ece temelkuran
-
içimden "umarım elif-şafaklaşmaz" diye geçiriyordum. sadık bir okuru olduğumdan değil ama ne anlatayım ben sana'nın yazarına yakıştıramadığımdan.
bugün bbc'de yaptığı şu programa denk geldim:
http://www.bbc.co.uk/programmes/b086lyss
birkaç şey dikkatimi çekti.
birincisi, zaman zaman görünür olan kibirle bezeli bir açık sözlülük kaybı. türkiye'yi terk edip zagreb'e yerleşmeye karar verdiğini anlatırken, "bana türkiye'de ya kahraman ya da kurban olma seçeneği verildi, ben bunu indirgeyici bularak üçüncü yolu tercih ettim" diyor. yapma, bunu yapma.
kimse ahmet şık gibi mücadele etmedin, aslı erdoğan gibi hapiste yatmadın diye seni suçlayacak değil ama, pazarlanabilir hale getirmeden "arkadaş ben yapamadım" diyemedin diye içerliyoruz.
ikinci sorun buradan çıkıyor. elif şafak'ın da ekmek kapısı olan, mağdur ülkenin içli ozanıyım, iki arada bir deredeyim numune sanatçı tribini sezdim bu söyleşide. ece temelkuran için artık biz gitmiş de "ben" mi, "benim" ne hissettiğim mi gelmiş? çünkü öyle görünüyor: "bakın, uzaktaki ülkemde işlenen katliamlar beni ne çok hüzünlendiriyor. tezgahımı açayım da, size şuradan güzel bir metafor yapayım."
dikkat. göz baygınlaşmasına kadar gider bu.
hüznünüze başlatmayın ya. burada yangın var. atıl ön safta savaş da demiyoruz ama, duyarlılık dolu benliğinle bir yara sar, yangına su dök, birimizin derdini anlat.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap