4 entry daha
  • bir şeyler yapmak için sürekli buluşan, karnı acıkınca eve bile girmeyip zile basan ve annesinden sepetle en hızlı yapılan şeyi yapmasını isteyen sabırsızlığın temsilcisiydiler. kendilerine ayrılan alanın sınırları ile ilgilenmiyorlar, kendi oyunlarının sınırlarına neresi giriyorsa orası ile ilgileniyorlardı. onlar için zamanın hızına yetişmek mümkündü. çünkü onları kandıran bir hukukları yoktu ve doğrudan meselelerini halletiyorlardı. her zaman büyüklerinden bir adım önde olmayı bildiler. onların zayıf noktalarını iyi biliyorlardı ve onları değişmeye zorluyorlardı. kötülüğün ve vicdansızlığın en aşağılık türlerine maruz kalmalarına rağmen insanlara veya topluma nefret biriktirmediler. çünkü onların etiğinde ‘’kötülüğün sahibinden olduğu’’ anlayışı vardı. sahipleri iyi bilirlerdi. mesela bir dut ağacına dalmadan önce sahibi varsa da yoksa da plan değişmezdi. çünkü dut ağacının bir sahibi olamayacağını düşünürlerdi. öyle saçmalık olmazdı onlara göre ve arkasından dolanmanın yolu da arkadaşlığın ereğiydi. ‘’saybisi geliyor’’ dendiğinde yakalanmaktan o kadar korkarlardı ki sonra o kaçış anlarını birbirlerine anlatamazlardı. onların arasındaki meselelere özel mülkiyet girmemeliydi.
    bilgisayarların elli ve kollu hatta gövdeli olduğu zamanlarda sevdiler teknolojiyi. sokakta futbol oynayan arkadaşları da vardı, evde ailesi tarafından zorla ders çalıştırılanı da. hesaplarını adilce görmenin yolunun kendi aralarındaki hukukta saklı olduğunu da biliyorlardı. eğitim denen işkencenin her türlüsüne maruz kaldıkları için sözsüz, yazısız bir eğitim dayanışması vardı arkadaşlıklarda. rekabetin konusunu onlar belirlemek, kurallarını da onlar koymak istiyorlardı. öyle olmadı. mutsuz oldular. ama umutsuz olmadılar. 20’li yaşların ortalarında destansı bir direnişin, muazzam bir jenerasyonun olgun savaşçıları oldular. ön açıcı tartışmaların tarafları bu nesilden çıkmıştır.
54 entry daha
hesabın var mı? giriş yap