2 entry daha
  • kişisel gözlemlerime göre, hayatını bir yerde donduran, akışın dışında kalmak için direnen insanlarda daha çok ortaya çıkıyor.
    insan içeride, ilerlemek için bir seçim yapmaya direnip hayat içinde 'hareketsiz' kalırken, onu itekleyen içgüdülerini de dış dünyayı da susturmaya, bastırmaya çalışıyor. ikisi de susunca derin bir sessizlik hali, ölüm sessizliği.
    içeride, hayatın bir noktasında donmuş, sanki bir savaşın ortasında küçük bir dolaba sığınmış gibi, orada öylece dururken, dışarıda zaman ve hayat akıyor. çocuklar büyüyor, insanlar ölüyor. kıpırdamadan bekleyen tek kişi içeride.
    ruh hayattayken bir yere kapanıp ölüm sessizliğine bürünürse, korku ve ölümün ayak sesinden başka ne duyabilir ki?
    bakışlar ölüme dönük olsa da, bakan gözün derdi yaşamakla... bu yüzden hayat anksiyetesi demek daha doğru olur belki.
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap