4 entry daha
  • öykü sevmeyen bana öykü okumayı sevdirmiş kitaptır. otuzların kadını gibi hissedersiniz okudukça. bir ıssız sokakta dibinizde bitmiş erkeğin nefesinden yükselen soğan kokusunu alırsınız, sigara içmeseniz de ıssız sokaktaki tehlikeleri atlattıktan sonra yakılan sigaranın dumanında boğulursunuz. ne kadar karakterli, ne kadar eğitimli olsanız da bu coğrafyada kadın olmanın ne kadar güç olduğunu bir kere daha iliklerinize kadar hissedersiniz. o yıllarda boşanma kararını verebilmesinden dolayı cesaretine hayran olursunuz. o ise sadece bir portredir. evladına yüklediği anlamda hayatına devam etme isteğini görürsünüz. bir kısmında hakim olan eşinin bakış açısından da görürsünüz otuzların kadınını. bir de erkek tarafından bakarsınız. ne de güzel yazmışsın tomris uyar.

    sırf şu satırların için bu kitabı okumayı ve bu gece bir kadehi sana kaldırmayı borçluydum sana.
    "acaba bizler, yara almadığımıza, güçlü olduğumuza bu kadar inanan çocuklarımızın bir gün biz yok olduğumuzda duyacakları boşluğu nasıl hafifletebiliriz? şimdiden başlamalı ama nereden?"

    "nesnel birkaç ipucu. yoksa yakınmaktan nefret ederdi. ilişkilerden yakınanlardan da hoşlanmazdı. ne de olsa kendi geçmişinin bir parçasıydı evliliği. seçmesinin sonuçlarına tek başına katlanması gerekiyordu."

    "ne aşkla ne bağlılıkla mutlu edebilirdi bu kişiliği. boşanma isteğinin reddedileceğini de anladı. başlangıçta sevişmeyle tatlıya bağlanan kavgaların, bundan böyle ertesi günkü içten özür dilemelerle sürümcemede kalacağını, bu kısırdöngünün sonsuza kadar gideceğinden duyduğu ürkünün bir zamanlar onca tutkun olduğunu o bedene değmesini ile engellediğini de kavradı."

    "ben benim. benim neler yaşadığımı bilemeyeceğine göre toplumsal gözlemlerini kendine sakla. bana analık etmeye kalkışma."
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap