5 entry daha
  • 30 sene önceydi; heidelberg'deki arkadaşım kapıdan iki misyoneri sepetledi. kaba bir davranıştı. inançlı bir protestan olduğunu biliyordum, buna rağmen "burada ruhunu şeytana kaptıranları ikna etmeye ve çaresiz, evsiz barksız, alkolik insanlara hıristiyanca el uzatmak için bizden yardım toplasalar seve seve veririm ama afrika ormanlarında kendi halindeki zencileri hıristiyan yapmak için yardım toplayanlar benim kapımı çalmasınlar" dedi. yüzyılın insanı artık hıristiyanlığa ve dünyaya da başka türlü bakıyor, önce kendi kapınızın civarını halledin diyor. savandaki zencinin animist-totemist kültürüne dahi saygı duyulmasını istiyor. doğrusu da bu. misyoner faaliyetler uzandıkları yere mutluluktan çok sorun taşıyorlar.
    semavi dinlerin ilki olan yahudilik misyoner değil çünkü ancak israil'in çocukları seçilmiştir ve tanrı onların tanrısıdır. bazı mezhepler ve inançlar da öyledir. hiç kimse doğuştan öyle olmadığı takdirde dürzi, nusayri, yezidi olamaz. hıristiyanlığın içindeki birçok kilise misyoner faaliyette bulunmaz. ermeniler, mısır kobtları, süryani kilisesi gibi. bununla birlikte mazide bu saydığımız hıristiyan grupları hatta yahudiliğe kabul edilen başka etnik gruplar da vardır, bunların başında türkler gelir. şaşılacak bir nokta; üniversallik iddiasındaki ortodoks kilisesinin çok az misyoner etkinlik göstermesidir. güney amerika'da katolisizmden bıkan bazıları ortodoks kilisesine geçmişler. o kudretli rusya imparatorluğu bile az sayıdaki kavmi ve insanı kendi kilisesine kazanabilmiştir. şu sıralar katolik kilisesinin misyoner faaliyetleri eskisine göre çok zayıflamıştır. st. paul'un izleyicileri geçmiş asırlarda amerika ve afrika'nın masum insanlarını isa'nın inancına kazandırmak için utanılacak cinayetlerde bulundular. müslümanlar bir ara afrika'da etkindi. şimdi de afrika ülkelerinde toplumsal bakımdan tırmanan ve iyi yere sahip olanlar müslümanlar... ancak müslüman misyoner faaliyetleri protestanlarla mukayese edilemez.
    dünyada hızlı misyoner etkinliklerde bulunan tek grup protestanlar veya protestanlıktan çıktığı görülen garip cemaatler. bunların mali kaynağı da abd ve amerikan toplumu, kuzeybatı avrupa onları izliyor. hele 80 yıllık komünizm döneminde önemli yaralar alan ve bugün dahi ruhban sınıfı kgb ajanlığıyla itham edilen rusya ortodoksları, amerikalıların prostestan etkinliği karşısında çok zayıf. rusya'da protestanlık hızla yükselen bir çizgi gösteriyor, anglo-saksonlar çarlar devrinden beri nüfuz etmeye çalıştıkları bu ülkede yükselişte. inancın ne olduğu bizi ilgilendirmez ama aydın kişiler olarak bu gibi faaliyetlerin de kültürel tahribat yarattığını söylemeliyiz. dostoyevski, tolstoy, andrei rublov, tyutçev hepsi o ortodoks dünyanın ürünleri. protestan faaliyetler bin yıllık ortodoks rusya'nın değerlerine ve kültürüne aykırıdır. kendi evindeki muhtaç insanlara el uzatmayan misyonerler rusya'ya el atıyorlar. kore bu gibi faaliyetlerden dolayı parçalanmış bir inanç ve kültür ortamına giriyor.
    geçen asırda osmanlı imparatorluğu'nda amerikalı protestan misyonerlerden en çok rahatsız olanlar müslümanlar değildi. gene 18-19'uncu yüzyıllarda katoliklerden rahatsız olanlar da müslümanlar değildi. yerli hıristiyanlar ciddi bir gerilim içindeydi. rum ortodoks kilisesi ve ermeni kilisesi her gün babıali'ye protestan misyonerleri şikayet ediyordu. haksız da değillerdi. bilhassa sayısı artan ermeni protestanlar bu toplumun içinde bir problem yaratıyordu. misyonerlerin açtığı okullar allah için daha iyi eğitim veriyordu. bunların sayısını 400 olarak tespit etmiştim. izmir ekonomi üniversitesi'nden uygur kocabaşoğlu daha sonra etraflı bir araştırma yaptı. açtıkları okulların ders programı hayata yönelikti. sanayi okulları becerikli elemanlar yetiştiriyordu. ama ortadoğu'da ve doğu anadolu'da da hayatın tadını kaçırdılar. bu nedenle ilk kemalist kuşak misyoner faaliyetler gösteren bu okullara karşı teyakkuz halindeydi. tevhid-i tedrisat kanunu'nda medreseler kadar bu okulların yarattığı dünyayı da kontrol etme amacı vardır ve yabancı dil eğitiminin düzeyi düşse de okulların kültürel etkinliği denetlenebildi.
    din değiştirme olgusu yaygın; fransa'da soyca fransız olduğu halde müslümanlaşan 50 bin kadar vatandaş var. fransız toplumunu mağrip'ten ve türkiye'den gelen milyonların aksine daha çok ilgilendiriyorlar; bu soğukkanlı ama yoğun bir ilgi. soyca fransız müslümanların sayıları 100 bini aşsa hıristiyan fransa'nın müslüman kardeşlerine takındığı soğukkanlı suskunluk değişiverir. ispanya'da sayıları 20 bin kadar, almanya'da da var. aydın tabakanın içindeki bu tür din değiştirmeler avrupa'da egzotizm sayılıyor. alt tabakalarda ise müslümanlaşmaya rastlanmıyor. zaten bu gibi din değiştirmeler üzerinde rafine denetim usulleri var. türkiye'de ise aydın sınıfı laik tutumdadır ve bu olgu ile hiç ilgilenmiyor. hatta ilgisizlik, bilgisizliği getiriyor. inanç coğrafyasındaki değişiklikler nüfus coğrafyasındaki değişiklikler kadar ciddi sonuçlar yaratır. hiç kimse "misyonerleri sınır dışına atın, tanassur edenleri de yani hıristiyanlaşanları da cezalandırın" diyemez. inanç özgürlüğü, 1954 tarihli avrupa insan hakları sözleşmesi veya 29 ekim 2004 tarihli roma protokolü ile gelmiş değil. 1928'den beri laikiz. kaldı ki geçen asırda bile din değiştirme olayları olmuş ve cezalandırma işlemlerinden kurtulmuştur. ancak rafine yani haddeden süzülmüş zarif yöntemlerle etrafı denetlemek gerekir. kitlenin içindeki değişiklikler, huzursuzluk yaratabilir. bazılarının iddia ettiği gibi bağnazlara sadece müslümanlar arasında rastlanmıyor. "nihayet kültür ve inanç coğrafyası korunması gereken alanlardır. sloganlarla değil, akılla korunması icap eder. bugün için sorun olmayan hareketlerin hep böyle kalacağı düşünülemez ve bizatihi inanç devletin koruması altındadır." öyle olarak kalmasına, gidişatın çığrından çıkmamasına dikkat etmek gerekir. aksi takdirde çıkan problemler avrupa birliği'nin kendi ömründen daha uzun ve kalıcı olabilir.

    ilber ortaylı - milliyet, pazar eki -10/01/2005
47 entry daha
hesabın var mı? giriş yap