28 entry daha
  • saygı duyduğum bir badimin bugünkü entrysi ile haberdar oldum. saat 22:00 sularında bu güzel hikaye bittiğinde, kalp ağrısı ve sevincini bir arada yaşarken, hesabımı kapattığım geldi aklıma. ben de telefonumdaki dokümanlar kısmına bu satırları yazmaya başladım. sıcağı sıcağına. saat 22:12.

    bazı filmler vardır, bir sahnesini başa sarıp bir daha izlediğiniz, repliklerini not almak için elinizde kağıt kalemle beklediğiniz. öyle güzel bir hikaye işte.

    sadece iskandinav ve birleşik krallık mensuplarını ağırlayan bir otelde yapmıştım stajımı. kendilerini yakından tanıma ve hala süren arkadaşlığımızla iki güzel isveçli tanıma fırsatına sahip olmuş biri olarak diyebileceğim, danimarkalılar hariç iskandinav insanı bizden daha yufka yürekli ve sıcak. mesafeliler ama size güvendiklerinde sevecen olduklarını gösteriyorlar.

    entrymin bundan sonrası ağır spoiler içeriyor çünkü an be an içime işleyen bu filmin not aldığım anlarını paylaşmak istiyorum.

    --- spoiler ---

    çiçekçi dükkanında indirim kuponunun iki çiçek için olduğunu öğreniyoruz. halbuki üzerinde böyle bir ifade yok. bakan ama görmeyen gözler için huysuz bir ihtiyar olan ove, benim için hakkını arayan ta kendimdim. hatasını düzeltmek yerine üstüne yatmaya çalışıldığında bende aynı tepkiyi daha uzlaşmacı bir yaklaşımla veriyorum.

    eşi sonja'yı kaybetmiş ove, hergün mezarını ziyaret eder ve onunla konuşur. her gün çiçeklerini tazeler.

    işyerinde veda hediyesi olarak bahçe küreği verilmesi "senin miadın dolmuş ihtiyar" göndermesini tek bir obje ile gözler önüne seriyor. halbuki kime göre, neye göre? işini dört dörtlük yapan ama eski usül çalışan biri yaşı kaç olursa olsun dijitalleşmiş insanlarca kürekle uğurlanacak gerçeği yüzünüze vuruyor.

    intihar denemesi 1 : kendini asmak. rahmetli hayat arkadaşının fotoğrafına bakarken ove'un yüzünün aldığı ifadeyi ben sadece annem babama bakarken gördüm. sevgi... fotoğraf da olsa, hayatı boyunca doğru olmaya çalışan bir insanın yanlış bir şey yapmasını eşinin görmemesini istemesi ve çerçeveyi sokağa doğru çevirerek pencere kenarına koyması muhteşem bir farkındalıktı.

    ilk denemesinde başarısız olan ove, bu konuyu eşine anlatmaya gittiğinde "sen yokken evde düzen yok." diye bir cümle çıkar ağzından. huysuz ihtiyarın içindeki çocuğu gördüğünüz andır.

    eşinin giysilerini sevip, koklar. koku en güçlü hatırlatıcıdır ve gözünde canlanır evlerine ilk taşındıkları gün. eşinin kitapları için daha fazla raf yapmalıdır genç ove.

    annesini çocuk yaşta kaybetmiş. hüznünü ve sevincini göstermeyen bir babayla büyümüş bir insan. erkeklerin nasıl davranmaları gerektiğini babalarından öğrendiğini farkettim o an.

    trende çalışan babasının yanında dolanan ove, bir gün yemek vagonunda bir cüzdan bulur. diğer tren çalışanları buldukları eşyaları ganimet olarak alan tiplerdir. cüzdanı bulduğunu gören ganimetçi çocuk ove'dan onu almak için dayak atacakken babası gelir ve adamla mücadele eder. ove bu anını hatırlarken, "bazen insan yaptığı şeyin doğru olduğunu bilmez, sadece hisseder. belki de acıyla ilişkilidir." diye anlatır. babası "dürüstlük en iyisidir, ove. bazen küçük bir yardıma ihtiyaç duyar. o cüzdanla ne yapmak istiyorsan onu yap." dediğinde, ove'un cüzdanı kayıp eşyalar ofisine bıraktığını görürüz. huysuz değil, dürüst biridir aslında.

    meslek eğitiminden mezun olduğu gün, tüm notları çok iyi olan ove, karnesini babasına verdiğinde, babası ilk defa sevincini gizleyemez. "oğlumun notlarını gördünüz mü, başımıza şef olarak geçecek." diye gururla dolaşırken tren çarpar ve hayatını kaybeder.

    o da yetmezmiş gibi baba yadigarı evi, belediyenin tekrar imarlaştırmak istediği bir bölgededir ve beyaz gömlekli belediye çalışanları tarafından devamlı taciz edilir. ta ki nedeni bilinmeyen bir yangın kendi ve çevresindeki evleri kül edene kadar. kimsenin, itfaiyenin bile girmeye cesaret edemediği komşusunun evine girerek, çocuk ve dedesini kurtarır ove.

    intihar denemesi 2: kendini asmak. bu sefer de ip kopar. ve beklenildiği gibi ipi aldığı yere gidip "hani herşeyi taşırdı? yalan söylediniz." diye hesap sorar. çok güldüm bu sahnede çünkü sanırım ben de aynı şeyi yapardım.

    sitesinde hiç sevmediği bir kedi vardır. ancak bir gün köpek sahibi komşusunun kediyi taşladığını görünce, adalet duygusu kendi duygusundan ağır basarak kadını azarlar yaptığı için.

    intihar denemesi için eski dostu şimdiki düşmanı felçli rune'u ziyarete gider. ona verdiği bahçe hortumunu eşi anita'dan geri almaya. evde hortumun getirilmesini beklerken yapacağı şeyi konuşamayan, hareket edemeyen ve anlayamayan rune'a söyler. elinde hortum tam gideceği sırada rune hortumu tutar bir anlığına. dostluk kavramını sorgulatır o sahne insana. dayanamaz ağlarsınız.

    intihar denemesi 3: karbon monoksit zehirlenmesi. egsoza bağladığı hortumu aracın içine koyar. kontağı açar. "you will always on my mind" şarkısı çalar. babasının cenazesindedir. ay bitmeden vefat etmesine rağmen maaşı tam yatmış babasının hak etmediği kısmını istasyon şefine geri iade etmeye gitmiştir. bu hareketi trenlerde temizlikçi olarak işe alınmasını sağlar. evi de yoktur. vagonlarda yatıp kalkmaya başlar. ve uyuyakaldığı bir gün kırmızı ayakkabılarla tanışır. "bazı insanlar kaderin kendi aptallığımız sonucu olduğunu söyler. ben de benim kaderimi değiştiren şeyin komşularımın aptallığı olduğunu söyleyebilirim." diye hatırlar o anı. bir flashback daha.

    kırmızı ayakkabılı sonja, uyuyakalan ve hareket halindeki trende biletsiz olan ove'un bilet parasını öder. geri ödeyeceğine söz verir ove. ve 3 hafta boyunca her gün aynı saatte trene biner. vazgeçeceği anda tekrar trende karşılaşırlar. parayı vermek isterken, sonja "akşam yemeğine davet etsen daha iyi olurdu." der ve yemeğe çıkarlar. herşey böyle başlar.

    sonja daha bilgili, eğitimli olmasına rağmen ove'un onun bilgisinden korkmaması, komplekssiz olması hatta öğrenmeye açık olup, sonja'nın teşvik etmesiyle mühendis diploması almasını gözyaşlarıyla izlersiniz. çünkü gerçek hayatta böyle bir adam yoktur, olamaz da. erkekler kendini geliştirmiş, güçlü bir kadınla karşılaştıklarında ve yoğun sevgiye maruz kaldıklarında bundan gurur duyup sahiplenmezler. ove gibi değildirler. ove'un çocuksu dürüstlüğü, sonja'yı kendiyle eşit görmesi ve saflığını görünce sonja'nın yerinde olmak istersiniz.

    tabi ki 3. intihar girişimi de yeni taşınan komşuları parvaneh'in eşi peter kaza geçirince ve parvaneh ove'u rahatsız edince sonuçlanamaz.

    sonja'nın mezarına gittiğinde onun yanına uzanması, özlemin en yalın hali olsa gerek. hayale sarılmak..

    baba olacağını öğrendiği flashback'te beni çok etkiledi. sevinmek yerine hemen bir beşik yapmalıyım diyerek, beşik yapmaya gitti...

    homoseksüel mirsad'a evini açması, sonja'nın eski öğrencisinin bisikletini tamir etmesi, rune'un evinin kaloriferini onarması, huysuz görünen bu adamın sadece doğru olanı yapmaya ant içmiş ve bu yüzden çevresince anlaşılmayan biri olduğunu anlamanıza yetiyor.

    sokaktaki gıcık olduğu kediyi sahiplenmesi de cabası.

    beni en çok etkileyen sahne ise hamile eşiyle ispanya tatilinden döndükleri otobüs sahnesiydi. bebekleri ilk kez tekmelediğinde sonja, ove'un elini karnına koyar. hiç tepki vermeyen ove, otobüs tuvaletine gider ve orada sevinçten ağlar. o an bum. kaza ve bebeklerini kaybederler. izlemesi en zor sahneydi benim için. sonja'nın bir daha yürüyememesi ise yüreğimi dağladı.

    rune'un bakım masraflarını devletten almak için çalışan sinsi özel sağlık kurumuyla yaptığı mücadele takdire şayandır.

    engelli olduğu için hiçbir okul sonja'yı işe almaz. ove bu anısını " son ana kadar sonja hep daha güçlüydü. hep iyi şeyler için savaştı. sahip olamadığı çocuğu için." diye anlatır. bir gece okula engelli rampası yapar ve sonja işe alınıp, pek çok sorunlu öğrencinin başarıyla mezun olmasını sağlar. kanserden ölene kadar.

    ove, eşine söz vermiştir onun yanına gideceğine. intihar girişimleri başarısız kalır ama kalp krizi geçirir. doktorlar kalbi çok büyük olduğu için hastalandığını söylerler. yanında parnaveh vardır. kalbi çok büyük olduğu için hastadır ove. müthiş bir ironi.

    yaptığı beşiği hamile parnaveh'e hediye eder. diğer çocukları ove'u dede diyerek bağırlarına basarlar ama kalbi çok büyük olduğu için bu dünyaya fazladır artık ve bir gün evinin önündeki karları temizlemediğini farkeden komşuları, yatağında üzerinde kedisi ona göz kulak olurken bulurlar. sonja'nın yanına gitmiştir.

    --- spoiler ---

    ove, klişe değildir bana göre. dünyada az rastlanan ama varolan biridir. baktığınızda aramızda görebilirsiniz. kendimi izlediğim hissine kapıldım film boyunca ve inanılmaz empati kurdum huysuz ihtiyarımızla. onun eşine, ilkelerine, takıntı denilen rutinine bağlılığı çelik gibi bir irade ister. bu iradeye sahip olmayanlar tarafından dışlanır yaşayan ove'lar.
118 entry daha
hesabın var mı? giriş yap