aynı isimdeki diğer başlıklar:
583 entry daha
  • turistik şehir. ve turistik şehir olduğunun farkında olan turist dostu şehir. turistlerin kendini güvende hissedebilmesi için gerekli önlemler alınmış. önemli noktalarda polislerin varlığını hissediyorsunuz, ama "n'oluyo lan? bi' durum mu var?" diye düşündürtecek şekilde öbek öbek polis orduları şeklinde dolanmıyorlar ortalıkta. tam "dosta güven düşmana korku" tadında. aynı şekilde lokantalarda "buraya oturup bir şeyler yersem tatil bütçesini hesaba gömer miyim?" korkusunun önüne geçmek için kapı önüne yerleştirilmiş menü ve fiyat listeleri o stresin önüne geçiyor.

    trafikten konuşmaya bile gerek yok, sonuçta avrupa ülkesi diyecektim ama yok, yayaya bu kadar saygılı, yaya geçidinde yayalara mutlaka yol verildiği, motorlu taşıtlara kapalı alanların tabela ile özellikle belirtildiği, o alandan çıktığınızın da mutlaka tabela ile hatırlatıldığı, tarihi alanların kahverengi trafik levhaları ile belirtildiği bir trafik düzeninin hakkını vermek lazım. roma'daki şehircilik anlayışı da bizim belediye başkanlarına ders olarak okutulmalı. caddeler ve kaldırımlar geniş. binalar en fazla dört katlı. dolayısıyla gökyüzü sürekli görünüyor. parklar düzenli ve kullanılsın diye tasarlanmış. her boşluğa çim, çiçek ekip başına da "basmayın" levhası dikmemişler. gezip, dolaşabileceğiniz, oturabileceğiniz, ve buna rağmen yeşilden mahrum kalmadığınız parklar tasarlayıp, uygulamışlar. bütün bunlar bir araya gelince ferah, insanı boğmayan bir şehir elde ediyorsunuz.

    elinize haritayı alıp korkmadan yürüyerek gezebileceğiniz bir şehir. hiç öyle tur otobüsleri ile sadece ana caddelerin gezildiği sonra da müze kapısında indirildiğiniz turlara gerek yok. üstelik bu şekilde ara sokaklardaki gizli kalmış güzellikleri de kaçırmamış olursunuz. her döndüğünüz köşe ile bir öncekinden güzel bir sokağa girebiliyorsunuz. nereye baksanız bir mimari harikası görebiliyorsunuz. üç gün içinde gördüğüm çirkin bina sayısı dört. çirkin dediysem, öyle hilkat garibesi falan değil. binayı alıp ankara kızılay'a koysan sırıtmaz, o kadar. ankara dedim çünkü istanbul'da zaten artık herhangi bir çirkinlik sırıtmaz. işin can yakıcı yanı ise benzer güzellikteki binaların istanbul'da da olması. tek fark, istanbul'dakilerin üzerine ek kat çıkılmış ve o güzelliğin zedelenmiş olması. altı barok, üstü laz mütteahit. ha, bir de çoğu yıkılmış ve yerine kişiliksiz binalar dikilmiş veya ayakta kalan son birkaçının arasına o çirkinlikler sıkıştırılarak bütünlük bozulmuş. istanbul'un gerçekleşemeyen ve artık asla gerçekleşemeyecek olan potansiyelini roma'da görebilirsiniz.

    tarihi olarak bakıldığında büyük roma imparatorluğu bölünüyor ve batı roma ve doğu roma, yani bizans, olarak ikiye bölünüyor. yani bir bakıma roma ve istanbul kardeş. fakat özünde aynı kültürden, aynı çekirdekten gelen iki şehir nasıl bu kadar farklı olabilmiş, insan anlam veremiyor. roma, okusun diye bütün ailenin seferber olduğu seçilmiş evlat, istanbul da ilk okulu bitirmesine bile fırsat verilmeden tornacının yanına çırak verilen gözden çıkartılmış evlat gibi.

    paris için aşk şehri diyorlar. olabilir. ama roma da aşık olunacak bir şehir.*
672 entry daha
hesabın var mı? giriş yap