13 entry daha
  • oncelikle turklerden filozof cikmistir, abartmayalim ama asil konu su ki, neden bizden batili anlamda bir filozof cikmamistir. ne sacmaliyor bu diyenler icin...

    0) turkleri hicbir konuda bir halta yaramayan insanlar olarak gormek dogru mu?
    1) turklerden cikan filozoflar aslinda turk mudur?
    2) batili anlamda filozof cok mu matah birsey, ne ustunlugu var?
    3) bizden neden batili anlamda filozof cikmamistir?
    4) neden soru numaralari sifirdan basladi?

    0) turklerden filozof cikmadigini kabul etsek bile, bunu kanitlasak bile, hatta birakin filozofu turklerden adam cikmadigini kanitlasak dahi, bu kendimizi ezmek icin bir neden olamaz. zira bilimsel bakis acisina gore bunun nedeni genetik bir kepazelik degil, cevresel sartlardir.

    1) turk filozoflara ornek gosterilen isimlerin coguna islam filozofu demek daha dogrudur. islami gorusleri savunduklari icin degil, etkisi altinda kaldiklari kulturu tanimlamak icin. ornegin ibni sina. genetik yapisi zaten onemli degil ama egitimi ve hayati da daha ziyade farsi etkisinde kalmis, eserlerini de arapca yazmis. ayni seyler mevlana dahil bircoklari icin gecerli. tabii bunlari elin amerikalisi sahiplenecek degil, biz sahiplenecegiz. ama yine de bugun anladigimiz anlamda onlara turk etiketi yapistirmamaliyiz.

    2) ornek olarak bizim filozoflarimizin bir kismi panteisttirler. yani hersey birdir ve tanridir. ayni dusunceyi daha doguda da buluruz. simdi bu panteizm dusuncesi cok eski ama batida ilk defa parmenides tarafindan bulunuyor, antik yunanda. ondan sonra ise bu gorusu dile getiren ilk batili filozof 16.yyda spinoza. simdi sizce kim daha filozof, dogulular mi, parmenides mi, spinoza mi? ne de olsa ayni sonuca varmislar, oyleyse once varan daha ustundur degil mi?

    hayir, spinozanin felsefesi teknik acidan hepsinden cok daha ikna edicidir. oyle bir sekilde sunuyor ki apisip kaliyorsunuz. (ilgilenenler icin felsefenin oykusu/23) yunanlilara gelince onlarin da yontemi az cok spinozaya benzerdi (ornegin aristo), sadece bilgi eksiklikleri vardi. oysa doguda felsefe inancla icicedir. "hersey birdir kardesim buna inaniyorum" dersiniz ve bu da bir felsefe olur* ama "neden" sorusuna her zaman cevap alamazsiniz. iste bu yuzden spinoza, mevlanadan veya buddhadan -daha hakli olmasa bile- daha "filozoftur". o, "inandigi" seye neden inandigini curutmesi cok zor bicimde aciklayabiliyordu.

    ustelik bu ornek sadece panteizm icindi. batida olan daha baska bir cok akimin doguda karsiligi bile yok, cunku dogu ayni entellektuel surecten gecmedi. batida 16.yydan sonra felsefe ve bilim ayrilmaya baslamis ve bilimsel gelismelerle insanin dusunsel ufuklari acilmisken, dogu ayni felsefeleri 3000 yildir korumus. hangisine daha cok guvenirsiniz? dikkat edin burada kim hakli demiyorum; belki de budizm en dogru din kim bilir. ama onemli olan yonteme, dusunce bicimine olan guvendir ve bu baglamda batinin felsefe tarihi, dogudan kanimca cok daha ilginctir.

    3) buradan da geliyoruz neden bizde bu anlamda felsefe yok sorusuna. osmanlinin butun duzeni stabilizasyon amacliydi, oysa ki feodal avrupa rekabetciydi. isterseniz daha da derinlere inebilirsiniz, yani gocebe kulturumuze, denizciligin olmamasina, bu ekonomik modellerin yarattigi kulture (yani ahlak, gelenek, din)....

    hepsi eninde sonunda gelip, cevresel sartlara dayanacaktir. sonucta rekabet olmayan ve sehircilik kulturu gec gelisen bizde, batidaki felsefenin ozu olan, bilimsel dusunce yontemi nasil ciksin? [sehirlesme kulturu, buyuk sehirlere sahip olmaktan farkli birsey, burjuvaziyiyle ve tuccar kesiminin buyukluguyle alakali. osmanlida sehirler daha cok buyuk koyler mahiyetindeydi ki kismen halen de oyle. (bkz: turkiyenin butun sorunu koyluluk) (bkz: koylu milletin efendisidir)]

    bilim demek yenilik demek, bu da statukoyu bozan ve karmasaya yolacan birseydir. osmanlida o yuzden bilim askeri teknolojiyle sinirlidir, o da ulke icinde degil dusmana karsi kulanilir zaten, halk duzeyine ingirdenmez [burjuvazinin bir rolu de buradadir]. oysa ki rekabetci avrupada dusman herkesti, feodal yapida bilimin yayginlasmasi hayatta kalmak icin zorunludur. iste bu fark yuzunden felsefenin yayilmasi icin hayati onem tasiyan matbaa bize 300 yil sonra gelmistir.

    o nedenle, hem yeniligin olmadigi, hem zamanin durdugu hem de engizisyon diye bir illetin bulunmadigi osmanlida kim kalkip descartes gibi analitik yontemi kuracak? kim locke gibi liberalizmi gelistirecek, kim voltaire gibi firsat esitligini ve bilimsel egitimi savunacak ya da rousseau gibi demokrasi diye bagiracak. ve bu onculler olmadan kant gibi, schopenhauer gibi dehalar nasil yeserecek?

    bakin sistemlerin neden oldugu fark o kadar bariz ki, yukaridaki gibi bir dogu-bati felsefesi karsilastirmasina bile gerek yok. yani butun filozoflari teknik duzeyde esit kabul etsek bile, "turk filozofu" dedigimiz filozoflarin hemen hemen hepsi 13-14.yy ve oncesinde yasamislardir. e osmanli 20yyda dagildi. simdi de sanirim 2004 yilindayiz. aradaki 700-800 sene icinde, nufusu gorece kalabalik olan bir toplulugun, felsefe tarihine katkisinin bu kadar az olmasi, yadsinacak bir gercek degil. ama basta da dedigim gibi, buna bakip turklugumuzden utanmaya da gerek yok zira toplumumuzun bu dogasi bahsettigim neden-sonuc iliskilerinin urunudur.

    4)sifir, felsefedeki onemli yeriyle, en asil duygunun sayisi olmustur.
909 entry daha
hesabın var mı? giriş yap