aynı isimde "the red pill (video oyunu)" başlığı da var
26 entry daha
  • uzun bir yazı olabilir, ki olur. bazı hususların açığa kavuşması ve genç dimağlara anlatılması gerekiyor. biraz blue pill müziği dinleyin de, burnunuzdan solurken hararet yapmayın: https://www.youtube.com/…cgscmbltmxl6obbiox&index=1

    birkaç yıl önce ecnebi mecralarda denk geldiğim, insanların status quo'ya karşı nasıl ayakta duracağını anlatan, belli hareketler bütünü içeren bir felsefe red pill. kapitalizm çarklarının nasıl döndüğünü, siyasal olayların nasıl yorumlanması gerektiğini, insan ilişkilerinin temellerini anlatan, geniş bir içeriğe sahip. tümüyle ele alacak olursak, çok büyük bir kısmının isabetli olduğu doğrudur. ancak bir de bunun reddit öncülüğünde oluşturulan, kadın-erkek ilişkilerine indirgenmiş versiyonu vardır ki, evlere şenliktir.

    artık cinsel devrimi yaşayamamış bir ülke olduğumuzdan mıdır, yoksa 'vadesiz peşinatsız, kolay ilişki' vaat eden bu hapın işgüzar insanımız tarafından keşfedilmesinden midir bilmem, ülkemizde son zamanlarda fazlaca rağbet gördüğünü gözlemledim. bir de gençler kendilerine göre bir cult kurmuşlar. birkaç önder yazar var, her yazdıkları entry'de diğer entry'lerine bakınız vererek ilahi metinlerin insanlara kolayca ulaşmasını sağlıyorlar. müritler de eleştirenleri frijit kadınlar olmakla ya da meriçlikle suçluyor. güzel bir circle jerk oluşmuş durumda. eğleniyor muyuz gençler?

    gerek ilgili subreddit'teki, gerekse önder yazarlar tarafından sözlükte yazılanların çoğunu okudum. bu yazarların birer amme hizmeti yaptıklarını da ayrıca belirteyim. talep bu kadar çok olunca, bunu karşılamak maksadıyla insanları aydınlatmak gibi ağır bir görevi üstlenmiş; sezar'ın hakkı sezar'a, güzel de iş çıkarmışlar. lütfen bu faziletli abilerimizin değerini bilelim.

    öncelikle, çağımızın erkekleri böyle bir kontr-felsefe, bu şekilde bir defans mekanizması geliştirmekte haklılar. fazla değinmeyeceğim, başlıkta detaylı açıklamalar mevcut. toplumların tabularının teker teker yıkıldığı günümüz neoliberal dünyası, kültürel marksizmin toplumların iliklerine enjekte edilmesi, pozitif ayrımcılığın bokunun çıkmış; lgbt hareketinin, feminizmin, privilege ları tavan yapmış, 'ezilen azınlık' kesimin yere göğe sığdırılamıyor olması, vesaire. god emperor trump ile bu algının biraz olsun kırılacağı, rüzgarın yönünün değişeceği düşüncesinde insanlar. bu başka bir yazının konusu olabilir. şimdilik kısmet diyelim.

    feminizm, özellikle bizim gibi toplumsal eşitliği oturmamış ülkelerde desteklenmesi gereken bir hareketken, yanlış ellerce ve yanlış bir biçimde kullanılma sonucu toplumun büyük bir kesiminin tepkisini çeken bir harekete dönüşüyor. bununla birlikte, toplumların etkileşimde bulunduğu her alanda cinsellik açığa çıkarılıyor. bu, 'cinselliğe ulaşamayan erkek, erkek değildir' imajını yaratıyor. kuduran erkekler de, kadınlar üzerinde çok büyük bir talep yaratıyorlar. kadınlar marifetlerini sergiliyor, seks bir ödül haline geliyor. dediğim gibi, içinde bulunduğumuz dönem, id'lerini bastıramayan, içgüdüsel arzularını tatmin edemeyen erkekler tarafından böyle bir defans mekanizması oluşumunu meşru kılıyor.

    uzak mesafe ilişkisi yaşayan adamın 4500 kilometre yol kat edip sevgilisini yatakta başka biriyle basmasını, kelimenin tam anlamıyla köpek gibi aşık olan adamın balayı gecesi terk edilmesini, 16 yaşındaki bir kız çocuğunu muayene etti diye sevgilisi tarafından pedofillikle suçlanan doktoru, birlikte olduğu hayat kadını tarafından friendzone'a itilen adamın hikayesini gördü bu gözler. erkekler ezilmiş, aşağılanmış, gururları beş paralık olmuş. erkekler mağdur, boynu bükülmüş; "bu ızdırap ne zaman son bulacak ya rab" diye inliyor. işte tam bu noktada red pill "şüphesiz ki, biz size onu alfa olun diye gönderdik (deangelo, 21:4)" bir güneş gibi doğuyor.

    muhteşem. insanlar felsefeye, psikolojiye, sanata, genel olarak kendilerini geliştirmeye yönlendiriliyor. bakın bunlar hep olumlu. insanların bir birey olarak kendilerini yetiştirmeleri, toplumun gerek kültürel, gerekse sosyal olarak kalkınmasını sağlayan yegane faktördür. harika. peki bu red pill'in kadınlar için olanı yok mu hocam? yok mu, neden? çünkü bütün bu uğraşımızın, çabamızın amacı uzun vadede kadın elde etmek. kendimizi bir maratona sokacak, nitelikli bir birey haline gelmek için işleyecek ve şahsımızda oluşturduğumuz magnum opus ile kadın elde edeceğiz. o zaman belirli bir sayıda kadın elde ettikten sonra intihar etsek, hayattaki amacımıza ulaşmış bir şekilde, huzur içinde ölürüz.

    bakın evlatlarım, red pill acı gerçeklerdir diyoruz ya, size dürüst olacağım. dost acı söyler. hayattaki tek amacı üremek ve soyunu devam ettirmek olanlar, diğer canlılardır. bitkiler böyledir örneğin. keza hayvanlar. köpeğinize kırmızı hap yutturabilirsiniz mesela, hayvancağızı kısırlaştırmadıysanız belki bir faydanız dokunur. sizler insansınız. gerçekten. 14 milyar yıllık kozmik evrimin sonucu oluşmuş, bilinen en gelişmiş canlı türüsünüz ve nihai gayeniz seks, öyle mi? vah benim canım evlatlarım. gidin biraz varoluşsal felsefe okuyun. çok karamsar gelirse aristotle okuyun, stoacıları okuyun, adamlara mezarlarında takla attırıyorsunuz.

    red pill'in istisnasız bütün kadınlara uygulanabilirliği var (pardon annemiz hariçti. sağol anne, ellerinden öperim) değil mi? hatta erkekler de aynıdır. hatta ve hatta "bütün erkekler domuzdur :ss" diye ortalıkta dolaşan, ortamların medar-ı iftiharı, düşes kezban da sonuna kadar haklı. evet, çünkü o ağzımızdan düşmeyen evrimsel psikoloji böyle gerektiriyor. evrimsel psikoloji nedir, felsefesi, amacı nedir? bunu hiç düşünmedik. gerek biyoloji, gerekse psikoloji camiası tarafından çokça eleştirilen, üzerinde en çok ihtilaf olan, tartışma dönen psikoloji dallarından biridir evrimsel psikoloji. bununla ilgili onlarca bilimsel makaleye internet üzerinden kolayca ulaşılabilir. eminim ki red pill pro yazarlarımız bu makaleleri sizin için çevirebilirler. yapmazlarsa da canları sağolsun, ben yardımcı olmaya çalışırım.

    bu felsefeyi incelerken red pill'in peygamberlerine, diyalektiği oluşturan baş üstatlara bakıyorum: david deangelo, neil strauss, stephen nash gibi isimler karşıma çıkıyor. sanırsam kendileri georgia life university psikoloji anabilim dalı profesörleri. kim ulan bu adamlar? unvanları ne? hangi branşta inceleme, araştırma yapmış; hangi bilim camiasında kabul görmüşler? hangi argümanları ne sebeple, hangi bilimsel verilere dayanarak sunuyorlar? tezlerini sorgusuz sualsiz kabul edip kendinize hayat felsefesi benimsediğiniz bu adamlar, psikoloji gibi oldukça kompleks bir bilim hakkında ahkam kesecek niteliğe, yetkinliğe sahip insanlar mı? "ama ben psikoloji öğrenmek istiyom hocum, insanların aklını okuyup onları kolayca manipüle eden bir süper güç olcam hajım" diyorsanız, hayaliniz bir charles xavier, bir yuri prime olmak ise, gerçek psikoloji ile ilgilenin. skinner, watson, jung, piaget gibi isimleri okuyun.

    evrimsel psikolojinin ne olduğunu da ben size anlatayım. evrimsel psikoloji, insanın evrimsel süreç içinde geldiği noktayı, "insan düşünen hayvandır" önermesini esas alarak, tümdengelim ile açıklar. besin zincirinin bir halkası olarak, bir hayvan olarak insanın doğadaki pozisyonunu gösterir. insanları birer mağara adamı olarak ele alır ve hayvansal güdüler üzerinden çıkarımlarda bulunur. ancak insanoğlu, yalnızca insan olduğu için kendisine bulunan bir 'bilinç'e sahiptir. bu bilinç, insana etik, ahlak, onur, şeref gibi değerler katar ve insanı hayvandan ayırır. kısacası evrimsel psikoloji durumu ortaya koyar. bilince sahip olan insana da, bilinç ile evrimsel psikolojinin belirttiği davranışları aşmak düşer. insan içgüdüleriyle değil, bilincin sağladığı akıl ile şekillendirilen bir davranış mekanizmasına sahiptir. işte tam bu noktada, her boku bilen abilerinizin "kokocu, sapık, ensestçi" gibi yaftalamalarını göz ardı edin ve freud okuyun. neden sokaktan geçen kadınlara "bayan bi sn" diyerek sokulup erojen bölgelerini koklamadığımızı, oturduğumuz mahalleyi işaretlemek için sokağa işemediğimizi, yamyam olmadığımızı, beğendiğimiz her kadına tecavüz etmediğimizi, genel olarak adab-ı muaşeret adına kasıldığımızı öğrenin.

    bakın, tamamen haksız olmadığınızı daha önce söyledim. bu güne kadar tanıştığım kadınlar arasında red pill'i hak eden, hatta üzerine def-i hacet dahi etmeyeceğim kadınlar var. sayıları da az değil. ülkemizde genelinde de ne yazık ki büyük bir kezbanlık salgını mevcut. erkekleri kişisel hazımsızlıklarını doyurmak, özgüven eksikliklerini kapatmak için kullanan, enteresan yaşam formları bunlar. başlıkta zaten yeterince bahsedilmiş. ne yaşadığınızı tahmin edebiliyorum benim körpe, saf, pırıl pırıl çocuklarım. böyle olgunlaşmamış, karakteri askıda kalmış kadınları hak ettiğinizi düşünüyorsanız zaten diyecek bir şeyim yok. bakın red pill'i kullanmayın da demiyorum; böyle kadınlara denk gelince hobi olarak yine kullanın. ancak bunu bir hayat felsefesi haline getirmek ve bütün kadınlara karşı düşmanca bir tavır takınmak, pire için yorgan yakmak, çürümüş diye bal çöpe atmaktır. düpedüz ahmaklıktır.

    mesleğim gereği insanlarla fazla haşır neşir olurum. gereğinden fazla. işim olmamasına rağmen her kesimden, sürüyle insanın hayat hikayesini dinledim. bu güne kadar da yaşımdan fazla boşanma, ayrılık dosyası elimden geçti. size ne olduğunu söyleyeyim mi? ulan size yaptığım bu kıyağı babanız yapmaz, alın size bir red pill daha: insanlar huzursuz oldukları ortamlarda bulunmak istemezler. vallahi bak. siz kişiliği oturmuş, iyi niyetli bir kadına red pill kasın. onun istediklerini yapmayın, az özür dileyin, asla taviz vermeyin, ilgi göstermeyin veya minimum düzeyde gösterin, onu ciddiye almayın, yedekte başka kadınlar olduğunu gösterin, hatta bunu onun gözüne sokun, ilk tartışmada köprüleri yakın. işte bu beyler. alfa oldunuz artık alfa. hey yavrum be. yediğiniz siktir'in hızını efektif kullanırsanız, teorik olarak zamanda yolculuk yapabilirsiniz. ondan sonra "ama bi dakka ya, bu kadın niye yani nasıl olabilir şimdi böyle bu" diye kalmayın.

    güzel insanlar, dostlar, romalılar, yapmayın. içinizi öfkeyle doldurmayın. kalbinizi karartmayın. elliot rodger mindset'ini devşirmeyin. kadınlara besleyeceğiz kin ile harcayacağınız duygusal enerjiyi başka alanlara kanalize ederek güzel şeyler yapın, kendinizi geliştirin. kadınların tamamı, ağlarını örüp sizi içine atmaya çalışan jorogumo'lar değiller. büyük bir çoğunluğu öyle mi? belki. bu istatistik biliminin işi, pseudo-science yaratan üç beş dingilin değil. kaldı ki, bu kadınlara özgü bir durum değil. etrafta birçok mal, karaktersiz, annelerinin hayat kadını olduğunu iddia ettiğimiz, çöp erkek de var. cinsiyete özgü bir durum değil. çevrenizi iyi okuyup değerlendirin. eğer böyle kadınlara denk gelirseniz, herşeyin farkındayım ve bu durumdan memnun değilim yüz ifadesini kullanın ve çekip gidin. dünyadaki bütün kadınlara karşı peşin hükümlü olmayın. doğru kadınları bulun, sağlıklı ilişkiler yaşayın, mutlu olun.

    hayatta en hakiki mürşit ilimdir güzel kardeşlerim. madem kafanızı kabuğunuzdan çıkarmış; öğrenmeye, kendinizi geliştirmeye başlamışsınız, devam edin. okuyun. her şeyi sorgulayın. size konserve balık sunan insanlara itibar etmeyin, balık tutmayı öğrenin. bütün bir cinsiyeti tek kalıba sokmak gibi abes yargılamalardan kaçının. hayatınızdaki tek amacınız, sizi var olmaya iten sebep seks olmasın. tarihte türklerin ne çektiyse uçkur sevdasından çektiğini unutmayın. bilmiyorsanız okuyun, öğrenin, ders alın.
2520 entry daha
hesabın var mı? giriş yap