5938 entry daha
  • bugün yapılan grup toplantısında konuşan eşbaşkan...

    (üşenmeyin okuyun, sonra konuşalım)

    konuşmasının satır başları

    "tek bir belediyemizin kasasından ne dağa ne bayıra tek bir kuruş para gitmemiştir. ankara'dan para gelir, nereye harcanması gerektiği bellidir ve belgelidir. yani biz şimdi pkk'ya para gönderip belge mi alıyoruz. bizim hiçbir belediyemiz dağa para göndermekle görevli değildir. halkın parasını halka hizmet için kullanır."

    "belediyelerimiz dağa para öderse bizim de en sert eleştirimize maruz kalırlar. her açıdan kabul edebileceğimiz bir şey değil."

    "bunlar utanmadan yalan sallarken savcılar bu iddaada bulunmuş mu diye bakıyoruz? yok... başkanlarımıza sorulan sorulara bakıyoruz, buna dair bir soru da yok. lağım medyasının hiç mi utanması yok. başbakanın hiç mi utansa ıyok. çık açıkça de ki normal yoldan alamıyoruz hırsızlızlıkla, alıştığımız yöntemle elinizden almaya çalışıyoruz."

    "kadir topbaş, melih gökçek. cemaate neler verdiklerini övünerek anlattılar. bütün imkanları kullandılar. kayyım atayacaksınız bunlara atayın. kandıra cezaevine göndermeniz gereken kadir topbaş'tır, melih gökçek'tir."

    "ya diyeceksiniz ki bunların elebaşı sarayda. o da doğru. ne istedilerse verdik dedi. ama şimdi sihirli bir cümle bulmuşlar. allah bizi affetsin kandırıldık diyorlar. allan sizin belanızı versin be..."
    "en çok ihtiyaç duyduğumuz şey hak, hukuk, adalet çünkü ülkede artık en az bulunan şeyler. böyle bir toplumda yaşamak tabii ki kolay değil. bu nedenle hak arayanlar kendileri için değil ötekileştirilmiş herkes için mücadele ediyorlar. bugün türkiye'de sarayın zulmünün ulaşmadığı hiçbir ev kalmadı. sarayın etrafında toplanmış ve sarayın çöplüklerinden beslenen leş kargalarını saymazsanız halkın neredeyse tamamı bu zulmü yaşıyor."

    "kışanak, ata ve anlı partimizin her kademesinde çalışmış, tanınmış şahsiyetler. komplo, iftira kampanyasıyla, sandık ve seçim yoluyla kazanamadıkları belediyeyi nasıl pervasızca kazanmaya çalıştıklarını görüyoruz. erdoğan, siyasete girdiği günden bu yana diyarbakır belediyesinin hayalini görmüştür. bunun hayalini hep kuruyor ama diyarbakır ona hep kabus yaşatıyor. van'ı da istiyor, hangi yöntemle olursa olsun alınacak talimatlarını veriyor. her seçimde bu yerlerin sonuçlarını yakından takip ediyor. her seçim sonucu tabii ki bir kez defa erdoğan'ın hayallerinin yıkılmasıyla sonuçlanıyor. biz bütün o kentlerde zorluklarla seçim kampanyasını yürüttük. biz bildiri dağıttık onlar para dağıttı. biz beyanname dağıttık onlar bavullarla nakit paralar taşıyıp para dağıttılar. tehdit ettiler. sandığı, seçim kurumlarını satın almaya çalıştılar. mitinglerimizi yasakladılar. hazine yardımından tek kuruş alınmadığı dönemde biz gönüllü katkılarla o seçimleri kazandık. işte şimdi 15 temmuz akşamı bu bizi allahın bir lütfudur cümlesinin neden söylediği belki daha iyi anlaşılıyordur. bütün kirli hayallerini gerçekleştirme fırsatını yakaladı. yıllardır yapamadığı ne kadar ilkesizlik, kanunsuzluk varsa şimdi aleni bir şekilde yapıyor."

    "belediyelerimizde müfettişlerin sabit bir odası vardır ve sürekli teftiş ederler. bizim belediyelerde sabit odaları var çünkü hiç çıkmıyorlar. yıllardır yapıyorlar bunu ama tek bir hırsızlık, usulsüzlük bulamadılar. bir slogan attı diye 15 yaşındaki bir çocuğu içeri atan yargı belediyelerden bir lira dağa gitmiş olsaydı bunu bulamazlar mıydı. o belediye başkanını çoktan tutuklamış olmazlar mıydı?"

    "ülkenin bu kadar saf bir zümre tarafından yönetilmesi yanlış bir şeydir. bir daha kandırılmayacağınızın garantisini verebilir misiniz? tamam allah kimi affeder bilmiyoruz. ama bırakın o zaman bu 10 binlerce insanı da allah affetsin. insanların rızkına el uzatıyorlar. biz bunları normal karşılayamayız."

    "tutuklama bir soruşturma gerektirir. bu bir rehin almadır, kaçırılmadır. arkadaşlarımız şu anda iktidarda olan bir çete tarafından kaçırılmış ve kandıra denen yerde rehin tutuluyorlar."

    "eğer adil bir mahkeme süreci olsa arkadaşlarımızın tutuklanmasına hatta yargılanmasına bile gerek olmayacak."

    "bunlarda mafya raconu bile yok. saraydaki çıkıp diyor ki ortada mağduriyet falan yok. demek ki daha yüreği soğumamış. bana biat etmeyen kim varsa tek tek diz çöktüreceğim arayışı içinde."

    "kendini dev aynasında gören kişiliklerin temel özelliğidir. 78 milyonluk bir ülkeyiz. bu 78 milyonun içerisinde bir kişi ona biat etmezse rahat uyuyamaz bu insanlar. ne olur ne olmaz diye o bir kişiyi susturmak isterler. şu anda toplumu korkutmaya çalışmasının nedeni kendi korkusudur. bin odalı sarayınının birinde bile uyku yoktur, huzur yoktur."

    "etrafındaki kimseye güvenmiyor. çünkü biliyorsunuz başbakana kayyım atadı. damadını kayyım olarak atadı, çünkü başbakana güvenmiyor."

    "danışmanım dediği insanlara güvenmiyor. bu korkuyu yansıtarak, toplum üzerindeki baskıyı artırarak aşmaya çalışıyor. bu patolojik bir vakadır. bu biraz da psikiyatrinin de konusudur. doktor hastası hakkında konuşmak zorunda değildir ama bu hasta memleketin hepsini hasta etmişse buna bi müdahale etmek gerekir."

    "cumhuriyet gazetesiyle ilgili nasıl ele geçerebiliriz diye hesap yapıyorlar. dicle, jinha vs de kapatıldı. şu ana kadar 146 yayın organı kapatılmış. en korktukları şey ne biliyor musunuz? bütün baskılara rağmen biz varız diyenlerdir. basını tümüyle kontrol altına alamazsa tek biri bile kalırsa bundan bile büyük bir korku içine düştüğünü görüyoruz."

    "bunların hepsi yaşadığımız gerçekler. çok daha ağırları da geliyor olabilir. çünkü dedim ya teslim alınmamış tek bir odak bile onun için tehdittir. kendisinden beklenen budur, zatın işi budur. mesele bizim ne yapacağımızdır. bu gibi durumlarda dayanışma tabi ki çok önemli ama hep savunmada kalmanın da bir anlamı yoktur. bizim bunları yenmemiz lazım. türkiye toplumu, çocuğumun geleceği için kaygı yaşıyorum diyen herkesin hareket etmesi lazım. açık söylüyorum devirmemiz lazım. güçlü bir muhalefet bloğuyla türkiye'ye demokratik bir seçenek sunmamız lazım."

    "biz bu faşist kula mecbur muyuz ya. bu adam yüzde 50 oy alıyor da, eşitlikten, kardeşlikten yana olanlar neden yüzde 60 oy alamazmışız. sokaktaki taban da aslında buna kapalı değil. ama maalesef bazı partilerin yöneticileri kendi koltuk çıkarları çerçevesinde bu imkanları heba ettiler."

    "geçen seçimlere bakın. karşılaştığımız tutum neydi? ama bugün bunlar yenikapı ruhu adı altında faşistlerle zemin aramaya çalıştılar. bundan ders çıkarmışlar mı diye bakıyoruz ama buna dair en küçük bir emare de yok."

    "tabanın tamamı demokratik blok istiyor. birleşmeden söz etmiyorum. ülkenin geleceği tehlike altındayken ülkenin geleceği için temel insani ilkelerde bir olmaktan bahsediyorum. yenikapı'da kılıçdaroğlu konuşurken senin partinden tek bir kişi acaba kalabalığın içinde var mıydı. senin tabanın başka bir şeyin peşinde sen başka bir şeyin."

    "artık bazı önyargılarımızı kenara bırakmamız lazım. saraydan artık size bir şey çıkmaz. saray yola çıktığı can yoldaşlarını sata sata bu hale geldi. yarın öbür gün sizi de tek tek idam sehpasına gönderecek, bunu anlamıyor musunuz?"

    "dünyada bir çok başkanlık sistemi örneği var. bunu yaptığı hangisine uyuyor, hiçbirine. bunların uydukları da var nedir diktatörlük. çocukken en büyük hayalin neydi 'diktatör olmak' çık bunu açıkça söyle. ortada başkanlık sistemi tartışması falan yok. diktatör yetkilerini anayasal garantiye almaya uğraşıyorlar."

    "her model demoksariye çıkacaksa tabii ki tartışabiliriz. ama şu anda toplumun yarısından fazlası bu sistemden korkuyor. sen buna rağmen kendi başkanlığını ilan edersen halkın başkanı olmazsın. olsan olsan jop cumhuriyetinin başkanı olursun. tanka, topa dayalı bir güçle ayakta kalıyorsan sen artık ülkenin tamamının başkanı olmamazsın. sen alevi bir anneyi inancından dolayı yuhlattığında alevilerin başkanı olma şansını kaybettin. sen sokakta sadece onurlu bir yaşam için direnen emekçiyi gazla, yerlerde sürükleye sürükleye ezmeye çalıştığın günden bu yana emekçinin başkanı olma şansını kaybettin. sen her yerde direnen kadına hakaret ettin ona kuluçka makinesi muamelesi yaptığın günden bu yana onların başkanı olma hakkını kaybettin."

    "neyse başkanlıkla ilgili teklifleri meclise getirsinler. acaba kaç dürüst milletvekili var. bu ülkeyi diktatöre teslim etmek istemeyen. hepsini görelim."

    "biz diktatörlüğe hayır diyeceğiz ve bununla ilgili çalışma yapacağız. ama önce meclise getirin görelim. neden getirmiyorlar. 14 yıldır hayalini görüyor adam. son 5 yıldır bununla yatıp kalkıyorsunuz. daha elinizde bir tasarı yok mu? kazın ayağı öyle değil. neden çünkü darbenin siyasi ayağı ortaya çıkmadı. biliyorlar ama ortaya çıkarmıyorlar. o yüzden meclise gelemiyorlar."

    "siz zavallı erlerin, zorunlu askerlik yapan yoksul çocukları orada linç ettiniz ama içinizde kaç darbeci var onu söylemiyorsunuz. ne diyor atanmış başbakan biz içimizdeki darbecileri temizledik. temizlemiş olsaydınız 3-5 kişi kalmanız gerekirdi."

    "halen işkenceyi örtbas etmeye çalışan bir adalet bakanı vardır. daha önce çağrı yaptım, beraber gidelim diye. daha dün trabzon'a sevki yapılan tutuklulara ağır işkenceler yapılmış. sivil bir kadın hakim mektup yazmış işkenceye uğruyorum diye. bunlar işkence yok diye diye üstünü örtüyor, işkencecileri cesaretlendiriyorlar. bunların hepsini de göğsünü gere gere ohal'i millete karşı ilan etmedik diye yalan söylüyor. hani insanlığın onuru işkenceyi yenecek derken bizi döven çevik kuvvet polisi var ya. işte şimdi o polislere işkence yapıyorlar. biz o polisin de yanındayız, hakimin de. işkence yaptığınız herkesin yanındayız."

    "rektörlükte seçimler kaldırıldı. seçim deyince adamın aklına sadece kendinin seçileceği bir mekanizma geliyor. hiçbir seçime tahammülü yok. sadece kendisinin kazanabileceği bir seçim yöntemini arzuluyor. eğitim sistemine yaptıklarına bakın, açığa alınan öğretmenler. bunların bir çocuğu temiz, dürüst, laikliğe inanan öğretmenler. proje okulları adı altında yaptıklarına bakın. bol para dökmeden de bilimsel, demokratik eğitim verebilirizi kanıtlayan okullar bunlar. ama tahammülü yok. çünkü onun istediği gibi bir eğitim yapılmıyor oralarda."

    "kenan evren darbeyi yaptıktan sonra o dönemde doğan çocukların çoğuna kenan ya da evren adı verildi. çünkü insanlar bir şekilde kendilerini güvence altına almaya çalışıyordu o dönem. tüm kenan ve evrenlerden de özür dilerim ama üzgünüm anneniz babanız bu hissiyatla koydu size o isimleri. fakat bu kenan evren denen adam öldüğünde acaba cenazesinde kaç tane kenan ya da evren vardı? yoktu değil mi?"

    edit: içerik ekleme.
5392 entry daha
hesabın var mı? giriş yap