12 entry daha
  • hayatı ıskalamak için ideal yollardan biridir... hafta sonu çalışmakla geçiştirilirken, zaman da bir yandan akıp gider. kimisi çocuğunun ilk adımlarını kaçırır, kimisi sevgilisini, kimisi kendine ait zamanı... yazıyla binyirmidörde yediyüzaltmışsekiz piksel boyutunda bir ekran içine hapsolmuştur hayat... akşam güneşinin kimi aydınlattığı da unutulur zamanla... pencereleri açılmayan bir ofisin 180 santim yüksekliğinde alçıpanla ayırılmış bir bölümünde mantar panoların üzerine iğnelenmiş bazı resimlerde kalır mutluluk... sürekli bombardımanı yapılan yeni ürünler ve statü sembollerine erişmek için gidilir gündüz gece, hafta içi, hafta sonu... sabahları acele içinde yapılan, çoğu zaman hiç yapılmayan kahvaltılar, çocukların servise yetişme telaşı, arabaya biniş, yüzlerinden mutsuzluk, kimi zaman da umutsuzluk akan sürücülerin doldurduğu yollarda itiş kakış, posta kutusunda bekleyen onlarca bazen yüzlerce mesaj, masada yenen çift kaşarlı, toplantılarla dolu bir gün, nasıl ve ne zaman doğduğu gibi nasıl ve ne zaman battığı da belirsiz güneşi kaçırma sonrasında yine egzos dumanları arasında köşeli betonlar arasına dönüş, yemek ve dayak arasında kalan tıkınma sonrasında uyuklama... kaçar gider hayat, bir de bakılır ki ıskanın büyüğü...

    (bkz: yasamak degil beni bu telas oldurecek)
65 entry daha
hesabın var mı? giriş yap