53 entry daha
  • reha erdem' in bir kere daha yalnızlığın ne kadar ürkütücü bir şey olduğunu yüzüme yüzüme vurduğu film. filmden çıkıp ekmek lazım mı bahanesiyle sesini duymak için annemi aradım ki ben annemle aynı evde yaşıyorum lan, düşünün.

    --- spoiler ---

    yetimhanede büyümüş iki gencin -ki kardeş olduklarını düşünüyorlar ama olmadıkları açıkça vurgulanıyor bence- yolları gayriihtiyari olarak ayrılıyor bir gün. ali bir motor tamircisinin yanında çalışmaya başlarken zuhal' ı bir aile evlatlık alıyor. tabii ''aile reisi'' nin derdi muhtemelen henüz 14 15 yaşında olan zuhal' i 2. karısı yapmak. çok konuştuk bizim arkadaşlarla bu anadolu insanı sapıklığını zaten. marjinal olan bunlar aslında. neyse bu başka mesele, filme dönelim. ali, kız kardeşi olarak bildiği, gördüğü zuhal' i orada bırakmamak için elinde bıçakla eve dalıyor, adamı, karısını ve kızını bıçaklayıp zuhal' i evden alıyor ve kaçıyorlar. bu anlattığım bölüm filmin açılış sekansı.

    bundan sonrası ise reha erdem filmi işte. reha erdem de bana biraz orhan pamuk' u anımsatıyor. ne anlattığından ziyade nasıl anlattığı önemli gibi. sonunda, anlatmak istediği şey güzel olsa da onu pek anlamamışsınız hissi uyanıyor ama işin matematiğine hayran kalıyorsunuz. ben reha erdem' i kosmos ile tanımıştım. o filmin ilk gösterimine gitmiştim ve filmde küçük rolleri olan bursalı oyuncular murat deniz ve suat oktay şenaocak ile bir de söyleşi olmuştu. murat deniz ile sonrasında ortak bir arkadaşımız olması vesilesiyle tanıştık, bir iki defa aynı masaya oturduk, çay içip sohbet ettik. bu filmde tamirci rolünde murat' ı görünce güzel bir sürpriz oldu bana da. kosmos' u izlerken yanımda oturan ve fotoğrafçılıkla ilgilenen hatta bu işten para da kazanan arkadaşım ''her sahne bir fotoğraf karesi gibi. dondur, çerçevelet, as duvara'' demişti. filmden sonra suat oktay şenocak da bu konuya değinmiş, türkiye' de görüntü yönetmeni olmadığını, bu filmin görüntü yönetmeninin çok iyi olduğunu, bu gözle de izlenmesi gerektiğini söylemişti. tabii böyle bir filmin ardından muazzam izleyici kitlesi, sinema aşığı insanlar ''o inekleri neden kesiyorsunuz ama'' gibi muhteşem sorular sorunca oyuncular da ''onlar zaten kesiliyor biz sadece çektik'' demişlerdi ve izleyicimiz ''olsun ama çekmeyin'' diyerek nasıl bir sinema aşığı olduğunu göstermişti. florent herry ismi de bu diyaloğun ardından gündeme gelemeden gündemden çıkmıştı o gece. florent herry ve reha erdem 8. defa bir uzun metrajda bir aradalar sanıyorum. kozmos olsun, jin olsun seyirciye tablo yapılacak pek çok sahne bırakmıştı. işte bu filmde de iki genç ormana girdikleri anda seyirci de bir masal dünyasına giriyor aslında muhteşem görüntüler sayesinde. bazı yorumlarda jin filmine, şarkı söyleyen kadınlar filmine ciddi göndermeler olduğunu okudum. peki ya kosmos? hele o ormanda dalların üzerinde uyudukları sahneler? bir de gece vakti ay ışığının vurduğu, iki gencin barakadan çıkarak geceye karıştığı bir sekans vardı ki bob ross' un manzara resimleri gibi açılan sahne baştan sonra kosmos' u anımsattı bana. muhteşemdi.

    reha erdem filmlerinde yaşamı, yaşamın kaynağını, insanın içindeki o ilkel canlıyı, iç güdüleri, insan-hayvan benzerliği... buluyorum ben kendimce. belki de hiçbiri yoktur bilmiyorum ama benim anladığım bu oluyor.

    filmin hangi coğrafyada geçtiğini bir süre idrak edemiyorsunuz. atladığım bir replik ya da sahne olabilr tabii. ama gördüğünüz 2 plaka (22 edirne-39 kırklareli) gençlerin istanbul' dan nereye kaçtıkları hakkında fikir veriyor. önce şehirden kaçış, sonrasında büyülü bir dünyada gençlerin kendilerini tanıma süreci ve keşfi, sonrasıdna yeniden o büyülü dünyadan medeniyete dönüş... şöyle enteresan bir yorumum var naçizane; ne zaman medeniyete dönülse sorun çıkıyor. ormanda ise sürekli sorun çıkacakmış gibi bir durum hep var olsa da hiçbir sorunla karşılaşmıyorlar aslında.
    --- spoiler ---

    filmi çok iyi anladım vs. diyemem ama salt görselliği yüzünden bile görülmesi gerekir diye düşünüyorum.
35 entry daha
hesabın var mı? giriş yap