5 entry daha
  • suç ve cezanın etiği üzerine birçok sözü olan kara film, mahkeme koridorları ve salonlarına, hapishane hücreleriyle görüşme odalarına, savcı odalarına vizör tutar. suç ve suçlu patolojisi aralanırken yanı sıra avukatların çalışma tarzları, yargıçların yaklaşım biçimleri, jüri üyelerinin ahlaksal bakış açıları vb. birer birer gözler önüne serilir. dolayısıyla kara filmlerde mahkeme duruşmaları bir klasiktir.

    liberal adalet sisteminin belli başlı figürleri öykülere yön veren kişiliklerdir. 80’lerden itibaren bürokrasi ve adalet sistemindeki suça bulaşmış belli başlı figürlerin (bakanlar, vekiller, generaller, albaylar, savcılar, avukatlar, dedektifler, polis şefleri, bürokratlar, hatta amerikan başkanları vd.) yansıtılmasında özellikle bir artış gözlemlenmektedir. söz konusu mevzu modern amerikan sineması'nda ve dünya sinemasında hâlen işlenmeye devam etmektedir.

    hollywood sinemasında 80’li yıllarda çekilen polisiye filmlerde kadın oyuncular da sık sık başrolde görünmeye başlamıştır. jagged edge’de avukatla (glenn close) müvekkili (jeff bridges) arasında geçen şu diyalog, liberal sistemin adalet temsili ve ahlak anlayışının tümel çetelesini aşağı yukarı özetler niteliktedir:

    — suçlu olduğumu düşünüp beni nasıl savunursun?
    — bu hep oluyor. adalet sistemimiz böyle işliyor.

    dostoyevski’nin delikanlı adlı romanındaki, "avukat dediğinizin ‘kiralık vicdanlı’ adam olduğunu herkes bilir," yollu tanımlaması konumuz dolayımında geçerli bir perspektif sunmaktadır. avukatların hakları yasalarca güçlü bir biçimde korunmaktadır. liberal yasalara göre bir avukat suçlu birini savunduğu için cezaya çarptırılamaz; müvekkili davanın sonunda ceza alsa bile!

    sözün bittiği yer.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap