197 entry daha
  • tom ford'un modacılık deneyimlerinden bolca esinti taşıyan film, kendisinin tür sinemasında da başarılı olabileceğinin göstergesi gibi. günümüzün sıradanlaşan kadın erkek ilişkilerine ters bir bakış hakim. özellikle açılış sekansından başlayan ilginç gösterim filmin rahatsız edici boyutuna hazırlıyor seyirciyi. çırılçıplak, dolgun etlerle gösteri izlediğimizi zannederken aslında burjuva kesiminin zevkine malzeme olmuş, zenginliğin boyutunun artık sapkınlığa ulaştığının işareti olan sergiyle merhaba diyoruz. susan'ın yaşamında görülen dünya, renk paletinin de yardımıyla olabildiğince kontrast ve belirli çizgilerle sınırlandırılmış. sanatçı olmaya hiç mi hiç yanaşmamış, sadece güçlü olabilmek adına kendini bir şeylere alet etmiş bir kadın görüntüsü burada gösteriliyor. filmde geçen ''kadınlar her geçen gün daha çok annelerine benzer'' mottosu böylece kendini rahatça ispatlayabilmiş.

    hikaye, yıllar önce ayrılmış çiftin odağında ilerliyor. edward'ın, eski eşi susan'a adadığı bir kitapla beraber konuya giriş yapılmakta.

    --- spoiler ---

    kitabı içeren zarfı açarken susan'ın elinin kanaması intikamın ve uyarının ilk basamağı. susan kitabı okumaya başladığı anda sıkı bir empati kurarken; bunun yanında hayalgücüyle beraber aklındakilerin nasıl işlediği gözler önüne geliyor. pararlel bir kurmaca öykü olsa da, aslında son derece rahatsız edici. uyku problemi olan, mutsuz bir evlilik yaşayan karakterin böylece pek de sağlıklı bir ruh durumunun olmadığı açıkça görülmekte. imgesinde yarattığı serseri tiplerin en başına (ray) kendisini yerleştiriyor. tony'i sürekli rahatsız eden, güçsüzlüğünden sürekli nemalanan haydut tipler var. arabada karısı ve kızı. filmde hüküm süren kadın karakterlerin saçları turuncu ve her biri mutlaka kırmızı bir kanepe üzerine yatırılmış vaziyette. susan'ın kurmaca hikayesinde de anne ve kız öldürüldükten sonra kırmızı koltuğa atılmış. susan'ın gerçek hayatındaki yoğun kırmızı görüntünün teksas'a indirgenmiş bir nesnesi. kızın boğdurularak öldürülmesinin sebebi, susan'ın kürtaj denemesindeki yöntemin bu eylem olmasından kaynaklı. hatta, susan'ın şirketindeki bir çalışan kendi bebeğini ona izlettiği sırada bundan sebeple ray karakterini; yani kendi yarattığı canavarı görüp telefonu düşürüyor. sonrası ise harika eleştiri. susan kırdığı telefonun yenisini almayı teklif ettiğinde çalışan bunu reddedip, nasıl olsa gelecek ay yenisi çıkacak diyor. susan dünyasında zenginliğin tadı iyice kaçmış durumda. içinde bulunduğumuz dünya gibi.

    tony ise hep mücadele peşinde. tıpkı yazar olma hayali gibi oradan oraya savruluyor. insanı geren bir sakinliği mevcut. içinde fırtınalar kopsa da, susan'ın ona atadığı güçsüzlük perdesi kendini bir türlü açamıyor. ray ile baş başa kaldıkları sırada da yüzüne karşı 'güçsüzsün' dedirtiyor. tabii ki bundan sonra tony artık kendinden geçiyor ve çekip vuruyor ray'i. sonlarına doğru aslında buluşacak olmaları, edward'ın gelmemesi olayları biraz zorlama kaçmış denebilir. paralel hikayenin gidiş anında şimdiki kocasının gereksiz sahneleri de biraz can sıkıyor. edward ile olan etkileşim bu sırada daha sıkı tutulabilseydi hiç kuşkusuz harika bir hikaye olurdu.

    --- spoiler ---

    iki ayrı dünyanın yaratıldığı yapımda kendine has kompozisyon var. klişe şeyler anlatmak yerine insanı rahatsız eden, her adımda biraz daha merak uyandıracak bir işlenişi söz konusu. detaylar biraz daha sağlam temellere oturtulabilseydi daha iyi bir gösterim olabilirdi. son zamanlarda grafiği yukarı doğru seyrelen dekolte verme düşkünü amy adams ve jake gyllenhaal'un güzel oyunculukları var. ancak yardımcı rollerin harikulade performans gösterip, neredeyse bu ikilinin payı kadar sükseli roller kestikleri de gerçek. son dönemin zaman kaybı olmayan, dolu mesajları seyirciye aktarmaya çabasında olan filmlerden biri.
324 entry daha
hesabın var mı? giriş yap