6 entry daha
  • kitapta sinir bozan bir karakter varsa o da albay'ın ta kendisidir. foma fomiç gayet doğasına uygun bir şekilde belki de (düşük bir ihtimal olsa da) sergey'in dediği gibi "yaşamı boyunca maruz kaldığı dışlanmanın, insan yerine konulmayışının öcünü alıyordu" ki bu böyle mi değil mi bilmiyorum bu konuda dostoyevski işi bayağı sıkı tutmuş ve şu soruyu: "foma bir aptal mıydı yoksa her şeyin farkında mıydı?"yı bırakmıştır ben bir aptal olduğu varsayımıyla devam edeceğim. elbette isteyenler sergey'in söylemlerinden yola çıkarak foma'nın karakterini daha iyi bir zemine oturtabilirler ancak tek gerçek şu ki o da albayımızın dostoyevskinin başka bir kitabında bahsettiği şu "rus halkının ahmaklığı" diyerek örnek verdiği kişilerden olduğudur.

    kitap yine çok tatlı bir ön hazırlıkla başlıyor ve bence dostoyevski kitabın giriş kısmına ayrıca özen göstermiş her neyse dikkatleri çeken foma fomiç ve albay'dan başka bir karakter daha var ki aynı şekilde kitaba bir inceleme yazan joseph frank'ın da dikkatini çekmiş olan yejovikin karakteri. yejovikin'in durumu da foma'ya benziyor ancak yejovikin'de şöyle bir güzellik var ki o da insanlarla açık açık dalga geçmesi ve bunun farkına sadece sergey'in varmış olmasıdır hatta ve hatta "ben bunlarla dalgamı geçiyorum karşılığında da karnımı doyuruyorum" gibisinden bir şeyler söylemiştir. her ne kadar joseph frank kitapta yazıldığının aksine yejovikin'in sırf ailesi için bu aşağılanmalara katlandığını düşünmese de foma'nın ölümünden önceki ve sonraki tavırları şüpheye yer bırakmamaktadır.

    dostoyevski'nin nasıl bir ahlakçı olduğunu kitapta yine görüyoruz, kendisinin şu meşhur "tümüyle iyi bir insan olabilir mi?" sorusunun kah tezlerini kah anti-tezlerini oluşturduğu nice kitaba (örn: budala, suç ve ceza, karamazov kardeşler, insancıklar...) şekil veren taslaklara ve ayrıca gogol'le olan hesaplaşmasına tanık oluyoruz hatta bir yerde yeraltından notlar'da gayet ciddiye alınan ama burada mizah öğesi olan kullanılmış nekrosov'un dizelerine bile rastlıyoruz.

    joseph frank'e katılmadığım bir nokta da şurasıdır ki frank uşak vidoplyasof'u smerdyekov'un bir çeşit habercisi olduğunu söyler ancak vidoplyasof ile smerdyakov arasında muazzam bir fark vardır evet dışarıdan baktığınızda benzerlik görebilirsiniz ancak bu tamamıyla şekilsel bir benzerliktir. smerdyakov, vidoplyasof'un aksine kafasında bir planla yaşamaktadır, evet vidoplyasof da smerdyakov'un ivan'a özenmesi gibi foma'ya özenir ancak vidoplyasof'un bu özentiliği tepeden inmedir, ona "öyle olması gerektiği belirtilmiştir" ve bilinçlilik düzeyi rüzgardaki toz zerresinden farksızdır ancak smerdyakov ivan'a hür iradesi ile ve kafasındaki "kendisini akıllı gibi gösterme" gibi bir bilinçle hayranlık duymakta, kendisini kanıtlama girişimlerinden eksik kalmamaktadır, böylelikle de ölümcül bir oyunun peşine düşmüştür. karakterlerin ayrıntılı ve yüzeysel işlenmiş olması ve ikisinin de efendisine öykünen uşaklar olması birinin diğerinin taslağı olduğunu anlamına gelmemelidir.

    son olarak foma gibi bir aptal'a daha da kötüsü böyle bir "yarı-cahil'e" diyojen'den alıntılar yaptırtmak da dostoyevski'nin bizimle dalgasını geçmesidir herhalde.

    ekleme: prens mişkin ile ilgili ekleme yapacağım.
24 entry daha
hesabın var mı? giriş yap