55 entry daha
  • “dede korkut hikâyelerinden anlaşıldığına göre, oğuzların cenaze ve yas törenleri, biraz islâmlaşmış olmakla beraber hunlar ve gök türklerin cenaze ve yas törenlerinden farksız olmuştur. ölünün bindiği atının kuyruğunu keserler, bu atı boğazlayıp aşını verirler, bağıra bağıra ağlarlar, yüzlerini yırtarlar, saçlarını yolarlardı. oğuz kahramanının ‘aşımı veriniz’ sözü de bunlardan biridir. eski türkler ölülerine ‘aş verme’yi en önemli vazife saymışlardar. ilk çağlarda aş doğrudan doğruya ölüye verilir, yani mezarına konulur veya dökülürdü. manevî kültür geliştikten sonra bu tören ‘sevabını ölünün ruhuna bağışlamak’ üzere fakirlere yemek, helva vermek şeklini almıştır.

    bu âdet doğulu müslüman türklerde ‘atau’ ve ‘tögüm~döküm’ terimleriyle ifade edilmiştir.” demektedir.47 f. sümer, bunun çok eski bir türk geleneği olduğunu, gök türkler çağında ölünün atlarının kendisi ile birlikte gömüldüğünün veya kesildiğinin bilindiği gibi, x. yy.’daki oğuzlarda da ölenin atlarının kesilip etinin yendiğine, bugün de türkiye’de ölen bir kimsenin arkasından umumiyetle helva pişirilip dağıtıldığına işaret eder. xı. dede korkut hikâyesinde (salur kazan tutsak olup oğlı uruz çıkarduğı boy) ölülere aş (yemek) verildiğinden de bahsediliyor. f. sümer, “üçok, bozok arasındaki kardeş kavgasını anlatan sonuncu destanda, ölmek üzere bulunan beyrek, atının kuyruğunun kesilmesini söylemiş ve yoldaşları da bunu yerine getirmişlerdir. bu da pek eski bir türk geleneği idi.

    altay kazılarında bulunan atların kuyrukları 25 santim kadar kesikti. anadolu’daki gelenek böyle idi. yani kuyruğun ancak bir kısmı kesiliyordu. osmanlı hânedanının pek eski türk geleneklerini yaşattığı anlaşılıyor. işte hunlar devrinden gelen, ölenin atının kuyruğunun kesilmesi geleneği de bunlardan biri idi. yavuz selim’in ağabeyisi ahmed beğ’in oğlu süleyman beğ genç yaşında 919 (1513) yılında mısır’da taûndan vefat etmişti. yakışıklı bir genç olan süleyman beğ’in cenaze töreni anadolu türklerinin geleneğine göre yapıldı. yani merhum şehzadenin tabutunun önünde kuyrukları kesilmiş, eğerleri ters çevrilmiş olan atları götürülmüş, kırılmış olan yayları ile sarığı da tabutunun üzerine konmuştu.” malumatını verir.

    bütün bu inanışlar göstermektedir ki kişinin günlük hayatında önemli olan at, ölüm sonrasında da oldukça önemlidir. atın ölen kişiyle birlikte gömülmesi ya da derisinin sırıklara geçirilip mezara dikilmesi, ölen kişinin cennete gideceği inancından kaynaklanmıştır. şamanistlerde kurban sunulmadan âyin ve tören kesinlikle yapılmazdı. her âyin için kanlı veya kansız kurban gerekirdi. bunların en önemlisi at kurbanıdır. bundan sonra koyun gelirdi. e. danık, her ne şekilde söylenirse söylensin anadolu ve tunceli’de de görülen koç şeklinde mezartaşlarının, mezarlardaki koyun ve koç heykellerinin, at şeklindeki mezartaşlarının yani mezar kültünün ve koç, koyun, at şeklindeki mezartaşı geleneğinin, orta asya ve şamanist geleneklerinin devamı olduğu, görülen bu tip mezartaşlarının akkoyunlu ve karakoyunlu dönemi’nin kalıntıları ve uzantısı olduğunun bir gerçek olduğu görüşündedir.

    kaynak: abdulkadir inan, “altayyenisey şamanlığında eski unsurlar” makaleler ve incelemeler, ttk yay, ankara, 1987, s. 341
94 entry daha
hesabın var mı? giriş yap