5 entry daha
  • hollanda mevzuuna dair
    hollanda meselesi ile alakalı ne düşündüğümüz hususunda, bazı suallere muhatap oluyoruz.

    almanya'ya ve hollanda'ya karşı, duracağı safı izah etmek ihtiyacı, bizim için değil, devlet millet tasavvurları "belli olmayanlar" için, bir mecburiyettir.

    bu suale muhatap olmak, bu suale cevap vermek bile, bizler için zuldür.

    biz, pembe incili kaftan'ı, ilkokul çağlarımızda okuyarak büyüdük.. muhsin çelebi'nin tavrı ve duruşunu, siyasî şuur ve kasıt olarak, hançeresine işlemiş bir hissiyatla, cemiyetçilik yaptık, yapıyoruz.

    biz, "devlet millet irâdesi" tehlikeye girdiğinde, yavuz sultan selim gibi, babasına bile kılıç çeken bir irade ve kararlılıkla ayakta duruyoruz, böyle yürüyoruz, böyle yürüyeceğiz...

    biz, "devletin milletin izzeti, itibarı" mevzubahisse, güncel siyasetin ötesinde ve fevkinde bakabilmeyi şiar edinmiş bir tavırla, siyasetimize devam ediyoruz.

    biz, "türk, bin yıldır haça çarpan hilâlin adıdır" şuurunu sürekli dillendirenleriz. tarafımız, tabii ki bellidir.

    lâkin, hariciyemizin, mevzunun evvelinde, ahirinde, diplomatik hataları, gafları, üslûpsuzlukları, problemli ve "istismar edilen alanları" da bulunmaktadır. bunu da görüyoruz.

    kaldı ki biz, işlerimizi düzgün yapmak mecburiyetindeyiz. iktisadî ve siyasî olarak, güçlü olmak zorundayız. dünyayı kınamaktan bıktık. mesele, bize kabalık yapılabilmesi değildir, mesele, buna cesaret edebilecek kadar bizi zayıf bellemeleridir.

    bugün, bir kısım gazetecilerin, milletvekillerinin dillerine dökülen, referanduma yüzde iki katkısı oldu gibi nasipsiz cümlelerle aynı çizgide, bir sevinç, bir nara, bir heyecan ekseninde tartışılacak, bir durum da yoktur. yaşananlar ortadadır.

    biz, edirne müdafii mehmed şükrü paşa'nın, medine müdafii fahrettin paşa'nın vakarıyla, adanmışlığıyla, o aziz ruhla, bir memleket cehdinde ve gayretindeyiz.

    devlet millet emanetleri de, bu duygularla taşınabilir ancak.

    biz, üç beş oy için, devletimizin karizmasını, bakanımızın haysiyetini, malzeme yapmayız, yaptırmayız.

    biz, böyle bir zilleti, konuşmaktan bile hicap duyarız.

    hele ki içeride düşman kalmayınca, böyle bir krizi ganimet sayıp, el ovuşturarak, köpürte köpürte ağlamayız, ağlayamayız.

    miting miting, meydan meydan konuşamayız. utanırız.

    itibar düşeceğine, canlar toprağa düşsün, deriz.

    gazeteciler sorsa, inkâr ederiz. "yok arkadaşlar, yanlış anlaşılmış, büyütülecek bir mesele değil." deriz.

    medya üzerindeki tahakkümümüzü, bu rezillik duyulmasın diye kullanırız.

    devletin milletin şerefi, onuru için ölürüz, bin seçim kaybederiz, ama bir rezillikten medet ummayız.

    bizim yöneteceğimiz devletin nizamı, bu olur. bu olmak mecburiyetindedir.

    o sebeple, bize tarafımızın sorulabilmesini bile, hakaret telâkki ederiz.

    biz, hep türk devleti'nin, türk milleti'nin yanındayız.

    dün, 28 şubat'ta, 27 nisan'da, 367 krizinde ve en nihayetinde 15 temmuz'da, hep millet iradesinin yanında durduk. korkmadık, bedelini ödeyeceğimiz cümleler kurduk.

    dün, t.c. tabelaları sökülürken, aynı yerde idik.

    dün, türk bayrağı ve türk devleti'nin iradesi, tartışmaya açılırken, aynı yerde idik.

    dün, oslo ve habur rezaletleri yaşanırken, aynı yerde idik.

    dün, çözüm süreci aymazlığında, aynı yerde idik.

    dün, süleyman şah türbesi kaçırıldığında, zafer naraları atılırken, aynı yerde idik.

    dün, fetö'nün, "muhterem fethullah gülen hocaefendi" olduğu günlerde, "devleti bu kadar örselemeyin, liyakat ve istihdama dikkat edin, hiçbir cemaatin devlet olmasına müsaade etmeyin" itirazlarımızda da, aynı yerde idik.

    her meselede, her fikir ayrılığında, bizim durduğumuz yer, bizim istikametimiz, tek bir koordinata istinad eder.

    biz, hep aynı yerdeyiz. inandığımız, kalbimizin ve kavlimizin attığı yerdeyiz. devletin, milletin menfaatlerinin gerektirdiği yerdeyiz...

    biz, bütün bu netameli süreçlerde, inandıklarımızı söyledik, makam mansıp endişesi duymadan, inandığımız cümleleri kurduk.

    o vakitler de, iktidar cenahından, hakaret gördük, itiraz gördük. hassasiyetlerimiz ve itirazlarımız, anlaşılamadı, siyasî hevesimize hamledildi, tarafgirlik hissiyatı ile okundu, tartışıldı.
    neticesinde, biz haklı çıktık. ve hükümetimiz de kendi ikrarlarınca, yanıldılar, kandırıldılar, aldandılar...

    itirazlarımız, ihtarlarımız, ikazlarımız; kayıtlarda, hafızalarda, arşivlerdedir...

    o zaman ki ihtarlarımızda da, ikazlarımızda da, türk devleti'nin, türk milleti'nin yanında idik.

    bizim, bugün, insanların gözlerinin içine bakarak konuşabilmemiz, inandıklarımızı yutkunmadan söyleyebilme cüretimiz, her şartta "hakk'ın hatırını âlî tutmanın", bize bahşettiği bir imtiyazdır.

    şimdi, evet/hayır arasında, bir cendereye sıkıştırılmış milletimizin, yarınlarına dâir, endişelerimiz ve itirazlarımız dolayısıyla, vicdanımızla, irfanımızla, ferâsetimizle, cümle kurduk, kuruyoruz, kuracağız.

    referanduma dâir, konferanslarımızda zaten dillendirdiğimiz, kendi müstakil sözümüzü ve duruşumuzu da, bu hassasiyetlerle açıklayacağız.

    biz, millet, memleket ızdırabımızın bize yüklediği tavır ahlâkı ile cemiyetçilik yapıyoruz.

    biz, bu sefer de yanılırsanız, milletin tutunacağı dalın, sığınacağı limanın, cümlelerini kuruyoruz, kuracağız.

    allah (c.c.) en doğrusunu bilendir...

    allah (c.c.) kerîm'dir...

    yavuz agıralioglu

    türkiye inisiyatif merkezi başkanı

    şeklinde bir açıklaması olmuş şahıs
2062 entry daha
hesabın var mı? giriş yap