36 entry daha
  • "kederliydim, ama onlara, 'yorgunluktan' diyordum."
    (antoine de saint-exupery, küçük prens, s. 91)

    tarancı'nın "otuz beş yaş" isimli şiiriyle metinlerarası bir okumayla yan yana düşünülebilecek muhteşem şarkı.

    otuz beş yaş şiirinden, hassaten şu dizeler:

    "gökyüzünün başka rengi de varmış!
    geç fark ettim taşın sert olduğunu.
    su insanı boğar, ateş yakarmış!
    her doğan günün bir dert olduğunu,
    insan bu yaşa gelince anlarmış.

    ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
    her yıl biraz daha benimsediğim.
    ne dönüp duruyor havada kuşlar?
    nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
    bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar."

    tarancı neden sonra yaşamı ıskaladığının farkına varır ve "gökyüzünün başka rengi de varmış!" diye yakınır. bir şeylere geç kalmış ya da geçip giden zaman içinde çoğu ayrıntıyı görememiş, pişmanlık duymakta, üzülmektedir.

    kısa bir şarkı molası: have you ever seen the rain. ilaveten rod stewart yorumunu da pas geçme ey romantik. çünkü senin de bildiğin gibi şarkının şöhretini biraz daha artırmıştır.

    ve have you ever seen the rain'den iki dize:

    "i want to know, have you ever seen the rain?
    bilmek istiyorum, yağmuru gördün mü hiç?
    comin' down on a sunny day?
    güneşli bir günde yağan?"

    iyi şarkılar iyi şiirlerdir. have you ever seen the rain'deki anlatıcı ise, düz anlamıyla, yıllardır yağmuru yağmur gibi görmüş, neden sonra yağmurun içinde parıldayan güneşi fark etmiştir.

    yaşam da aslında kaybetmek ve kazanmak, sevmek ve ayrılmak, özlemek ve nefret etmek, kısacası hep paradoksların, çelişkilerin, tezatların yön verdiği, zikzaklardan kurulu bir döngü değil midir? bunu fark ettiğimizde özgür olabiliriz ancak. (heidegger'e selam) ayrıca (bkz: sisifos)

    fark etmemek, görmemek, görmezden gelmek her gün biraz daha ölmek demek değil midir? zaten gün gün ölüyoruz, doğar doğmaz ölüme doğru yürüyoruz da neden hep bir şeyleri geç fark ediyor, neden sonra anlıyor, artık onları hatırlamanın anlamsız olduğu bir vakitte anımsıyoruz? dünyaya bir kerre daha gelmeyeceğimize göre?

    sorular. sorular. onları tüketemezsiniz. cevaplar her vakit hazır değildir önünüzde. ama düşünebilmek, hissedilmek için her daim biraz zamanınız vardır.

    özetle otuz beş yaş sonsuz bir kabullenişin şiiridir biraz. yaşamak anlaşılmıştır. ama geç ama erken. dünya resmedilmiştir şair gözüyle ve artık görülebilecek fazla bir şey kalmadığı için musalla taşına faltaşı gözlerle bakılabilir. en azından tarancı bakmayı başarır. geç kalınmış yaşamın gerisinden ölümün resmine estetik bir bakış.

    have you ever seen the rain ise nietzscheci büyük olumlamaya doğru ilerleyen daha umut verici bir estetik ifadedir. görmeye davet eder bizi. bakmaya değil, görmeye! görmek varolmaktır çünkü.

    şöyle de diyebilirdik sanki:

    hayat, köleleştirici; sanat, özgürleştiricidir; kafka'yı anımsa!

    edit: imla
24 entry daha
hesabın var mı? giriş yap