4 entry daha
  • bakın gogol henüz 1800'lü yılların ortalarına doğru ölü canlar'ın içinden bize nasıl sesleniyor:

    "araba, ıssız sokaklardan ve nihayet, şehrin sınırını gösteren uzun ağaç engellerden geçti. kaldırımlı yol bitti... şehir geride kaldı, gözden kayboldu... artık, yalnız sonsuz şose, kilometreleri gösteren taşlar, posta konak yerleri, kuyular, ağır yük arabaları, köyler, kocakarılar, kucağı yulaf demetiyle dolu koşan köylüler ve daha sonra, içinde un dolu fıçılar, ıhlamur kabuğundan kunduralar, çörekler, her türlü mal görünen ahşap, küçük dükkanları bulunan büyük köyler, tamir edilen köprüler, sonsuz tarlalar, çiftlik sahiplerinin arabaları, henüz sürülmüş topraklar, sisler arasında beliren çamlı tepeler, karga sürüleri... görülüyor, uzaktan gelen şarkı ve çan sesleri işitiliyor.

    rusya!... rusya!... gittiğim tüm yabancı memleketlerde hep seni görüyorum, seni arıyorum, seni düşünüyorum... bolluk yüzü görmeyen fakir şehirler... ne doğanın güzelliği, ne bir sanat harikası var! kayalar üzerine yapılmış büyük saraylar, güzel ağaçlar, evlerin üzerinde sarmaşıklar yok... başlar, muhteşem kayaları seyretmek için kalkmaz; asmalar, sarmaşıklar ve milyonlarca yaban gülüyle süslü kubbeler görünmez. yüksek dağların karlı tepeleri hiçbir yerde bulutsuz, parlak gökyüzüne doğru yükselmezler... hayır... her taraf açık, ufuklar dümdüz... şehirler hep basık ve geniş ovaların içinde ancak küçük noktalar, benekler gibi göze çarpar. ilgileri toplayan, büyüleyen hiçbir şey yok...

    fakat, insanı sana çeken o dayanılmaz esrarlı kuvvet nedir, rusya? sonsuz sınırlarının arasında, bir denizden ötekine geçen hüzünlü şarkını nasıl işitebilirim? bu şarkıda ne var? nağmelerindeki gizli gözyaşları, çığlıklar kalplerimizi sıkıyor, ruhlarımızın derinliklerine işliyor... rusya!... benden istediğin nedir? bizi birbirimize bağlayan bu derin bağ nedir? bana niye öyle bakıyorsun ve sende var olan şeylerin hepsi de bekleyen gözleriyle niçin bana doğru dönüyor?

    şaşkın, büyülenmiş, yerimden kımıldamadan seni seyrediyorum... tehdit eden fırtınalarla ağırlaşmış koyu bir bulut iniyor ve belleğim, senin topraklarının sonsuzluğu önünde küçülüyor. bu sonsuz topraklarda acaba nasıl bir gelecek gizli? ucu bucağı olmayan sen, sonsuz özgürlüğün vatanı olacak mısın? en büyük kahramanlar, ufuklarının uçsuz bucaksızlığı yaşamalarına uygun bir yer olacak rusya'dan doğacaklar mı? uçsuz bucaksızlığının gücü beni çekiyor, müthiş kuvvetleri varlığımın derinliklerine kadar giriyor, gözlerim harikulade bir ışıkla aydınlanıyor! oh! bilinmeyen kahramanlar, harikalar ülkesi! ey rusya!

    ........

    rusya kalkınacak, devrim yapacak... dünya, diğer ulusların ruhları için anlaşılmaz bir bilmece olan şeylerin rus ruhuna, rus doğasına ne kadar nüfuz ettiğini görecek ve anlayacaktır. fakat, ileride olacak şeylerden söz etmenin anlamı yok. ilerleyen yaşının ve yaşadığı ciddi yaşamın deneyimleriyle pişmiş, her konuda olgunluğa erişmiş bir yazar, bir delikanlı kayıtsızlığıyla hareket edemez. her şeyin bir yeri ve zamanı vardır."
64 entry daha
hesabın var mı? giriş yap