282 entry daha
  • sağda solda kandırılmış fetocu olarak yorum yaptırılması üzerine bu arkadaş acaba zamanında kpss skandalı ile ilgili ne demiş, hiç açıklaması, köşe yazısı veya bir yorumu olmuş mu diye bir araştırma yapayım dedim. aşağıdaki ibretlik köşe yazılarına denk geldim.

    burdan bu zatı canlı yayına çıkartacak, çıkartmayı düşünen bütün medya mensuplarına aşağıdaki derlemeyi armağan ediyorum. kandırıldım, aldatılmışım, gercegi sonradan gordum demekle bu işler temize çekiliyorsa; gecmiste toplumun bazi kesimlerine yaptiklari ithamlar, yonlendirmeler yok hukmune geliyorsa sıkıntı yok, buyursunlar devam etsinler.
    -gerci buna musade edecek\etmeyecek kişiler de medya mensuplari degil ya neyse...-

    ****************

    gönüllüler hareketi, iç barışın teminatıdır

    20.12.2008
    hüseyin gülerce

    sayın fethullah gülen bir cemaat lideri değildir. çünkü ismiyle anılan bir cemaati kabul etmemektedir. anadolu'nun ve trakya'nın hemen her il ve ilçesinde, onun tavsiye ettiği sivil toplum anlayışını benimseyen, yardımlaşmanın, eğitimin, diyaloğun, hoşgörünün, ülkemizde iç barış adına hayatî değerde olduğuna inanan gönüllü insanlar var. yanlış olan, bu insanları, tek bir merkezden yönetilen, otur deyince oturan, kalk denilince kalkan, bir teşkilat şemasına göre çalışan bir örgüt gibi görmektir. hâlbuki bu insanlar iç barışın, hoşgörünün, bir arada yaşamanın bugün en büyük teminatıdır.

    sayın gülen'in fikirleri, tavsiyeleri gizli saklı değildir. bu gönüllü harekete gizlilik, örgüt görüntüsü vermek peşin hükümlerle hareket etmektir.

    ************

    110 ülkeden tek bir şikâyet gelmiş mi?

    25.12.2008
    hüseyin gülerce

    gülen cemaati denilen gönüllüler hareketi, bugün bütün dünyada eğitim ve diyalog faaliyetleri ile biliniyor. medeniyetler ittifakı ve evrensel barış adına olumlu bulunuyor, önemseniyor, benimseniyor ve destekleniyor. amerika'da, avrupa'da, afrika'da, avustralya'da, vietnam'da, türk cumhuriyetlerinde, 110 ülkede 'dünya acaba yeni bir bahara mı uyanıyor?' ümit ve heyecanını aşılayan bir hareketten söz ediyoruz. üstelik türkçemiz bir dünya dili haline getiriliyor.

    ************

    yaş toplantısı ve devam eden tehlike...

    22.07.2010
    hüseyin gülerce

    genelkurmay başkanı org. başbuğ'un; defaatle yargı sürecine müdahale etmesi, sanıkların suçsuz olduklarına inandıklarını söylemesi, kriminal bütün raporlara rağmen dursun çiçek belgesinin kâğıt parçası olduğu ısrarı, dolu law silahlarına rağmen boş bir tanesini eline alıp "boru" demesi, savaş gemisinde basın toplantısı yapıp tehditler savurması, gazeteleri, yazarları düşman ilan etmesi, kötü yönetim örneklerinin ilk akla gelenleri..

    ...

    bir önemli konu daha var. tabii ki, davalarda adı geçen subayların ve generallerin suçlu olduğu kabul ve ilan edilemez. bu yargısız infaz olur. ama aynı şekilde, onların suçsuz olduğu da ilan edilemez. doğrusu, yargı sürecinin hızlanması ve sonunu beklemektir. bu arada o subay ve generallerin terfilerinin dondurulmasıdır. ayrıca, davaların selameti açısından, emniyet müdürlerine, başka memurlara yapıldığı gibi açığa alınmaları gerekir. böyle yapılmazsa çok vahim bir duruma seyirci kalınmış olur. zira o subaylar, iddianamelerdeki suçları işlemiş iseler, hâlâ çok önemli görevlerde bulunmaya devam edecekleri için, darbe tehlikesi, cunta faaliyetleri, suikast teşebbüsleri tehlikesi de devam edecek demektir.

    buna seyirci kalmanın faturası, tahmin edilenden de ağır olabilir...

    ************

    devleti ele geçirmek, yeniden sahnede...

    02.09.2010
    hüseyin gülerce

    bir zamanlar her taşın altında komünist, komünistlik aranırdı. bu moda geçti. şimdi fethullahçılık var. neredeyse her taşın altında, özellikle devletin içinde fethullahçılar'ın izi aranıyor."

    hanefi avcı'nın kitabı, tam da vesayetin işini bitirecek bir referandum öncesinde, alelacele devreye giriyor ve "cemaat, artık her yerde var, devleti ele geçiriyor" kampanyası için bulunmaz bir malzeme oluyor. dost bildiğimiz niceleri de insaf denen değeri unutup, bu malzemeye dört elle sarılıyor...

    ...

    devlet milletin değil mi? milletin her ferdinin, devlet kadrolarına gelmek istemesi bir demokratik hak değil mi? neden vesayetin tekerine çomak sokanlar gelince, "fethullahçılar devleti ele geçiriyor" diye hop oturup hop kalkılıyor? neden?

    bir de şu var: devlet içinde "fethullahçı" olduğu söylenen insanlar ne yapmış? hukuk dışına çıkmış çetelerle, ergenekoncularla işbirliği mi yapmış? emniyet'in içinde, hem de müdür seviyesindeki insanların, mafya liderleriyle iş tutmasına göz mü yummuş? yoksa onların devlete ve millete verdikleri zararları önlemeye mi çalışmışlar? yemeyen, yedirmeyen, hukukun üstünlüğünden yana olan bu insanları, "fethullahçı" diye damgalamak, alavere dalavere düzenin yıkılıyor olmasından duyulan rahatsızlıktan başka bir şey değildir...

    ************

    okyanus ötesinin adı ve 'evet'in zaferi...

    16.09.2010
    hüseyin gülerce

    tayyip erdoğan neden bu kadar başarılı oluyor? o kadar yıpratma kampanyalarına rağmen, halkın kendisine olan güveni neden devam ediyor? bunun sebeplerini objektif, bilimsel bir analizle anlamaya çalışamaz mısınız? fethullah gülen referandumda evet çağrısı yaptığında "o da siyasallaştı" diyeceğinize, "bu bir seçim değil, bu insan yıllardır ve ısrarla demokrasi, hem de mana boyutlu demokrasi çağrısı yapıyor" deyip, bunu anlamaya çalışmalı değil misiniz? yine sırf evet çağrısı yaptı diye "okyanus ötesi" diyerek esrarlı cümleler kuracağınıza, nazik davranıp bu insanın ismini telaffuz etmeli, dünya çapındaki hizmetlerini, küresel barışa verdiği desteği görmeli, hakkını teslim etmeli değil misiniz?

    ************

    hata ettim...

    14.12.2010
    hüseyin gülerce

    öcalan'ın avukatlarıyla yalova'da yaptığımız görüşme, bir haftadır tartışılıyor. benim açımdan, bir yazarın, kendisinden görüşme talep eden avukatlarla yapılmış bir konuşma iken, gördüm ki, bazı çevreler, konuyu saptırarak, çok başka yerlere çektiler/çekiyorlar.

    bazı gazete ve internet sitelerinde muhterem fethullah gülen'le, öcalan'ın fotoğrafları yan yana konuluyor. işbirliğinden söz ediliyor. son olarak dün atatürkçü düşünce derneği genel başkanı tansel çölaşan, kars'ta; gülen'e gerçek dışı beyanlarla iftira ediyor "cumhuriyet rejimini değiştirmek isteyen bölücü ve gerici iki güç, dış destekli iktidardadır..." diyor.

    ...

    ancak benim asıl hatam, itiraf ediyorum, avukatlarla görüşmeyi kendisine fatura edilebileceğini düşünüp hocaefendi'ye önceden sordurtmamam oldu. buna basiret bağlanması da diyebilirsiniz. ben kendimi gülen hareketi'nin -doğrusu gönüllüler hareketi- hiçbir zaman sözcüsü, temsilcisi olarak görmedim. çünkü değilim. ben kendimi biliyorum. bünyedeki arkadaşlarım, gülen hareketi'ni biraz tanıyan herkes de bilir ki ben gerçekten sözcü falan değilim. bunun için de hep hüseyin gülerce olarak yazıyor, konuşuyorum. ama şimdi daha net görüyorum ki, birileri, benim ben olduğumu kabul etmiyor. daha zalimcesi, beni bahane ederek, milyonlarca fedakâr, çilekeş muhabbet fedaisinin, isimsiz kahramanın yaptığı hizmetlere, beni vesile ederek vurmak istiyorlar. muhterem gülen'den bin defa özür diliyorum. hakkını helal etmesi için istirhamda bulunuyorum.

    ben zalimlerin, bu kadar da iğrenç olacaklarını düşünemedim. bir gazeteci yazarın, üç avukatla konuşmasından "cumhuriyet düşmanları el ele" kalleşliği çıkaracaklarını unuttum. muhterem gülen hakkında dava açanların, ona terör örgütü lideri yaftası yapıştıranların, yargıtay ceza genel kurulu'nun beraat kararından sonra bilendiklerini unuttum. kafes eylem planlarında, "ışık evlere silah, alevi aleyhtarı doküman koyup, 'silahlı fethullahçı terör örgütü davası' açmayı planladıklarını" unuttum. onların, benim bu görüşmemi bahane ederek, bundan bir uluslararası komplo çıkaracaklarını akıl almaz senaryolarla tezvirat yapacaklarını bilmeliydim.

    ************

    2010'un en önemli olayı

    31.12.2010
    hüseyin gülerce

    bu başlık altında sayın gülerce 2010'un en önemli olayı olarak ergenekon demiş, balyoz demiş, 12 eylül referandumu demiş, hatta bunlar için yılın, asrın, son iki yüz yılın en önemli olayları demiş ama kpss olayından bir kez bile bahsetmemiş.

    ************

    12 eylül'den sonra bizi kim kucaklaştıracak?

    20.08.2010
    hüseyin gülerce

    burada en büyük vazifeyi, muhterem fethullah gülen'in tavsiye ettiği sevgi, barış ve herkesin konumuna saygılı olma yolunda yürüyenler omuzlayacaktır. farklılıklarımızla bir arada yaşama iradesi, türkiye'ye huzur ve ahenk getirecektir. toplumsal mutabakat adına tarihî

    bir fırsat değerlendirilecektir. gönüllüler hareketi, sadece ülkemizin değil, insanlığın barış teminatıdır. bu toplumu yeniden, hem de tarihî bir hamle için kardeş yapacak olanlar, bu beklentisiz insanlardır. bizi, inşallah onlar kucaklaştıracaklar. göreceksiniz...

    ************

    siz tasfiye edilmeyeceksiniz ki...

    23.02.2011
    hüseyin gülerce

    bilhassa vesayetin medyası... çünkü o medya için önümüzdeki genel seçim bir hayat memat meselesidir. "ergenekon'da sıra bana ne zaman gelecek?" diyen bazı meslektaşlar meselenin özünü sulandırmaya çalışıyor. darbe toplantılarına katılanlar, zaten kendisini bilir, benim lafım onlara değil. benim lafım, medyada eski düzenin süreceği umudunu hâlâ yitirmemiş olan, sureti haktan görünüp, aslında vesayeti arkalamaya çalışan ve itibar kaybından korkan meslektaşlara: hedef şaşırtmayın, konuyu saptırmayın, siz tasfiye olmayacaksınız, kimse size "geç şuraya" demeyecek. sizi gazete okuyucusu, gazetelerin "okuyucu milleti" sahneden inmeye davet edecek.

    çünkü vesayet yıkılınca siz ne yazacaksınız?

    manipülasyon yapamayacak, ihale takip edemeyecek, vergi kaçırması için patronunuz adına hükümet üyeleri ile pazarlık peşinde koşamayacaksınız. kanunlar, istediğiniz gibi geçsin diye başbakanlık odalarında saatlerce oturamayacaksınız. rakip işadamlarına
    manşetlerden şantaj yapamayacaksınız. patronun yanında, "komutan"la konuşma numarası çekemeyeceksiniz. gölbaşı'nda, darbecilere akıl veremeyeceksiniz. yunanistan'la harp çıkaramayacaksınız. katillere, "çocuk", "ülkücü" muamelesi yapamayacaksınız. "şerefsiz" manşetlerini atıp, linç kampanyaları başlatamayacaksınız. paraya boğup tetikçi kullanamayacaksınız. değil mi, dere kenarında tüy diken "vijdan"?

    siz tasfiye edilmeyeceksiniz. sizi okuyan, ciddiye alan kalmayacak. siz kendi kendinizi itibarsızlaştırdınız. hâlâ "muhalif" ayağına yatıp vesayete destek çıkıyorsunuz. hâlâ kırk dereden su getirip darbeci zihniyete cesaret veriyorsunuz. 13 haziran'da aynalara bakacak yüzünüz olmayacak...

    ************

    'cemaat' neden gündemde tutuluyor?

    15.10.2010
    hüseyin gülerce

    referandum sonrası esen hava bende yeni umutlar doğuruyor. hayır diyen yüzde 42'lik büyük kitlenin kaygılarının, endişelerinin devam ettiğini biliyorum. yine biliyorum, ak parti'nin gücünü koruması ve yeniden tek başına bir iktidar alternatifi olması o ruh halinin yatışmasını önlüyor. üstüne üstlük, bir de, demokratikleşme sağlam zeminlere oturmaya başladıkça, ortaya salınan bir "cemaat" heyulası var. bir yanda ak parti'nin gücünü koruması, bir yanda "her yanı sarmış, neredeyse türkiye'yi avucunun içine almış bir cemaat" korkusu, o yüzde 42'lik kitlenin kimyasını bozmaya yönelik bir psikolojik harbin argümanları olarak kullanılıyor.

    ...

    ...vazifelerini yapan insanları ama emniyette, ama yargıda; falancalar, filancalar diye hedef gösterip, adaletin tecellisini önlemeye kalkanlar, asla iyi niyetli olamazlar. artık çok açık ki, ergenekon sürecini sulandırıp, bulandırıp unutturmaya çalışanlar, devlet kurumları içerisinde direnirken, bir yandan da demokratikleşmede kararlı duran herkesi "fethullahçı" diye yaftalayıp saf dışı bırakmanın peşindeler. bu hesaplı, planlı psikolojik bir saldırıdır. "cemaat"i gündeme getirmek, hedef saptırmak içindir.

    ************

    avcı, yaraladı hepimizi...

    30.09.2010
    hüseyin gülerce

    bunları, hanefi avcı'nın tutuklanmasını, başka yerlere çekmeye çalışanların pervasızlığı karşısında hatırlatıyorum. "cemaatle ilgili kitap yazdığı için hanefi avcı'nın başına böyle bir şey geleceği belliydi, yok mu bu cemaati durduracak?" diye hop oturup hop kalkıyorlar?

    önce şu soruların cevabını vermeleri gerekiyor:

    bir: hanefi avcı, gülen cemaati'ni, ışık evleri'nden itibaren 35 yıldan beri tanıyan birisi. çocuklarını bu insanların açtığı kolejlerde okutan, okulun idarecileri, öğretmenleri, rehber öğrencileri ile dost, arkadaş olan bir insan. şimdi, istihbaratçı kimliği ile neredeyse türkiye'nin nabzını tutan, her şeyden haberdar olan böyle bir insan, cemaatin nasıl bir "tehlike" olduğunu neden hiç görememiş?.. sonra birden, aniden "tehlike"yi fark etmiş ve alelacele bir kitap yazmış... ne olmuş da, sayın avcı'da böyle ani ve beklenmeyen bir değişiklik olmuş? bu can alıcı soru hiç mi kafa karıştırmıyor? böyle davranan bir insanın inandırıcılığı sorgulanmalı

    değil mi?

    ...

    şimdi olay yargıda ve hanefi avcı örgüte yardımcı olmaktan tutuklu. herkes yargıya saygılı olmak zorunda. benim sorum şu: evli bir bayanla gayri meşru bir ilişkisi olmasaydı, hanefi avcı'ya böyle bir kitap yazdırılır mıydı? yolu cezaevine kadar düşer miydi? hanefi avcı'ya, bu ilişki tuzağını da "cemaat" mi kurdu?

    allah kimseyi nefsine bırakmasın, defolu yapmasın, ayağını kaydırmasın. derinlerdeki adamlar hep onları kullanıyor...

    ************************************

    ınsanlarin fikirleri zaman icerisinde değişebilir bunda hic sikinti yok. ama önemli olan degisimin ne zaman gerceklestigi ve ne kadar samimi olundugu.
    benim bu darbe olaylarındaki miladım 2010 kpss kopya skandalıdır. kimler o zaman sessiz kalmış, kimler bu haksızlığa sesini çıkarmış ben ona bakıyorum. yok öyle başbakan'ın, cumhurbaşkanı'nın canının yandığı 17-25 tarihini baz almak. öncesi var onun bi kere. onların canı can da 3 kuruş para kazanmak, helal ekmeğinin peşinde koşmak için gecesini gündüzüne katan binlerce garibanın canı can değil mi? askeri lise ya da diğer sınavlardaki gibi sonradan açıklığa kavuşmuş bir durum da değil çünkü bu kpss skandalı. kimlikleri belli, çalıştıkları yapılar belli hepsinin. o zaman sesini çıkarmış mı bu zat? ben görmedim, okumadım daha doğrusu bulamadım.

    ama aradan zaman geçtikten sonra kendisi şöyle bir röportaj vermiş,

    sadece kpss değil diğer birçok sınavda da soru çaldıklarını gördük. bu hırsızlığı nasıl içselleştiriyorlar?

    mesela kendisine soru verilen arkadaşlara şöyle dendiğini duydum: 'siz bu kritik mevki ve makamlarda bulunmazsanız buralara hasımlarımız gelirler, müesseselerimizi ve arkadaşları o zaman kim koruyacak?' iknanın özü, hizmet hareketini koruyabilmek endişesi. bana hizmetten bir kişi gelmişti, o anlattı. 4 yıldır ales imtihanını kazanamıyormuş. bu arkadaşa soruları vermeyi teklif etmişler. o hem şaşırmış, hem çok üzülmüş. inandığı hareketi içinde böyle bir teklifi çok yadırgamış. "benim gibi yıllardır hazırlanan insanlar var, onların hakkını çalamam" demiş. ama başka bir arkadaşı soruları almış. "neden aldın" diye sorduğunda "hizmetin selameti için bizim kritik noktalarda olmamız lazım" şeklinde bir açıklama ile karşılaşmış.

    ***

    demek ki kendisi sürecin nasıl yürütüldüğünden haberdarmış. neden bu haksızlığı zamanında dillendirmemiş. haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı hani?
211 entry daha
hesabın var mı? giriş yap