92 entry daha
  • ingilizce ve/veya almanca bilenlerin temelini öğrenmekte çok zorlanmayacağı germen dili. dünyanın açık ara en güzel hatunlarının konuştuğu dil.

    isveç ve finlandiya'da anadil statüsündedir, estonya'daysa ingilizce ve rusça'dan sonra en önemli yabancı dildir. iskandinavya'nın lingua francası demek yanlış olmaz. zira fin insanı genelde en azından orta derecede isveççe bilir, norveçliler neredeyse eksiksiz, danimarkalılarsa oldukça iyi derecede anlar. oysa ki fince çok farklı ve zor bir dildir, danca yazılırken çok zor olmasa da konuşulan dili çok zordur, norveççeyse isveççe'ye yakın olmasına karşın diğer iskandinav halkları tarafından isveççe kadar rahat anlaşılmaz. isveççe germen ya da hint-avrupa dillerinin değilse de iskandinav dillerinin en kolayıdır.

    isveççe büyük ölçüde fonetik bir dildir ancak yeni öğrenenleri yıldırabilecek düzeyde istisnaya sahiptir. buna ek olarak isveç'teki isveççeyle finlandiya'daki isveççe arasındaki telâffuz farkları da biraz can sıkabilir. isveç isveççesi kulağa daha hoş gelen, ağdalı bir dilken, finlandiya isveççesi her şeyin tamı tamına yazıldığı gibi okunduğu %100 kurallı ve fonetik bir dil izlenimi uyandırır. ayrıca isveç'in içinde de bazı seslerin söylenişleri yer yer farklılık gösterir ancak farklar skåne lehçesi dışında bütün isveçlilerin birbirini kusursuz anlamasına engel olacak düzeyde değildir. dili öğrenen yabancıların en çok midesini bulandıran sesler rs, kelime sonlarındaki t ve d, ayrıca kelimenin her yerindeki g, o, u ve y sesleridir. stj, sk ve sj gibi sesler de ziyadesiyle mide bulandırma potansiyeline sahiptir.

    örneğin:
    göteborg (yötebouğry)
    kärlek (şağrlek - aşk/sevgi)
    kök (şök - mutfak)
    eftersom (eft'eşum - çünkü)
    imorgon (imoğron - yarın)
    tid (ti'ğ - zaman)
    dag (da'ğ - gün)
    stjärna (hğ'ärna - yıldız)
    sjuk (hğ'ük - hasta)
    du (dü - sen)
    dig (dey - seni/sana)
    aldrig (aldriğ - asla)

    isveççe'deki y sesinin türkçe karşılığı yoktur. i ile ü arasında bir ses verir, öğrenmek için isveçli birine üst üste söylettirmeniz önerilir. ü kullanırsanz anlaşılırsınız, ancak ü sesi veren u harfiyle karıştırmamak açısından iyi öğrenmekte yarar vardır.

    konuşulduğu bölgenin dünyanın gerisinden biraz kopuk gibi görünmesine karşın isveççe çok fazla ödünç sözcük almıştır. isveççe'deki ödünç sözcüklerin çoğunun ingilizce, almanca ve fince kökenli olmasına karşın fransızca'dan (ör: paraply) hatta türkçe'den bile sözcükler vardır. türkçe'deki karşılığıyla aynı kökenden gelip de orijinali iki dile de ait olmayan yüzlerce sözcüğü (ör: gås = kaz, schäslong = şezlong) saymazsak isveççe'deki türkçe sözcükler kalabalik, dolma ve jord sözcükleridir. dolmanın anlamı bizimkiyle aynıdır, kalabalik bizim kalabalık sözcüğünden gelir ancak kaos/kargaşa anlamını taşır. isveççe'ye girişi demirbaş şarl'ın osmanlı toprağından çıkarılması için yapılan bender çatışması'na dayanır. jord sözcüğüyse büyük olasılıkla yurttan gelmektedir ve isveççe'de dünya/toprak anlamına gelir.

    isveççe'de cinsiyet konsepti vardır ancak diğer dillerdekinden oldukça farklıdır. çoğu dil cinsiyetleri eril dişil ve cinsiyetsiz diye ayırırken isveççe'de bu ayrım cinsiyetli ve cinsiyetsiz diye yapılır. cinsiyetsiz sözcüklerin artikeli det, cinsiyetlilerinkiyse den şeklindedir, ancak isveççe'de artikelin kendisi pek kullanılmaz. artikel gerektiren durumlarda sözcükten önceki niteleme sıfatı etkilenir ya da sözcüğün sonuna artikel eki getirilir.

    örneğin:
    "svenska är ett vackert språk" (isveççe güzel bir dildir)
    "stockholm är en vacker stad" (stockholm güzel bir kenttir)
    "jag tittar mig i spegeln" (kendime aynada bakıyorum - n artikel eki ve sonda, böylelikle ingilizce'deki "the mirror"a denk geliyor)
    "glaset är tomt" (bardak boş - sondaki -et ve -t artikel ekleri, yine ingilizce'deki definite article karşılığı yani "the glass is empty")

    ingilizce ve almanca'daki gibi isveççe'de de zamirler bulunur, ancak olmak fiili dahil hiçbir fiil zamirlere göre çekilmez.

    "jag kommer", "du kommer", "han/hon kommer", "vi kommer", "ni kommer", "de kommer", sırasıyla geliyorum, geliyorsun, geliyor, geliyoruz, geliyorsunuz, geliyorlar demektir.

    aynı şekilde:

    "jag är trött", "du är trött", "han/hon är trött" = yorgunum, yorgun, yorgunlar
    "vi är trötta", "ni är trötta", "de är trötta" = yorgunuz, yorgunsunuz, yorgunlar

    ikinci kümede sonda görülen a harfleri çoğul olmasından dolayıdır. onlar anlamına gelen "de" sözcüğü yazıldığı gibi okunmaz, *her zaman* "dom" diye okunur. isveççe'de çoğul dilin en zor yanlarından biridir. başlı başına bir ders konusudur ve çok net kuralları olmasına karşın burada açıklamaya pek uygun değildir. özellikle cinsiyesiz sözcüklerin çoğaltılması çok kafa karıştırabilmektedir. en sık rastlanan çoğaltma biçime değinecek olursak isveççe'de a harfiyle biten çok sayıda isim olduğunu ve bunların a'nın yerine "-or" yazılarak çoğaltıldığını söyleyebiliriz.

    örneğin:
    "flicka" (kız) --> "flickor"
    "saga" (öykü) --> "sagor"
    "gata" (sokak) --> "gator"

    isveççe'de bir başka kafa karıştıran unsur da yer belirtecidir. ingilizce'deki in/on/at sorunsalı kadar sövdürme potansiyeline sahiptir. kendi içinde kuralları olsa da çok düz bir mantığı takip etmemektedir ve yeni öğrenenlerin daima kafasını karıştırır. emin olunamadığı durumlarda en sağlıklısı på (poğ) sözcüğünü kullanmaktır. şehir ve ülke adlarında genellikle "i" kullanılır.

    örneğin:
    "jag jobbar *på* migrationsverket" (göçmenlik bürosunda çalışıyorum)
    "du får stanna *hos* mig inatt" (bu gece bende kalabilirsin)
    "jag var född *i* turkiet" (ben türkiye'de doğdum)

    isveççe'de accent två (aksan iki) denen bir kavram vardır ve ilginç bir biçimde bunu kadınlar erkeklerden çok kullanır. bu aksan kullanıldığında cümlelerde vurgu sonda yapılır.

    örneğin "jag är hemma" (evdeyim) derken vurgu -ma hecesinde olur.

    isveççe'de hâl hatır sormanın çok yolu vardır ama hiçbiri tam olarak "nasılsın?" anlamına gelmez. tam olarak nasılsın diye çevrilecek olan "hur är du?" cümleciği gramer olarak hatalıdır, kulak tırmalar. "hur mår du?" (ingilizce'deki "how are you doing?" karşılığı"), "hur är läget?" (durum nasıl?), hatta kısaca "hur är det?" diyebilirsiniz. teşekkür edildiğindeyse (tack, tackar, ya da "tack så mycket") genellikle bizimki gibi "bir şey değil" yanıtı verilir, yani "det var inget".

    bu dilin en çok kullanılan kadın adlarından olan inga yukarıda geçen sözcükle aynı kökten gelir ve "hiç" demektir. sık kullanılan erkek adlarından olan björn ise ayı anlamındadır.

    ingilizce veya almanca bilen birinin isveççe öğrenirken dikkat etmesi gereken bir husus da "sahte dostlar"dır. yani başka bir dildeki anlamından dolayı isveççe'de de olsa olsa bu anlama gelir diye düşünürseniz yanılacağınız sözcükler. almanca'daki bekommen sözcüğü buna iyi bir örnektir. ingilizce benzeriyle aynı anlama geldiğini düşünerek cümle kurarsanız ingilizce "ablam bugün bebek oldu" ya da almanca "ablam bugün müdüre sahip oldu" diyebilirsiniz. isveççe'de bu hatanın en çok yapıldığı sözcük "behöva" fiilidir. gereksinim duymak anlamına gelir (jag behöver att dra nu = şimdi gitmem lâzım, jag behöver vatten = suya ihtiyacım var) ve ingilizce'deki behave ile karıştırılırsa mizah malzemesi yaratabilir. bir başkası da ingilizce'deki "to" sözcüğünü karşılayan "till" sözcüğüdür (jag ska åka tåg till stockholm på lördag = cumartesi günü trenle stockholm'e gideceğim). ingilizce'deki till'in isveççe karşılığıysa "tills" şeklindedir. (vi kan vänta tills imorgon = yarına kadar bekleyebiliriz)

    mizaha girmişken, biraz da şebeklik yapalım: isveçliler evlilik kurumunun anlam ve önemini diğer milletlere göre daha iyi çözümlemiş olacaklar ki, isveççe'de "gift" (yift diye okunur) sözcüğü hem "evli" hem de "zehir" anlamına gelmektedir.

    günlerin adlarına da değinelim, zira ingilizce'deki gün adlarına benziyor ve onların nereden geldiğine dair de fikir veriyor. yıldızlı olanlar ingilizcesi de aynı kökten gelenleri.

    måndag (ay günü) *
    tisdag (tiw'in günü - tiw viking mitolojisi'nde bir tanrıdır) *
    onsdag (odin'in günü) *
    torsdag (thor'un günü) *
    fredag (tanrıça freya'nın günü) *
    lördag (izlandaca laugardagur'dan geliyor, yani yıkanma günü)
    söndag (güneş günü) *

    son olarak isveççe bir atasözüyle bitirelim: "många bäckar små, blir en stor å" (moğnga bekkar smoğ, blir en stuğr oğ). yani "küçük dereler büyük bir nehir hâline gelir". türkçe'deki karşılığıysa "damlaya damlaya göl olur".
58 entry daha
hesabın var mı? giriş yap