10 entry daha
  • iklim şartları ve yeryüzü şekilleri yüzünden en değişken ve sınırlarda karakterde insanları barındıran bölgedir. ayrıca bölge insanları yaşadıkları coğrafyanın verdiği ilhamla acaip içli ve garip bir farkındalıkla büyümektedirler. dikkatli bakınca doğu karadenizde büyümüş çocukla istanbulda büyümüş karadeniz kökenli çocuk arasında dağlar kadar fark vardır. genetik falan değil bu direk çevrenin ağır mistik yapısı ve yalnız konuşlanmış evlerdeki yaşam biçiminden kaynaklanır.

    çocuk daha emeklerken dev gibi çamlar, korkunç uçurumlar görür. 3-5 yaşında gürültüsünden hayvanların ürktüğü dereler, dibi görünmeyen göller görür. biraz daha büyüdüğünde doğayla mücadele etmeye başının çaresine bakmaya başlar. doğa serttir, bir okula gitmek dimdik patikalarda sisli orman içlerinde kilometrelerce yürümek demektir. yaylada-evet o gördüğünüz güneşli pırıl pırıl fotolar için bazan 20 gün bekleniyor- tir tir titreyerek o dağ senin bu yayla benim yitik koyun arar. çayır yüklü hurda bir kamyonun kasasında yerden 4 metre yukarda o korkunç yayla yollarında yol alır. daha 15 yaşında mecbur kalırsa günde 50 -evet elli- kilometre yürüyebilecek kapasiteye gelir. 10 derece havada eriyen kar sularının oluşturduğu derede yaptığı gölde çırılçıplak yıkanır. çoğu memleketlerinde kaldıkları takdirde ırgatlıktan başka iş yapamaz. tarlalarda çamur toprak içinde kazma sallayarak ömür tüketir. gördüğünüz bütün tarlalar fındık ve çay bahçeleri zamanınında ormanken bu adamlar tarafından kazınmıştır. ağaçlar tek tek sökülmüş arazi derin derin kazılmış sonra fındık yada çay dikilmiştir. tarlalar için yüzlerce metre yukarıya sepetlerle toprak taşınmıştır. sonra yağmurda tarla kaymış aynı toprak yine taşınmıştır. o gördüğünüz köy ve yayla evlerinin malzemesi kah at sırtında kah kendi sırtlarında o tepelere taşınmıştır. bu adamlar için imkansız diye birşey yoktur. gidin o dağ köylerine aklınıza ne esiyorsa -yapılabilirmisin? diye sorun ilk tepki doğal bir -hee! olacaktır. 2 kamyon taşı 2 km yukarıya tek tek taşıyan adam ömrünüzde göreceğiniz en inatçı ve dayanıklı adamdır. kadınlar sırtlarında 40 kilo yükle kilometrelerce yol alabilir. anadoluda 1 km 1 kmdir ama karadenizde 1 km bambaşka birşeydir. olabildiğince yükseğe tırmanırlar, dere içinde yaşayamazlar.
    öyle sert öyle ateş gibidirler ki konuşurlarken şimdi çekip vuracak dersiniz. köylerine yaklaşan kalaşnikoflu teröristleri duyunca bayram edip silah namına ne bulursalar yüklenip çoluk çocuk ortalığa düşmüşlerdir. o zamana kadar köylüleri avlamaya alışkın avcılar bu sefer av olmuşlardır. hayatlarında kalaşnikofun üzerine kuş tüfeğiyle giden delilerle bir daha karşılaşamayacaklardır. aynı adamlar domuza çakıyla, 10 kişiye elde bir sopayla, kocaman ormana bir kazmayla korkmadan saldırır.
    modern dünyaya adım atıp uyum sağlayabilenler büyük işler başarırlar. bir büyükşehir çocuğunda çokdan körelmiş duyular, yetenekler onlarda delicesine bilenmiştir. iyi yada kötü aşağılık yada şerefli yapılamamış işler yaparlar. altına imza atmadıkları hiçbir yasaya uymazlar, ama imzalarsalar düşünmeden uğruna ölürler. ne diyorlarsa onu demek istiyorlardır.
    karadenizde yaşamadan bu insanları anlamak mümkün değildir. yaşamak demek trabzona gidip otelde pineklemekle, tur otobüsleriyle kültür gezisi yapmakla, sümelaya birde uzungöle falan uğramakla olmaz. yüksek bir köye ardındanda yaylaya gidip senelerce oralarda yaşayan biri için hiçbirşey eskisi gibi olamaz. o kayada bile yükselebilmiş ladinlerin dibinde dolaşmadıktan, kayaların arasında fırtınanın savuşmasını beklemeden, dağ göllerinin kapkara derinliğine korkuyla bakmadan, bembeyaz akan, gürültüsünden sesinizi duymadığınız derelerde yıkanmadan o bölgenin garip insanlarını anlamak mümkün değildir. o çocuklardan bazıları daha 10 yaşında ortalama bir büyükşehir şairinin derinliğine varmıştır.
202 entry daha
hesabın var mı? giriş yap