2 entry daha
  • "kalkınma reçetelerinin gerçek yüzü" adıyla türkçeleştirilmiş ha-joon chang'in kalkınma iktisadı konusundaki alternatif bakış açısı sunan kitabı.

    development strategy in historical perspective altbaşlığına sahip.

    “korumacılık karşıtı” ve “serbestleştirme tarafgiri” neo-liberal politikaların imf, db ve dtö gibi kuruluşların öncülüğünde batı ekonomilerinin bayraktarlığıyla gelişmekte olan ülkelere dayatılmasına karşı argümanlarını sıralayan bir kitap.

    bu tip ülkelerin serbest piyasa, serbest ticaret, serbest sermaye akımları, deregülasyon ve özelleştirme yanlısı söylemlerinin ve gelişmekte olan ülkelere dayattığı neoliberal politikaların kendi kalkınma süreçlerindeki tarihsel deneyimleriyle çelişmelerini somut örneklerle ortaya koyuyor.

    kitaptan şu paragraf anlatmaya çalıştığım hususu özetliyor:

    “halen, kalkınmakta olan ülkeler üzerinde bir dizi ‘doğru politika’ ve ‘doğru kurum’u benimsemeleri yönünde, kalkınmış ülkeler ve onların denetlediği uluslararası kalkınma politikası kurumları tarafından uygulanan büyük bir baskı vardır. buna göre, ‘doğru politikalar’ genel olarak washington uzlaşması tarafından önerilenlerdir. bunlar, daraltıcı makroekonomik politikaları, uluslararası ticaret ve yatırımın serbestleştirilmesini, özelleştirmeyi ve deregülasyonu (kuralsızlaştırma) içeririler. ‘doğru kurumlar’ ise temel olarak kalkınmış ülkelerde, özellikle de anglo-amerikan ülkelerinde bulunanlardır. en önemlileri, demokrasi, ‘iyi’ bir bürokrasi, bağımsız bir yargı, fikri mülkiyet hakları da dâhil olmak üzere güçlü bir şekilde korunan mülkiyet hakları, şeffaf ve piyasaya yönelik kurumsal yönetişim (corporate governance) ve siyasetten bağımsız bir merkez bankası dâhil olmak üzere finans
    kurumlarıdır”

    özetle; bugünün gelişmiş ekonomileri aslında iktisadi başarılarını serbest-piyasa ve serbest-ticaret politikaları ile kazanmadılar. tam aksine, korumacı politikalar bu ülkelerin başarısının arkasındaki etkendir.

    örneğin; ingiltere'nin 19. yüzyıldaki sanayi başarısının ardında 18. yüzyılda uyguladığı korumacı politikalar vardır. abd'nin 2. dünya savaşı sonrasında liberalizasyonun ateşli savunuculuğuna ve bu konudaki öncülüğüne bakmadan, 1945 öncesinde uyguladığı korumacı politikalara bakılmalıdır. ıı. dünya savaşı öncesinde, abd’nin hemen hemen bütün sektörleri kapsayan (tarife, kota, teşvik, gönüllü
    ihracat kısıtlamaları gibi) gizli korumacı önlemler konusunda bütün ülkelerden
    daha saldırgan davranmaktaydı.

    diğer gelişmiş ekonomiler de bebek endüstrilerin ya da anahtar sektörlerin korunması ile önemli başarılar elde etmişlerdi.

    kitapta dile getirilen bir diğer ilginç husus ise bugünün gelişmekte olan ülkelerinin halihazırda sanayileşmiş statüye ulaşan gelişmiş ekonomilerden daha az korumacı
    olduklarıdır.

    kurumsal yönetişime ilişkin olarak ise “demokrasi”, “bürokrasi", "yargı”, “mülkiyet hakları”, “kurumsal yönetişim”, “finans” ve “sosyal refah ve işgücü” alanlarındaki kurumsal yapılanmaları ele almakta. kitabın vardığı sonuç, bugünün kalkınmış ekonomilerinin kalkınma süreçlerindeki kurumsal yapılarının ve yönetişimlerinin aslında sanıldığı kadar gelişmiş, demokratik ve şeffaf olmadığı yönünde. söz konusu ülkelerin kurumsal gelişmeyi kalkınma/sanayileşme süreçlerinin ilerleyen dönemlerinde yakaladığı belirtilmekte. yani, halihazırda gelişmekte olan ülkelerden kurumsal yönetişim alanında uluslararası standartlarda yeterlilik beklenmesi, gelişmiş ekonomilerin kurumsal gelişim konusundaki tarihi deneyimleri ile çelişmekte.

    ezcümle, kitabın özeti aslında şu deyimimizde saklı: nalıncı keseri gibi kendine yontmak. gelişmiş ekonomiler haliyle her durumu kendi menfaatlerine yorumluyor, kendi geçmişleriyle çelişseler de tutarlı gözükmek için ellerinden geleni yapıyorlar...

    ingilizce bir deyimle de tamamlayacak olursak: one size doesn't fit all.

    kitabın eksik yönü ise mantıki açıdan, zamanında korumacılık uygulayan ülkelerin bazılarının sanayileşmiş olmasının ve elde ettikleri kalkınma başarısının korumacılıkla tamamen ilişkilendirilemeyeceği. abd, ingiltere ve japonya korumacı politikalarını uygulamasalardı kalkınamazlar mıydı? belki biraz süreç akamete uğrardı; ancak yine de bugünkü seviyelerine erişebilirlerdi. peki, zamanında korumacı politika uygulayan diğer ülkeler neden kalkınamadı? korumacılığa odaklanıp diğer etkenleri göz ardı etmemek gerek.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap