852 entry daha
  • öncelikle uzman bir ekonomist değilim. dolayısıyla kriz durumunu sosyolojik açıdan yorumlamaya çalışacağım. bundan önceki yıllarda bu kadar hissedilmese de şu an verileri okuduğumuzda ekonomi de gözle görülür bir düşüşü görebiliyoruz. fakat şimdiki mevcut durum "kriz"den çok bir durgunluk olarak tanımlanabilir. türkiye gibi ülkelerde kriz ancak bıçak kemiğe dayandığında çıkar. eğer bir avrupa ülkesi olsaydık, şimdiye kadar çoktan halk sokağa dökülmüş, iktidar sarsılmış, önlemler alınmaya başlanmış olurdu. fakat söz konusu ülkemiz olunca freni boşalmış kamyon gibi krize gitmemiz halkın bir kısmı başta olmak üzere çoğu kişide etki yaratmıyor.

    ülkemizin ekonomik ve mali durumuna ilişkin sayısal veriler yukarıda sayfalarca yazılmış. toplumun bir kısmı bu verileri krizin varlığına dair kanıt olarak gösteriyorken diğer kısmı ise yapılan harcamalar üzerinden bunu değerlendiriyor. peki türkiye'de ekonomik kriz var mıdır? şu an bir krizden söz etmek mümkün değildir. bunun sebebi geçmişten günümüze gelen biat kültürümüzden kaynaklanıyor. gelişmiş ülkelerde "devlet birey içindir" anlayışı mevcutken bizde "birey devlet içindir" anlayışı var. insanlar aman devletimize zarar gelmesin diye kendilerine uygulanan vergi artışı, ek vergiler, sgk uygulamaları gibi her politikayı kolayca kabulleniyorlar. mevcut iktidar sayesinde kendi içinde bulundukları durumu "batılıların türkiye üzerindeki oyunları" olarak nitelendirip, iktidar partisini kurtarıcı olarak görüyorlar. onlara kalsa çoktan krizdeydik fakat erdoğan batılılarla savaşarak bunu engelledi ve hala savaşmaya devam ediyor anlayışı mevcut. böyle bir ülkede bir ekonomik krizden bahsedilemez. fakat bir şeylerin yolunda gitmediği çok açık.

    bu son aşamada devletin yaptıklarına göz atarsak, yılbaşından sonra sgk prim tavanlarının artacağı söylendi, bireysel emeklilik sistemi zorunlu hale getirildi. yine yılbaşından sonra araçlardan alınan ötv'de ciddi oranda artış yapılacağı söyleniyor. benzindeki ötv günden güne artıyor, bizzat devlet eliyle kayıt dışı paranın önü açılmış durumda ve türkiye kara para cenneti haline geldi. sadece bu kaynak arayışları bile ekonominin gidişatının iyi olmadığının bizzat devlet nezdinde doğrulanmasıdır.

    türkiye'de toplumu ele alalım. şu an türkiye'de toplumda müthiş bir kutuplaşma mevcut. halk %50-%50 olarak ayrılmış, ayrıştırılmış durumda. iktidarın müthiş bir medya ağı mevcut ve bu medya ağı 7/24 iktidar propagandası yapmakla meşgul. gelirdeki eşitsizlik inanılmaz ölçüde artmış durumda. orta kesim yok edilmiş ve yılbaşından sonra gelecek sgk artışıyla geliri 10bin tl ve üstü olan maaşlı orta sınıfa bir darbe daha vurulacak. türkiye'de toplam milli geliri nüfusun çok çok azı kontrol etmekte. insanlar sırf işe girebilmek ya da kadro bulabilmek için iktidar partisine üye olup reisçi olmak zorunda kalmış. kısacası iktidar toplumun %50'sini kabul ederken diğer kesimi dışlamakta. bu da kriz var - kriz yok tartışmasını körüklemekte.

    vergi sistemi orta çağ avrupasına dönmüş durumda. vergi alırken sosyal devlet, hizmet verirken liberal devlet anlayışı mevcut. doğrudan vergiler %30 iken ötv kdv gibi dolaylı vergiler %70'e ulaşmış durumda. iktidara yakın holdinglerin milyonlarca liralık vergi borcu vergi aslıyla birlikte tek kalemde silinmekte. bu durum bir avrupa ülkesinde meydana gelse insanlar hükümeti protesto edip kendini sokağa zincirler. nitekim bunun en net örneğini yunanistan'ın kemer sıkma politikalarına halkın verdiği tepkide gördük. bu kadar yoğun tepkiler olmasına karşın hala oradaki bir vatandaşın asgari gelir - ödediği vergi oranı türkiye'den kat kat düşük durumda. fakat yukarıda da belirttiğim gibi "aman devletimize zeval gelmesin" anlayışı türkiye'de var olan ekonomik bozulmanın etkilerinin görülmesini zorlaştırıyor. kısacası yunan yorgo verdiği verginin hesabını devletten sorup hakkını arıyor ve ekonomik bozulmadan sorumlu olan hükümeti sokağa çıkıp protesto ediyorken bizim kazım abi mevcut durumu "bunlar amariganın oyunları" şeklinde yorumluyor. ülke, iktidarın at koşturduğu bir aile şirketi gibi yönetiliyor. hukuk sistemi bitmiş, sayıştay işlevsizleştirilmiş tek yaptığı kendine gelen raporların altına imza atmak olmuş. ülkedeki istikrar ortamı bozulmuş güçler dengesi yok edilmiş ve nereye avm yapılacağından tutun hangi ihaleyi kimin alacağında kadar her şey tek bir adamın iki dudağı arasında.

    sonuç olarak ülkedeki ekonomik gidişat kötü mü? felaket. ama toplum kendisine yapılan propaganda sayesinde bunu kabullenmiyor. vergisini verdiği devleti sorumlu tutacağına "işte bakın görüyorsunuz 15 temmuz'da yapamadıklarını böyle yapıyorlar" diye düşünüyor. dolayısıyla sesini çıkartmıyor biat ediyor. hakkını arayan vergisinin hesabını soran bir birey olmak yerine kul olmayı tercih ediyor. böyle bir ortamda krizden söz edemezsiniz. verdiği emeğin karşılığı ile sosyal faaliyetlere, her çeşit gıdaya, iyi kötü bir ulaşım aracına sahip olması gereken adamın ekmek arası helva yiyip "çok şükür bugün de doyduk" dediği ve bunu iktidar tarafından kendisine verilmiş bir lütuf olarak gördüğü bir ülkede krizden söz etmek mümkün değildir. ekonomik kriz bu yüzden sadece iktidar yanlısı olmayan eğitimli orta muhalif kesimi vuracaktır. ve sadece onlar tarafından varlığı kabul görecektir.
965 entry daha
hesabın var mı? giriş yap