2 entry daha
  • bir ara tiksindiğin bir işyerinde çalışınca hayat keyifli olmaya başlamıştı aslında. şöyle ki... mesai 07:30'da başlıyor (lan 7:30'da mesai mi olur, insan haklarına aykırı) ben 9 gibi geliyorum. canım isteyince çıkıyorum. zaten mesai bitimi 17:00. o arada oturuyorum; blog yazıyorum, ek işim var onun için çalışıyorum, yazarlık yaptığım dergiye makale hazırlıyorum falan... zaten sistemleri sıkıntılı, işlerin zor yürüdüğü bir iş yeri. eskiden koştururdum, olmazı oldururdum artık (delirttiler) olmuyormuş...

    "sistemde sıkıntı var" diyorum, koyuyorum yöneticimi cc'ye, ilgili yerlere mail yazıyorum. bekle ki çözüm gelsin, oh çok rahat hayat, "artık köle gibi hissetmiyorum" diyordum... akıllı olup dünyanın derdini çekeceğine deli ol dünya senin derdini çeksin mottosunu iş yerime uygulamış ve çok mutlu olmuştum.

    arkadaşlar demişti ki: 'bu gidişle terfi alırsın..'
    çünkü öyle leş bir yerdi ki çalışanı delirtir, çalışmayanı yüceltirler. tabii kendime saygım gereği sistemin zorlamadığı işlerimi yapıyordum ve bir yandan iş arıyordum. ha sanırsanız küçük bir yer... şöyle diyeyim, çoğunuzun para ödediği, hizmet aldığı türkiye'nin ve hatta dünyanın en büyük şirketlerinden biriydi. ama dışı seni içi beni yakar durumları!

    öyle işte. öyleydi işte.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap