14936 entry daha
  • 10.000 kişilik bir ordunun, 200.000 kişilik orduyu sadece 600 kayıp vererek yenmesi olayıdır. cüneyt arkın filmlerinde bile göremeyeceğiniz böyle aşırı uç bir örnek gerçek hayatta yaşanmıştır: watling street savaşı.

    watling street savaşı, antik çağda roma imparatorluğu ile isyancı britanyalılar arasında yaşanmış korkunç bir meydan savaşıdır. bu savaşta en az 80.000 insan bir gün içinde hayatını kaybetmiştir (zalım roma!)

    kuzey britanya'nın norfolk bölgesinde, roma kontrolündeki bir kelt kabilesi olan iceni kabilesinin kralı prasutagus ölünce, imparatorluğa bağlı müvekkil krallıkların yaptığı gibi krallığını roma'ya bırakmak yerine karısı (kraliçe) boudica'ya, kızlarına ve roma imparatoruna ortaklaşa olarak miras bıraktı. roma kanunlarına göre kadınlar varis olamadığından imparatorluk bu kararı reddetti ve dönemin roma procurator'u (roma savcısı) catus decianus, boudica'nın tüm mülkünü haczettirdi. krallık fethedilmiş varsayılarak imparatorluğa katıldı. prasutagus'un dul eşi kraliçe boudica kırbaçlatıldı, kızlarına da tecavüz edildi.

    bu durumu gururuna yediremeyen ve tahtını geri almak isteyen dul kraliçe boudica, intikam için isyancılardan oluşan büyük bir ordu topladı. roma zulmünden inim inim inleyen britanya topraklarında bu orduya katılacak isyancı bulmakta pek de zorlanmayan boudica, ms 60 ya da 61 yılında roma eyalet valisi general gaius suetonius paulinus'un galler'e doğru bir sefere çıkmasını fırsat bilerek ayaklanma çıkardı. boudica liderliğindeki briton (antik britanyalı) isyancılar, camulodunum (colchester), londinium (londra) ve verulamium (st albans) şehirlerini yıkıp, talan ettiler. yıkılıp talan edilen üç şehirde ölenlerin toplamı aşağı yukarı 70.000-80.000 kişi arasındaydı. general suetonius, seferden döndüğünde, karşısında sayıları 200.000'i aşan devasa bir isyancı ordu buldu (bazı kaynaklar bu sayının 230.000 kişi olduğunu, bazı kaynaklar da yaklaşık 100.000 kişi olduğunu belirtir). oysa general suetonius, bu orduya karşı savaşabilmek için sadece 2 lejyon (10.000 asker) toplayabilmişti. deneyimli komutan suetonius, karşısındaki devasa orduyla başa çıkabilmek için uygun bir savaş alanı bulması gerektiğini biliyordu. ordusuyla sürekli ilerleyerek uygun bir alan aradı. bu arada boudica'nın ordusu da peşlerinden onları takip ediyordu. en sonunda iki dağın yamacında bir boğaz gören suetonius, "evet, burası uygun. düşmanı burada bekleyelim" diyerek ordusuna kamp kurdurdu. boadica'nın ordusu oraya geldiğinde iki dağın arasındaki geçidi tutmuş 10.000 romalı asker gördü. roma ordusunun iki yanı sert yamaçlarla çevrili, arkalarında ise sık ormanlık alan vardı. dolayısıyla boudica'nın onlara kanatlardan saldırma ya da arkadan kuşatma şansı yoktu. suetonius, savaşmak için iyi bir yer seçimi yapmıştı.

    romalı askerler, karşılarında duran devasa orduyu görünce ilkin şöyle bir yutkundular. ancak komutanları suetonius onları cesaretlendirdi: "şunların haline bakın! tamamı köylülerden oluşmuş başıbozuklar sürüsü. bunlar mı sizi yenecek? siz roma'nın seçkin askerlerisiniz, bunlar sizin için kolay lokma. emirlerime uyun ve çarpışmaya hazırlanın!"

    gerçekten de hiçbir askeri eğitimi olmayan, tamamı isyancı çiftçiler, köylüler, mahkumlar ve türlü serserilerden oluşan briton ordusunun hiçbir askeri düzeni yoktu. ancak bariz sayı üstünlüğünden dolayı kendilerine çok güveniyorlardı. ve bu özgüvenle saldırıya geçtiler.

    roma askerleri onları büyük kalkanları ile karşıladı. romalılar, büyük kalkanlarını birleştirerek kendilerini koruyordu. askerlerin tamamı zırhlıydı. üstelik tüm askerler sıkı şekilde birbirine kenetlenerek tek vücut olmuştu. uzun eşek oynayanlar bilir, kafanızı eğip ensenizi önünüzdeki arkadaşın poposuna yaslayınca devrilmez bir güç oluşturursunuz. işte 10.000 romalı, tam da bu şekilde kenetlenerek 20.000 ayaklı devasa bir canavara dönüşmüştü. düşman ön saftaki askerleri vurmak için kalkanları açmak zorundaydı, ancak bunu yaparken iki kalkan arasından ansızın uzanan kısa kılıçların hedefi oluyordu. ayrıca arka saflardaki roma askerleri de sürekli mızrak fırlatarak düşmanı fena hırpalıyordu. önden çıkan kısa kılıçlara (iki kalkan arasından aniden çıktığı için ne zaman nereden çıkacağını görülemiyor) ve yukarıdan gelen mızraklara maruz kalan britonlar, ölümcül bir makinenin dişlileri arasında sıkışmış gibiydi. üstelik romalıların fırlattığı mızraklar tek kullanımlıktı. romalı mühendislerin özel tasarımıyla ucu bilerek yumuşak kurşun metalinden yapılmış bu mızraklar, yere düşünce uçları yamuluyor, dolayısıyla düşman yerdeki mızrağı alıp tekrar size fırlattığında hiçbir işe yaramıyordu (adamlar ilk çağda bile neler neler düşünmüş abi).

    roma askerlerinin bir başka avantajı ise yorulmaz oluşlarıydı. bunun sırrı ise sürekli saf değiştirmelerinden kaynaklanıyordu. her 5-10 dakikada bir komutanın verdiği bir komutla en ön saftaki askerler büyük bir çeviklikle arkasındaki askerlerin arasından geçerek en arka safa geçerken, onların bir arkasındakilerse hemen en ön saftaki yerlerini alıyordu. iyi eğitimli roma askerleri bu işi makine disipliniyle yapıyor, roma safları sürekli arkadan öne doğru ilerleyerek adeta devirdaim yapıyordu. böylece ön saftaki yorulan askerler en arka safa geçiyor ve sıra tekrar kendisine gelinceye kadar dinlenmiş oluyordu. hal böyle olunca yorulan britonlar, karşılarında hep yorulmak bilmeyen askerlerle dövüşüyor ve güçten düşüyordu. en sonunda tamamen yoruldular. üstelik o ana kadar da çok büyük kayıplar vermişlerdi.

    savaşı sakin bir şekilde yöneten general suetonius, britonların yorulduğunu görünce askerlerine saldırı nizamına geçmeleri için emir verdi. iyi eğitim görmüş disiplinli roma askerleri, saniyeler içinde saldırı nizamına geçtiler. birbirine kenetlenmiş 10.000 vücut (20.000 bacak) aynı anda senkronize adımlar atarak ileri yürümeye başladı. karşılarında 400.000 bacak vardı, ancak o bacakların her biri bir tarafa hareket ediyordu. rastgele hareket eden bu 200.000 kişi, 20.000 bacaklı tek vücut olmuş canavar karşısında tutunamadı. romalılar attığı her adımda britonları büyük bir güçle geriye itiyordu. arkadan da ilerlemek için önlerini zorlayan arkadaşları tarafından sıkıştırılan britonlar, önden üzerine yürüyen 20.000 bacaklı canavarın gücüne dayanamadılar. kaçabilecek hiçbir yer yoktu. sıkışıp ezilen binlerce briton, boğularak can verdi. ve arkasından büyük bir kargaşa, kaos baş gösterdi. askeri disiplinden yoksun 200.000 kişi sağa sola kaçışarak adeta birbirini eziyor, yaşadığı vahşetten kaçmaya çalışanlar ile ilerlemeye çalışanlar birbiri ile çarpışıyor ve sürekli birbirini eziyordu. işte o anda general suetonius, hücum emrini verdi.

    200.000 kişilik devasa ordunun büyük çoğunluğu ölmüş ya da savaşamayacak derecede ağır yaralanmıştı. yaralıların işini bitiren romalılar, kaçanların da peşine düştü. o devasa ordudan en az 80.000 kişi hayatını kaybetmiştir ki, bazı kaynaklar ordudakilerin tamamının öldürüldüğünü yazıyor. romalıların toplam kaybı ise sadece 600 askerdi. zafer muazzamdı. romalılar genel bir katliama giriştiler. işin daha da kötüsü zafer kazanacağından emin olan britonlar, zafere bizzat tanık olsunlar diye eşlerini ve çocuklarını da oraya getirmişlerdi. onlar da romalı askerler tarafından katledildiler. liderleri kraliçe boudica'nın da kaçma şansı kalmamıştı. sağ olarak romalıların eline düştüğü takdirde başına gelecekleri de çok iyi biliyordu. kraliçe boudica, son çare olarak kendini zehirleyerek intihar etti.

    bu savaşı ilk okuduğumda o kadın lidere (boudica'ya) çok üzülmüştüm. hala da üzülürüm. ruhu şad olsun. bugün bile ülkemizde kadınların eve kapatılması tartışılırken bu kadın, 2.000 yıl önce dünyanın en büyük süper gücüne kafa tutmuş, yaşadığı onca eziyet ve zulüm karşısında sessiz kalmamış, hakkı olan tahtı ve halkının geleceği için savaşmış, sarayında oturup viskisini yudumlayarak keyif süreceğine çıkıp cesurca savaşmış ve onuruyla ölmüş. dahası, kadın haliyle 200.000 kişilik bir orduyu komuta etmiş (tabi elinin hamuruyla erkek işine karışarak koca orduyu da telef etmiş diye düşünebilirsiniz, yorumu size bırakıyorum).

    şüphesiz (inananlar için) bu savaştan alabileceğimiz büyük ibretler vardır. savaşta iyi eğitimli komutanların ve askeri disiplinin ne kadar önemli olduğu su götürmez bir gerçektir. günümüzde askeri okullarımızı kapatarak ülkemizin geleceği için ne denli büyük felaketlere davetiye çıkardığımızı anlayabilmemiz açısından bu savaşı incelemek yeterli olacaktır kanaatindeyim.

    not: savaş tam olarak nerede olmuş diye soracak olursanız, hiçbir tarihçi tam lokalizasyonunu bilmiyor. watling street denilen yer günümüz ingiltere'sinde 444 km uzunluğunda bir yoldur. bu yol o dönem romalılar tarafından kullanılıyormuş ancak savaş nerede olmuş, bu savaşa niçin bu yolun ismi verilmiş orasını bilmiyorum. bilen varsa ilgili başlığa eklesin lütfen (bkz: watling street savaşı).

    ekleme: ingilizler bu cesur kadının heykelini dikmişler londra'da. paylaşım için remineralizasyon'a teşekkür ederim.
    boudica'nın heykeli
26681 entry daha
hesabın var mı? giriş yap