• not: yazının çoğu geçmişte yaşananlara ve somut verilere dayalı öngörülerden ibarettir.

    abd ikinci dünya savaşı ve özellikle nato sonrası italya'da da ortaya çıkarılan gladio tipi yapılanmalarla bir çok ülkeyi sömürdü ve yönetti veya en iyimser tabirle bu ülkelerde istediği şekilde politika üretilmesini sağladı.

    türkiye'nin de durumu farklı değildi. hatta ortadoğu'daki rolü nedeniyle abd'nin ipleri çok daha sıkı tuttuğunu söylemek mümkün. bu süreçte yıllarca milliyetçi muhafazakar kesim kullanılarak ve de çoğunluğu bu düşünceye sahip insanlardan teşkil edilmiş kontrgerillanın varlığı ve eylemleri ile ülke dizayn edildi. bu yapının eylemleriyle sürekli güçlü tutulan bir askeri vesayet rejimi ve bu rejimin kontrolünde ikame edilen muhafazakar iktidarlar eliyle ülke idare edildi.

    ta ki, abd yeşil kuşak projesini başlatıp islami terör ve siyasal islamı keşfedene kadar. bu proje kapsamında abd, cia aracılığı ile yarattığı islami terör örgütlerini bahane ederek, sözüm ona barış getirme adına, bölgede pek çok ülkeye ve coğrafyaya çöreklendi. el kaide üzerinden afganistan ve ırak'ın işgali bu şekilde gerçekleştirildi.

    sıra suriye ve türkiye'ye gelmişti. bop adı altında öncelikli hedeflenen parçalanmış bir suriye; eyalet sistemi ile fiilen bölünmüş bir türkiye, ve bu eyalet sistemi doğrultusunda iç işlerinde bağımsız dış işlerinde türkiye kontrolünde bir kürdistan özerk bölgesi idi. tabi nihai amaç ise bağımsız bir kürt devletiydi. yani aslında hep o gündeme gelen bop haritası, baştan beri nihai amaçtı. erdoğan ve türkiye'nin de yardımıyla yaratılan işid üzerinden suriye konusunda ilk adım atıldı. ancak iran ve rusya'nın tutumu projenin bu aşamasının başarıya ulaşmasını engelledi. en azından şimdilik.

    tüm bu süreçte siyasal islam çizgisinde belediye başkanlığı döneminde keşfedilen erdoğan ve çok daha önceleri yapılan yatırımla fethullah gülen, ülkede abd'nin iki önemli aktörü olarak sahne aldı. gülen devlet içinde en ücra köşelere kadar yapılanırken, erdoğan ise yine abd'nin desteği ile hızlı bir yükselişten sonra bop eş başkanı olarak atanıyordu. erdoğan bu eş başkanlık görevi gereği kardeşim dediği esad'ı adeta sırtından bıçaklayacak ve dahası esad rejimini bertaraf etmek için yaratılan özgür suriye ordusu adı altında işid gibi canavarların teşkil edilme sürecine de ortak olacaktı. ta ki, rusya ve iran'ın sert tavrı ve de başkanlık seçimlerinin getirdiği belirsizlik sürecinin de etkisiyle abd geri adım atana kadar.

    abd bölgedeki operasyonunu askıya almış, bölgede yaratılan işid başta olmak üzere özgür suriye ordusu ve diğer unsurlarla, erdoğan ve türkiye baş başa bırakılmıştı. ortada bırakılan ve abd'ye tavır alan erdoğan, içeride ise cemaatle bir güç savaşına girmişti. bu savaşta abd'nin rolü var mı, soru işareti. bence başında değil belki ama sonunda mutlaka var. iktidarı paylaşamayan, abd'nin bugünlere getirdiği iki yapı mücadeleye tutuşmuştu. ancak abd ve erdoğan'ın arasının da açılmasıyla fetö, erdoğan'ı tasfiye etmek adına, kuvvetle muhtemel abd'nin de icazeti ile, başarısız bir darbe girişiminde bulunmuştu.

    şimdi ülke içerisinde darbe girişimini bertaraf eden erdoğan, sırtını biraz da rusya'ya dayamış olarak, iktidarı tek başına ve güçlü bir şekilde sahiplenmiş durumda. ancak ülke dışında türkiye adına durum hiç iç açıcı değil. işid ve özgür suriye ordusunun teşkili konusunda gücünden çekinerek abd'yi gündeme getiremeyen tüm batılı ülkeler, erdoğan'ı bu konuda tek fail ilan etmiş durumda. ve artık abd erdoğan'ı indirmenin hesaplarını yapıyor. bu konuda en güvendiği yapı fetö ise büyük ölçüde tasfiye edilmiş durumda. özellikle başkanlık seçimleri sonrası abd'nin ülke içinde kendine yeni bir partner arayacağı veya bunu göze almak istemezse de erdoğan'la tekrar masaya oturacağı bir gerçek. seçilecek başkandan bağımsız olarak, abd'nin türkiye'den vazgeçmesi imkansız. bu nedenle abd gölge devleti, seçilecek başkanı beklemeden, çoktan bir yol haritası çizmiştir. seçilecek başkan sadece bu yol haritasında atılacak adımların daha kararlı atılmasını sağlayacaktır.

    bu yol haritasında en önemli mesele şu; abd erdoğan'la masaya oturmaz ve erdoğan'ı tasfiye yolunu seçerse yerine ikame edebileceği ikinci bir siyasi yapı yada figür yok. dolayısı ile abd'nin siyasal islam öncesi ayarlara dönüp askerle masaya oturmaktan başka çaresi yok gibi. bunun için de ülkede yaratacağı kargaşa ile askeri yeniden baş rol oyuncusu yapmak zorunda, şu an ne kadar prestij kaybetmiş olursa olsun. bu noktada abd'nin ülkeyi kargaşaya sürüklemek için kullanacağı üç temel unsur var; işid, pkk ve geçmişte de olduğu gibi manipüle edip ayaklandırmak isteyeceği milliyetçi ve muhafazakar kesim için pasif durumdaki kontrgerilla hücreleri. askeri vesayeti etkin kılmak adına türk-kürt çatışması veya bugüne kadar darbe dönemleri öncesi en çok kullandıkları alevi-sunni çatışması senaryolar arasında.

    erdoğan'ın şunu unutmaması lazım; özgür suriye ordusu ve işid ile geçmişte ne kadar ilişkisi olursa olsun, bu yapıların nihai olarak itaat edeceği yer abd. bu unsurların bölgeden tasfiyesi konusunda rusya ve iran bir adım atacak olursa erdoğan'ın tereddüt etmeden bu adıma destek vermesi gerekir. erdoğan'ın dikkat edeceği ikinci mesele ise abd'nin kontrgerilla alışkanlığı ile harekete geçireceği milliyetçi hücrelere fırsat vermemek. pkk konusunda askeri mücadele dışında atılabilecek bir adım yok; erdoğan bizzat yürüttüğü çözüm süreciyle, yıllardır abd'ye hizmet eden bir piyona adeta kendi elleriyle yeniden can verdi.

    tekrar etmek gerekirse, abd'nin ülkede iş tutacağı tek bir yapı kalmıştır, kontrgerilla artığı milliyetçi ve askeri vesayet unsurları. bu yapıyı ve bölgedeki terör örgütlerini kullanarak ülkeyi karıştırdıktan sonra kuvvetle muhtemel tsk ile düşük bir ihtimalle de zor durumda kalacak olan erdoğan'la tekrar masaya oturacaktır.

    bu millet ülkenin bekası adına, yolsuzlukları, yarattığı ötekileri, ve bu ötekileri yok edecek noktada uyguladığı zulme rağmen, bu kritik dönemde demokrasinin de gereği olarak, erdoğan'ın yanında olmuştur. ancak ne bu millet ne de bu ülke ikinci bir ihaneti kaldırmaz. erdoğan'ın bu coğrafyanın geleceğini bop eş başkanı gibi ünvan ve atamalarla binlerce kilometre uzaktaki abd, israil ve ingiltere gibi küresel güçlerle değil; bu ülkenin bağımsız cumhurbaşkanı ünvanıyla bu coğrafyada bulunan rusya, iran ve suriye ile belirlemesi gerekmektedir. bu coğrafyanın kaderini bop'u dayatan küresel güçler ve onların illegal yapılanmaları değil bu coğrafyanın asıl sahibi olan devletler eliyle çizilmelidir.

    bölgeye dair bu durumun da ötesinde bugün kıymetinin daha iyi anlaşıldığı demokrasi ve cumhuriyet rejiminin kazanımlarından ve hukuk devleti anlayışından vazgeçecek hiç bir adım atılmamalıdır. ayrıştırıcı hiç bir eylem ve söylemde bulunulmamalıdır. darbe girişimi sonrası topçu kışlası söylemi, sadat a.ş.'nin kurucusu adnan tanrıverdi'nin başdanışman olarak atanması ve ohal'in tüm muhalifleri baskılayacak bir cadı avına dönüştürülmesi ancak ve ancak abd'nin önümüzdeki süreçte yürüteceği ayrıştırma politikalarına hizmet eder.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap