267 entry daha
  • edit 0: bir yazar arkadaşımızın mesajıyla fark ettim. bu entriyi çoktan unutmuştum. bendeki sorunun borderline ile bir alakası yokmuş. bir psikolog arkadaşın (henüz öğrenciydi) kafasına göre yakıştırdığı bir teşhisi üzerime alınmışım. ama genel olarak kendi yaşadığım süreci paylaştığım bu entriyi silmiyor ya da taşımıyorum, sadece borderline tecrübesi olmadığını göz önünde bulundurarak yazıyı okumanızı rica ediyorum. şahsi tecrübem şudur ki, insan ciddi bir psikolojik sıkıntı yaşadığı zaman, kendi kişiliğinin dışına çıkıyor ve kendi kontrolünü kaybettiği hissine kapılıyor. muhtemeldir ki benzer sorunlar yaşayan kişiler de benzer tecrübeler edinmiş olmalı. benzer sorunlar yaşayan arkadaşlara naçizane tavsiyem, vakit kaybetmeden sağlam ve güvenilir bir psikolog/psikiyatrist bulmaları ve gerisini ona bırakmalarıdır. emin olun en yakınlarınız bile o durumdayken size yardımcı olamayabiliyorlar, siz kendiniz değilken zaten sorunun içinden çıkamıyorsunuz. profesyonel destek almanın yaratacağı farkı da asla azımsamayın derim, karşılıklı güven ilişkisi de kurulmuşsa size çözümsüz görünen bir çok şeyin hızla çözüldüğünü göreceksiniz.

    ——————————

    çok acı bir şey. ölümcül bir kanserle değişir misin bu rahatsızlığı deseler, düşünmeden evet diyeceğin kadar...

    bazen uyumaktan korkarsın. hele ki güzel geçmiş bir günün ardından. sabaha uyandığında neler düşüneceğini, nasıl hissedeceğini bilemezsin çünkü. her sabah, yeni bir insan olarak uyanırsın. kulağa hoş gelir ama hiç de değil. etrafındakiler yepyeni bir sen'e hazır değillerdir çünkü. dün konuştukları, birlikte eğlendikleri kişi değilsindir sen.

    çok kısa bir sürede insanlarla dostluk kurabilirsin. daha sabah tanıştığın bir insanla aynı eve çıkabilirsin. bir barda bir kızla tanışıp kısacık bir sürede onunla ilişki kurup, aynı hızla hayatından büsbütün çıkarabilirsin.

    girdiğin her yeni ortamda bir süreliğine popüler olabilirsin. bir anlığına zirveye çıkabilirsin. bu, senin en parladığın andır. ve asla yeterince uzun sürmez. çünkü sen hayatın o noktada donmasını, her şeyin aynı kalmasını istersin. kendine çok yakın hissettiğin insanların senden başka bir hayatları olmamalıdır. sadece seninle arkadaş olmalarını istersin. kimsenin senin rolünü çalmaya hakkı yoktur çünkü senin gözünde.

    ama öyle olmaz işte. insanların senden ayrı da bir hayatları vardır. senden daha fazla sevdikleri insanlar vardır. bir anlığına farz edelim ki seni ölesiye seven birisini buldun. hayatta en çok sevdiği kişi sen oluverdin. yeter mi? yetmez tabii. hep daha fazlasını istersin. başka kimseyle konuşmasın, kimseyle anlaşamasın istersin. ailesinden bile kıskanabilirsin onu. sadece ve sadece sana bağlansın istersin. hiç kimse veremez bunu sana ve sen bile bunun farkındasındır. kendine itiraf edemezsin bu durumu ve suçu onda ararsın. seni aslında yeterince sevmiyordur. sana hak ettiğin ilgiyi göstermiyordur. senden alması gereken sevgiyi başkalarından almaya çalışıyordur.

    kendinle mutlu olamazsın. ama başkalarıyla kurduğun ilişkilerin de uzun süreli olamayacağının farkına varmaya başlarsın. senin için insanlarla olan ilişkiler kıytırık piller gibidir. ne kadar çabuk yakınlaşırsan bir insana, o kadar çabucak tükenir ilişkilerin. belli bir seviyede ilişkini rölantiye alma şansın yoktur.

    işin en kötüsü de bir süre sonra buna alışmaktır. her yeni ilişkinde, bilirsin ki o an için mükemmel giden, hızlı bir şekilde ilerleyen bu ilişki, bir anda tersine dönecek ve bir gün sen onu da kaybedeceksin. işte bunun farkına vardığında da kendini yeni ilişkilere kapamak istersin. yalnızlığınla baş başa kalmak istersin. bir gün... iki gün... çok geçmeden tekrar hazırsındır yeni ilişkiler kurmaya. kısa süre sonra batıracağından emin olduğun ilişkiler...

    ruh halinin o ani değişimleri seni öylesine yıpratır ki... hele bir de karşındaki insanların sendeki bu ani değişimleri fark ettiklerini hissetmek... bağıra bağıra haykırmak istersin. ben artık o tanıdığınızı sandığınız kişi değilim diye. farz edelim ki sırlarını açık ettin böyle bir anda... farz edelim ki anlattın insanlara durumunu. vah vah deseler, durumuna üzülseler bile kim senin için büsbütün karaları bağlar ki? işte o vah vah sonrasında, neyse bunları bir kenara bırakalım minvalindeki en ufak bir söylem bile yıkıverir seni. arkandan fısır fısır konuştuklarını hissedersin. ihanete uğramışsındır. derdini anlattığına bin pişman olursun. umursamazdan gelirlerse bu sefer de kaos... önce değersiz hissedersin kendini, daha sonra da karşındakini değersizleştirirsin. hayatından bir kaç gün içinde çıkıvermiştir o artık. o zamana değin ilişkinize harcadığın zaman, emek umurunda bile olmaz.

    intiharı düşünürsün ama yapmak istemezsin. her şey bitmişken, tüm ilişkileri koparmışken yeni bir sayfa açmaya hazırsındır. ve bilirsin ki yeni insanlar girecek hayatına kısa bir süre içinde. yeni insanlar demek, yeni bir sayfa demek. şu anki o büsbütün mutsuz halin yerini sonsuz bir mutluluğa bırakacak. ve o mutluluk anında, tam her şey son sürat giderken intihara en çok yaklaştığın andır. her şey böyleyken, her şey mükemmelken bitsin istersin. ama buna da mutluluğun engel olur. mutlusundur çünkü. hayatın merkezindesindir. istediğin her şeye ulaşacak gücü bulursun kendinde. kim böyle bir durumda hayatı terk etmek ister ki?

    hayatı yaşamaktan korkmak... mutlu olmaktan korkmak... sevmekten ve sevilmekten korkmak... başarmaktan korkmak... en sevdiğin şeylerden nefret etmek... en yakınındakilerden uzaklaşmak... seni en çok sevenleri yıpratmak... ve bunun her zerresinin farkında olmak...

    dediğim gibi. kanser bile bu illetten bin kat iyidir.
705 entry daha
hesabın var mı? giriş yap