örnekleri:
* [bir süre sonra üşüme ve titreme başladı. "eyvah, sıtma kırıştırıyo yalım" dedi. esma dışarı çıktığında onu kalkmamış görünce şaşırdı:
- ne oldu, neyin var? diye sordu.
- hastayım; sıtma tuttu yalım."]
* [kadir atını çevirdi. "benden kurtuldu diye sevindi yalım. sevinsin bakalım. selim olmayınca ne işim var benim çetede."]
faust:
"(...) nasıl dağlamışsa beni uykuda, genç bir ruh,
şimdi de canlıyım, bir antaus sanıyorum kendimi.
burada buluyorum çok az bulunur ne varsa,
araştırayım iyice şu yalımlar dolambacını*." goethe - faust (çev. ismet zeki eyuboğlu)
yolcu:
"söyle ana gerçekten sen misin o,
gönül borcumu ödemem için mi karşımdasın,
yaşamını kurtarmıştınız bir gencin
kocanla birlikte eskiden?
baucis sen misin, uğraşan
can vermek için yarı ölü* bir ağıza?
(kocası ortaya çıkar)
philemon değil misin sen, vargücüyle
benim gömümü dalgalardan kurtaran?
hızla ısıtan ateşinizin yalımları,
çanınızın gümüş sesi
o korkunç serüveni
önleme gücü vermişti size." agy
"zihninin bir yerinde küt bir öfke yeniden toplanmaya, şehvetinin küt alevleri damarlarında öfkeyle yalımlanmaya başladı." james joyce - dubliners (the dead*)
(bkz: yalabık)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap