120 entry daha
  • ruhunuzda açılmış boşlukları doldurmaz. açlığı da duygusal fırtınalar yaratır ve bu şiddetli duygu fırtınaları sevgi yanılsamasına kaptırır. baskı altına alınmaya çalışılması da nevrotik geri dönüşler yapar. artık büyük çoğunluk tarafından kötü, günah olan bir şey olarak görülmüyor; insanlar artık özgürce yaşamaktan korkmuyor ve akılcılaştırılmış zorlama bir suçluluk mahcubiyeti yükleyerek baskı altında tutulmasını isteyen kültürlere teslim olmanın zamanı da çoktan geçti ki bu özellikle türkiye gibi doğu kültürü etkisindeki bir ülke için katedilen aydın mesafeler arasına alınabilir. tabi madalyonun öbür tarafı da vardır; her ışıldayan altın değildir: türkiye'de çoğunlukla nasıl yaşanıp ortaya çıktığı; amacının nasıl saptırıldığı ve ayrıca nasıl - ne şekilde kullanılıp ekonomik çarkların dişlileri olan insanlara nasıl kanalize edildiğini analiz etmeye çalışmadan önce iki kişi arasındaki cinselliğin motiflerini kurcalamak istiyorum. (geniş anlamda toplumun davranış kalıbını çıkartır).

    bir cinsel eylemin amacı başında zevkin ortak paylaşılmasıdır; iki kişi tarafından aynı yoğunlukta yaşanır. bunun dengesi de aslında, hem manen ve hem de bedenen çoğunlukla erkek tarafından bozulur. (yani erkekler; erkekliklerini en çok kanıtladıklarını sandıkları alanda hezimete uğruyor. bu da nasıl yaşanıldığını anlatabilir; ama böyle geçiştirmek anlatılmak istenileni gözden kaçırır).

    çoğu zaman baskı ve kaygıların pençesinden kurtarmaya yarayacak ve yaşamdan tat alınmasını engelleyen boşluk duygularını dolduracak bir yöntem, bir araç kullanılıyor: duygusal birliktelikle bütünleşen anlamlı bir cinselliğin yanında ruhsal bozuklukları bir müddet uyutmak için bir çeşit uyuşturucu görevini üstleniyor. bu gerçekten kişiye geçici bile olsa yüksek bir haz verebilir, fakat hepsi o kadardır: doruk noktasında iken tıpkı bir uyuşturucu tesiri altında gibi her şeyi aştığını ve amacına ulaştığını zanneder. bu zafer yanılsaması geçince hiçbir şeyin değişmemiş ve her şeyin bütün boyutları ile aynı şekilde yerlerinde durduğunu görünce, içsel boşluğunun derinliği biraz daha artmış olur. sevgisiz, yani maddesel cinsellik anlık doyumlardan öte bir şey kazandıramaz. bkz: omne animal triste post coitum // haz alarak içsel boşlukları kapatmaya çalışma girişimleri de "daha fazla cinsellik - daha değişik cinsellik" gibi doyumsuzluklara götürür. doyumsuzluk da önünde sonunda engellerle karşılaşır; çünkü insanın ulaşabilecekleri sınırlıdır. (bu sınır en fazla eşlerin birbirlerini aldatmasına veya eş değişimine kadar ilerler - bu da tüketilecek son haz olur).

    açlık - susuzluk ve cinsellikleri doyurulduğu zaman bir hayvan üzüntülü değil, mutludur aslında; ama insan yalnızca bu içgüdülerini yerine getirmekle hayvanlar kadar mutlu değildir. yukarıdaki "omne animal triste post coitum" sözcüğünde de bir insanın bu üç özelliği hayvanlarla paylaştığı ortak içgüdüleri olduğundan, yalnız bu içgüdüleri ile yetinmesi insanı üzüntülü bir hayvan yapar denilmiştir. insanın sorunu gerçekten de böylece basit bir şekilde çözülmüş olmaz; ama cinsellik de yine gerçekten o kadar önemli ve çok güçlü bir arzudur: insan çeşitli içgüdülerle donatılmıştır ve bunların arasında cinsel gücü de vardır ve bu güçlerin kullanılmaması / bastırılması da büyük bir mutsuzlukla sonuçlanabilir. bununla birlikte cinsel içgüdülerin kılığına bürünmeyen - onunla karıştırılmayan duygular ve eylemler de neredeyse hiç yok gibidir. birçok kimse için asli vazifesi, mutluluk yanılsaması verip uçuracak bir morfine dönüştürülmüştür. bu bir yanılsamadan ibaret olsa bile mutluluk; artık sadece cinsellikleri kışkırtılıp tat alma sinirleri uyarıldığında yaşanan bir şeye dönüşür. bunun dışında düşünce ve tümü ile hayat durur; can sıkıcı - hatta katlanılmaz olur.

    insanın cinsel güçlerini yok sayabilmesi de elinde değildir ve bir kenara atamaz; ama insan da bu bedensel ihtiyaçlar doyurulmayı beklediği gibi - ruhsal ihtiyaçlar da o kadar doyurulmayı bekler. işte tam da bu noktada insan yalnızca bununla yetinmek durumunda kalırsa, artık tüm eylemler cinsel kökenli olmaya başlar... şunu çekinmeden dile getirebilirim ki türk toplumunun büyük bir kısmı, sıradan iş ve sosyal ilişkilerindeki enerjilerini cinsellikten alıyor. peki bu ne demek oluyor?

    dışarıda; her türlü malzemenin bulunduğu çok büyük bir laboratuvar var ve aklı olduğuna inanan herkes; şöyle bir el atmakla olmasa da (kendini de saf dışı bırakmadan) biraz dikkatini çevirmekle neler olduğunu görecektir: aile kurumundan bu yana insanın cinselliği çok fazla kurcalanmıştır ve ahlâki açıdan aforoz etme, sağlığa zararlı gibi gösterme baskılarına uğramıştır. türkiye'de kürtajın yasaklanması da aynı şemsiyenin altındadır. (burada bahsetmiş olduğum konu bunların dışında; ama belki birbirlerini bilinçsiz olarak tamamlayan bir düzenin parçalarıdır). bu gibi düzenleme ve yasaklar insan yaşamına olan bir saygıdan değil - çünkü, öyle bir anlayış diğer toplumsal koşulları da aynı istek ve de çaba ile iyileştirmeye gerektirirdi. bu kurallar doğrudan doğruya cinsel yaşamı engellemek amacını taşır; ama bu amaçlar da asla katı bir biçimde uygulanmazlar. bunun nedeni cinsel yasakların yıkılmaya çalışılmasının istenilmesidir: cinsel yasakların yıkılması da tek başına özgürleşmeyi, mutluluğu sağlamaya yetmeyecek, böylelikle toplumu oyalayıp duyarsızlaştırmak daha kolay olacaktır. elbette ki başka bazı önemi neden ve sonuçları olsa da türkiye'de toplumun duyarlılık ve anlayışındaki zayıflığı, haksızlıklara karşı cesaretsizlik ve isteksizliği; cinsel baskıların aşılma çabası ile, 'buna ulaşacak' sosyal ve ekonomik yolların açılma mücadelesi ile bağlantılıdır.

    hiç kimse dünya nüfüsunun da içinde olmak üzere türkiye'deki nüfusun yalnızca çocuk ve insan sevgisinden dolayı arttığını söylemek gibi bir saflık gösteremez. perdenin arkasında yaşanmakta olan durumu önünde dile getirmek edepsizlik de değil, çünkü bu utanılacak bir zaafımız değildir. ancak onun amacından saptırılıp insan için ne duruma düştüğünü ve kendisinin dışındaki doğal olmayan kurallar tarafından düzenlendiğini - boyun bükmesine kadar da varan örtülü amaçlara dönüştürüldüğünü koşulların zavallı mutsuz kurbanları arasına girmemek için çözmek gereklidir.

    . .
    türkiye'deki birçok çalışma koşullarının ve iş yaşamının da yalnızca kariyer açlığını doyurduğunu düşünmek saf dillilik'tir. birçok zaman yalnız ekmek parası amacı gütmediğini - cinsel enerjilerin boşaltılmasının da içine karıştırıldığını; bunun için 'ortam yaratan koşullar' olarak hesaplandığını da uygulamada gözlemlemek olağan dışı kesin bir göz istemiyor. toplumda kültürün ve eğitimin yapısı çayıra salınmış ise, artık hayatta kalma çabasından başka her şey de cinsel kökenli olmaya başlar. bu çalışma koşullarının - ayrıca bürokrasinin işine yarayan; ama hiçbir zaman ne kolayca anlatılabilen ve anlaşılabilen ne de bilinç üstüne çıkarılıp itiraf edilebilen bir gerçektir... belki de artık kapitalizmin yeni çekirdeği olmuştur. fizyolojik bir açlığın insana nasıl boyun büktürebildiği anlaşılırsa cinsel açlıkların da nasıl boyun büktüreceği ve aynı suistimale dönüşeceği anlaşılabilir.

    ancak bu yeterince iyi anlaşılmış olsa bile sanırım itiraf edip bunu bilinç üstüne çıkartmaktan da utanç duyulacaktır... bu konunun genişliği ve bağlantılarını - derine gömülmüş amaçlarını bulup birleştirebilmek şu an bir yerde beni de zorluyor. fakat bir fabrikadaki kol işçisinin bile diğer karşı cinsi ile buluşabilme fırsatını yalnızca bu iş yerinde yakalamış olmasının bir tesadüfle açıklanıp - şansa bağlanılmasını ne mantıklı buluyor ve ne de buna inanıyorum: ben bu insanın çalışmasına (belki de boyun eğmesine) etki edebilecek fizyolojik / ekonomik nedenlerinin yanında bunun da en az onun kadar ya da ikinci dereceden çok önem arz eden bir neden olduğunu düşünüyorum.

    plaza / ofis / zihin işçilerinin durumu da aynı: en azından bu imkânları çalışma koşullarına boyun eğdiren nedenler arasında görüyorum; tabi insanın kendisinin de içinde olmayacağı bir gözlemin doğru olmayacağı gibi başka fikir sahiplerinin tuttukları başka köşeleri ile de desteklemek gerekir ki ben de bu düşünce ve gözlemlerimi bunların üzerine oluşturdum. birçok kişinin gözlemlenmesi de gerekir ve bunu da gerçekleştirmek için dışarısı bizim kullanacağımız bir laboratuvardır. * şunu da akılda bulundurmak gerekir: bu bir kişinin gözlemlenmesi ile bile anlaşılabilir - çünkü o tek bir kişi bile toplumun ürünüdür; onlarla kurduğu bağlantılarla kişilik kazanır. (tabi o bir aziz değilse). son olarak: iş sahiplerinin bilinçli misyonları olarak da görmüyorum. bu aramızda dolaşan ve çok sayılı kişilerin görebildiği bir hayalettir... ben de ateş açan görünmez bir düşmana karşılık verdim.

    _____________________________
    o mutsuz insan ya da o mutsuz evli kadın ve evli erkek: bir yandan yatak odası ve tuvalet arasında geçen bir hayatın ekonomisini garantilemek için çalışırken; ama öte yandan da yalnızca bu ruhsal boşluklarını bastırabilmek için cinselliklerini devreye sokmaya devam edecek. onun, hem karnını doyuracak ve ruhsal açlığını da bir sürede olsa gözden gizlemeyi başaracak cinselliğin koşullar ve fırsatını orada bulmakla, döndürmesi gereken çarkta sürtüşmez küçük bir dişli olarak da kalacak.

    "her neden bir ana - sonucu da çocuktur. sonuç doğunca o da bir neden olur ve şaşırtıcı sonuçlar doğurur. bu nedenler nesilden nesile aktarılır; ne var ki bu nedenler zincirindeki halkaları görmek için de çok aydın bir göze ihtiyaç vardır" - rûmî /*düzenleme*/ paragraf tasarım & anlatım ve rûmî
138 entry daha
hesabın var mı? giriş yap