4 entry daha
  • ' james joyce, sanatçının bir genç adam olarak portresi’nde,[7] bir sanatçıya yaşama olanağı tanımayan dublin’i anlatırken yazarın (bir anlamda kendisinin) buradan ayrılma gerekçesini temellendirir. koyu bir baskı rejimi uygulanan irlanda papaz boyunduruğunda talihsiz bir ülkedir. şair kahraman, her yanda bu baskıyı hisseder ve sonunda sürgünlüğü seçer: “irlanda nedir, biliyor musun? diye sordu stephan soğuk bir sertlikle, irlanda kendi yavrularını yiyen o kocamış dişi domuzdur.” (s. 191) her yerde özgür düşünceye baskı vardır: “balkonun kenarında tek başınaydı, bezgin gözlerle localarda oturan dublin kültürüne, cafcaflı sahne giyimlerine ve fazla süslü sahne lambalarıyla çevrelenmiş insan kuklalarına bakıyordu. arkasında oturan iriyarı polis memuru hemen rol yapmaya başlayacak gibiydi. oraya buraya dağılmış öğrenci arkadaşlarının yuhlamaları, ıslıkları, alaycı bağırtıları salonda kaba esintilerle dolaşıyordu. ‘irlanda’ya iftira’, ‘alman malı bu oyun!’, ‘dine küfür!’, hiçbir zaman imanımızı satmadık!’ hiçbir irlanda kadını böyle şey yapmadı!” sonunda kararını verir: “ister evim, ister yurdum, ister kilisem olsun, inanmadığım şeye hizmet etmeyeceğim; ve kendimi olabildiği kadar özgürce ve olabildiği kadar bütünlükle dile getireceğim bir hayat ya da sanat tarzı bulmaya çalışacağım, kendimi savunmak için de kullanmasını bildiğim silâhları kullanacağım, sessizlik, sürgün ve kurnazlık.” (s. 233) sürgünlük artık seçeneksiz bir tercihtir: “hoş geldin, ey hayat! milyonuncu keredir yola çıkıyorum yaşantının gerçekliğiyle karşılaşmak ve ruhumun nalbantında ırkımın yaratılmamış vicdanını dövmek için.”
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap