3032 entry daha
  • üç sezon boyunca akılla çözülebilecek, anlaşılabilecek bir dizi olmuşken dördüncü sezonunu hislere, hissetmeye ayırmış dizidir. bizi daha çok hırpalaması, ilk kez sezon bittiğinde keyiften ziyade yorgunluk hissetmemiz biraz bundandı galiba. insana, hislere, bağlara, erdeme, ölüme ve yaşama dair çok, çok fazla mesele vardı.

    --- spoiler ---

    eurus'un john'a gelişi, orada bulunuşunun sahteliği, sherlock'la geçirdiği akşamın sahteliği, terapistliğinin sahteliği... ne kadar çok şey söyledi bir karakter, yalnız bir bölümde yaptı bunu ve diğerlerine dair de epey şey işittik. mycroft'ın muazzam bir sır saklayarak, sherlock'u olmadığını sandığımız bir kötülükten nasıl koruduğunu gördük.

    "feminist dokunuşlar" diye mary ve eurus karakterlerinin varlığından huzursuzluk duymak muazzammış, tam bir türk erkeği dehası yine. arkadaşlar, iki güçlü ve birleştirici karakterin kadın olmasından duyduğunuz huzursuzluk diziyi feminist bir yapım yapmaz, sizi cinsiyetçi ve salak yapar. sakin olun ve her üstünlüğün, her ayrıcalığın erkek karakterlere verilmesi alışkanlığınızdan vazgeçin. sonra günlük yaşantınızda da bunu talep eden mızmız çocuklar oluyorsunuz. kadınlar vardır, evet, sherlock gibi bir karakter varsa onun duygudan daha mahrum kalmış ve daha akıllı eurus gibi bir karşılığı vardır. john watson gibi duygusal, bağlanan, yaşama hevesli bir karakter varsa onun daha akıllı, gitmekle kalmaya aynı mesafeden bakabilen, mantıklı bir karşılığı vardır mary gibi. o anlatıyı başarılı yapan da budur.

    --- spoiler ---

    dizi bitti mi, devam edecek mi muallak. ama kendi adıma böyle bittiyse de ben memnunum.
462 entry daha
hesabın var mı? giriş yap